Bahçeli'den Boğaziçi açıklaması: Başı ezilmesi gereken bir komplo

MHP Genel Başkanı Bahçeli, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un açıklaması, türban tartışması ve Boğaziçi eylemleri hakkında konuştu.

Bahçeli'den Boğaziçi açıklaması: Başı ezilmesi gereken bir komplo

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yazılı açıklama yaptı. Bahçeli, İlker Başbuğ'un açıklamaları, başörtüsü tartışması ve Boğaziçi Üniversitesi olayları hakkında konuştu.

“Genelkurmay Eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ’un, 4 Ocak 2021’de Cumhuriyet Gazetesi’nde neşredilen düşünce ve kanaatleri her zaviyeden sakıncalı, her cepheden sorunludur” diyen Bahçeli, türban tartışmasına ilişkin ise, “Başörtüsü üzerinden kutuplaşma dinamiklerini harekete geçirmeyi planlayan faşist ve faziletsiz simalara elbette müsaade edilmeyecek, her zamanki gibi oyunları isabetle bozulacaktır” ifadelerini kullandı.

Boğaziçi eylemlerini de sert bir dile hedef alan Bahçeli, “Kanuna uygun bir atamaya terör yöntemleriyle karşı çıkmak, bu vesileyle Boğaziçi Üniversite’sinden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek başı ezilmesi gereken bir komplodur” ifadelerini kullandı.

Bahçeli, “Boğaziçi Üniversitesi’ne yasal yollardan Rektör atanmış ve konu kapanmıştır. Buna tahammül edemeyenlerin şanslarını fazla zorlamamaları, anarşist projelere kapılmamaları hassaten tavsiyemdir” dedi.

FAŞİST VE FAZİLETSİZ SİMALARA MÜSAADE EDİLMEYECEK

– Başörtüsü meselesinin mutabakatla çözülmesini hala kabullenemeyen, bir türlü hazmedemeyen çorak ve çürük siyasi zihniyetlerin inanç ve insan haklarına tahammülsüzlükleri maalesef yeniden nüksetmiştir. Adaleti kıyafette arayan, ahlakı şekilde araştıran, üstelik insani haslet ve imani haysiyetle açıktan çatışan zorbaların başörtüsü nefretleri ilkel ve ilkesiz bir anlayışın göstergesidir.

– Başörtüsü üzerinden kutuplaşma dinamiklerini harekete geçirmeyi planlayan faşist ve faziletsiz simalara elbette müsaade edilmeyecek, her zamanki gibi oyunları isabetle bozulacaktır.

SAKAT VE SANCILIDIR

– Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi nerede durduğunu netleştirmeli, dürüst ve pürüzsüz hareket edecek siyasi erdemi gösterebilmelidir. Çünkü CHP'nin olduğu her yerde hizip, husumet ve huzursuzluk vaki bir çarpıklık olarak belirginlik kazanmaktadır. Zillet ittifakının söylemleri, siyaset metotları, kamuoyuyla ilişkileri ve irtibat kanalları sakat ve sancılıdır. Bunların medyaya yuvalanmış çıkarcı yandaşları da Türkiye'nin kazanımlarını, diriliş ve yükseliş çabalarını karalamak ve kötü göstermek için faaliyet halindedir.

– Bu kapsamda Ayasofya-i Kebir Camii Şerif'in açılmasını 2020 yılının felaket ve gözyaşı olaylarından birisi olarak lanse etmek kaygı ve utanç verici bir alçalmadır. Bu üslup Türk ve İslam düşmanlarının üslubudur. Kimin sözcüsü, kimlerin gözcüsü oldukları esasen belli olanların Türkiye'nin tarihi ve egemenlik haklarına kast etme düşüncesi zulme taşeronluk, Megali İdea zırvalığına teşrifatçılıktır.

– Ayasofya Kebir Camii Şerif'in kilitlerinden kurtulup Müslüman vicdanlarla buluşması 2020 yılının muhteşem bir olayı, millet nazarında unutulmayacak bir zafer anıdır. Ziyadesiyle meydandır ki, bu kutlu açılışı çekemeyenler iddia ve ilan ettikleri felaket tablosunun asıl yüzleridir. Anlaşıldığı kadarıyla, iç ve dış işgal cephesinin eşzamanlı provokasyonları 2021 yılında da devam edecektir.

TAM BİR GAFLET VE GARABET

– Genelkurmay Eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ'un, 4 Ocak 2021'de Cumhuriyet Gazetesi'nde neşredilen düşünce ve kanaatleri her zaviyeden sakıncalı, her cepheden sorunludur. Bu şahsın mantık hataları, kafa karışıklığı ileri düzeydedir. 27 Mayıs 1960 darbesinden önce şayet bir erken seçim tarihi açıklansaydı darbe önlenebilirdi, demek tam bir gaflet, tam bir garabettir.

– Sayın İlker Başbuğ, erken seçim kararı almış bir hükümete karşı yapılan darbeyi gayri meşru, erken seçim kararı almamış bir hükümete yapılan darbeyi de zımnen makul ve meşru kabul etmektedir. Bu ifadeler normal karşılanacak ve sineye çekilecek bir durum sayılamayacağı gibi vesayetçi ve anti demokratik bir açmazdır.

– CHP'nin başını çektiği zillet ittifakının erken seçim dayatması ve zorlamasıyla Sayın Başbuğ'un sözleri üstü üste koyulduğunda, muhtemel gelişmelerle ilgili tuhaf ve düşündürücü bir illiyet bağının kurulması abartılı ve afaki bir değerlendirme olmayacaktır. Sonuçları bakımından ve toplumsal bünyede açtığı derin yaralar itibariyle hiçbir darbe masum ve mazur gösterilemeyecektir.

– Özellikle 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihlerinde yaşanan Talat Aydemir vakalarıyla 15 Temmuz darbe girişimini ayrı yorumlamak, bu suretle 22 Şubat ve 21 Mayıs müdahale girişimlerini aklamaya çalışmak esef ve endişe verici bir yanlıştır. Ekonomik sorunlarla darbeler arasında sebep sonuç ilişkisi kurmak, dünya ekonominin çok ciddi kayıplar verdiği korona günlerinde, siyasal istikrar ile ekonomik istikrar arasındaki bağlantıya atıf yapmak oldukça kuşkulu ve zorlama bir analizdir.

TARİHE HAKARET, TARİHÇİLERE HÜRMETSİZLİK

– Demokrasiye ve millet iradesine silah doğrultmak, buna heves etmek, bunu aklından geçirmek büyük bir suçtur. Darbe cinayettir, melanettir, ihanettir. Ayrıca Sayın İlker Başbuğ'un tarihe geçmiş olayları şöyle olsaydı böyle olurdu bağlamında ele alması hem bir spekülasyon hem de nesnel gerçeklere aykırıdır. Tarih, yanlışlara kılıf aranacak, objektif esaslardan koparılacak, eğip bükülecek, hatta keyfi sonuçlar çıkarılacak bir yapboz tahtası değildir. Aksi davranışlar tarihe hakaret, tarihçilere hürmetsizliktir.

– Darbeler arasında mukayese yapmak ya bilgisizliğin ya da bilip de asıl hedefi perdeleyen mahsurlu bir mizacın eseridir. Tam da bu esnada, bir gazeteci müsveddesinin, aklı ve kalemi kiralanmış bir şahsın Sayın Erdoğan'ın gitmesi için büyük bir halk öfkesi ya da doğal afet lazım demesi demokrasi ve millet iradesi düşmanlığına esaslı bir örnektir. Bu tip sakat zihniyetler düştükleri uçurumda debelenirken, Cumhur İttifakı 2023'ü kucaklayacak, sonraki yılların stratejik ve reformist mimarisini heves ve heyecanla planlayacaktır.

BAŞI EZİLMESİ GEREKEN BİR KOMPLO

– Bilhassa Türk gençliği terör örgütlerinin kışkırtmalarına kapılmamalı, temennim odur ki uyanık olmalıdır. Bir süredir Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan Rektör'le ilgili suni itiraz ve organize tepkiler gündemdedir. Kanuna uygun bir atamaya terör yöntemleriyle karşı çıkmak, bu vesileyle Boğaziçi Üniversite'sinden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek başı ezilmesi gereken bir komplodur.

– CHP'nin, İP'in, HDP'nin provoke ettiği, PKK, MLKP, DHKP-C'nin alevlendirdiği protestoları bir sokak hareketine dönüştürme ısrarları ateşle oynamaktır. Yazılı ve görsel medya vasıtasıyla gerilimi tırmandıranlar, darbe imalarını örtbas etmeye çalışanlar, hatta mezkur Rektör atama yöntemini tenkit edenler, Allah muhafaza, 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü başarılı olsaydı durumlarının ya da konumlarının ne olacağını, ülkemizin ne hallere düşeceğini sorgulama zahmetine hiç niyet etmişler midir?

ÖĞRENCİ KILIKLI BÖLÜCÜLER

– Bunun yanı sıra kahraman Türk polisine katil demek şerefsiz bir iftiradır ve bu iftiranın taraflarının öğrenci olması imkansızdır. Gerçekten de gözaltına alınan 17 kişi arasında sadece 2 kişinin bahse konu üniversitenin öğrencisi olması her şeyi gözler önüne sermektedir. Boğaziçi Üniversitesi'ne meşru ve hukuken geçerli bir Rektör atamasını gerekçe olarak gösterip Türkiye'nin boğazını sıkmak isteyenler terörizmin piyonları, öğrenci kılıklı bölücülerdir.

– CHP'nin İstanbul İl Başkanıyla Büyükşehir Belediye Başkanı'nın bölücü ve yıkıcı odakların mihmandarı olmaları kepazeliktir ve fiilleri Cumhuriyet Savcılarının görev alanına girmektedir. Darbe imaları, erken seçim dayatmaları, ekonomik sorunlardan siyasal sonuç elde etme gayretleri ortadayken, bunun üstüne üniversitelerde öğrenci olaylarının fitilini tutuşturma arayışları vatana ihanettir.

– Geçmişte pek çok defa yaşandığı üzere, üniversitelerde çıkan olayların siyasal bir hüviyet kazanması, ardından da iç ve dış çıkar gruplarının güdümüne girmesi ağır bedellere, öngörülemeyecek hadiselere neden olabilecektir. Muhataplarını ikaz ediyorum; 1980 öncesi yarım kalmış bir mücadeleyi bir vesileyle tamamlamaya hiç kimse tevessül etmemelidir.

TÜRKİYE’DE SOKAK HUKUKU YOKTUR

– Boğaziçi Üniversitesi'ne yasal yollardan Rektör atanmış ve konu kapanmıştır. Buna tahammül edemeyenlerin şanslarını fazla zorlamamaları, anarşist projelere kapılmamaları hassaten tavsiyemdir. Milliyetçi Hareket Partisi üstünlerin ve elitlerin hukukuna değil hukukun üstünlüğüne inanmaktadır. Hiç şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Türkiye'de sokak hukuku yoktur, zillet hukuku yoktur, taviz hukuku yoktur, teslimiyet hukuku yoktur, var diyenler hukuk ve millet önünde menfur eylemlerinin sonuçlarına muhakkak surette katlanacaklardır.

Etiketler
İlker Başbuğ