Prof. Yüksel Taşkın: 'YÖK bize baskı yapıyor, o nedenle bu kararları aldık' diyenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu

CHP İzmir Milletvekili Prof. Yüksel Taşkın, Ege Üniversitesi'nde Barış Bildirisi'ne imza atanlara yönelik Soruşturma Komisyonu'nda görev alanların, "Baskı altında karar aldık, keşke Komisyon’da yer almasaydık" şeklindeki mesajları üzerine açıklamalarda bulundu.

Prof. Yüksel Taşkın: 'YÖK bize baskı yapıyor, o nedenle bu kararları aldık' diyenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu

Yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerde çalışan Türk akademisyen, doktora öğrencisi, emekli öğretim üyesi ve bağımsız araştırmacılardan oluşan 2 bin 212 imzacıyla Ocak 2016'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulan 'Bu suça ortak olmayacağız' başlıklı bildiriyle ilgili tartışmalar sürüyor.

Son olarak Barış Akademisyenleri'nin ihraç edilmesine uzanan sürecin Ege Üniversitesi ayağında, Soruşturma Komisyonu'nda görev alan Prof. Dr. İsmet Karaca ve Prof. Dr. Engin Berber'in açıklamaları yankı uyandırdı.

Karaca "O kadar sıkıntılı bir süreçti ki neye, nasıl davranacağımızı şaşırmıştık. Ancak yapılan hatayı kabul etmek lazım. Biraz daha detaylandırmak gerekirse soruşturma raporunun öncesi de sonrası da benim açımdan kötü bir süreçti" derken, Berber'in şu sözleri öne çıktı:

"Birincisi komisyon olarak aldığımız karar, bizim özgür irademizle alınmış bir karar değildi. Keşke rektörlük beni o dönem bu soruşturma komisyonuna koymasaydı. Keşke bu komisyonun bir üyesi olmasaydım. Biz özgürce kendi kararımızı kendimiz veremedik. Bundan ötesini söyleyemem."

Kendisi de bildiriye imza attığı için kanun hükmünde kararnameyle (KHK) ihraç edilen akademisyenler arasında bulunan CHP Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Prof. Yüksel Taşkın, bahse konu demeçler üzerine bir basın açıklaması kaleme aldı:

"Barış akademisyenlerine yönelik hukuk skandalları bitmek bilmiyor. Bu ülkede 'hukukun üstünlüğünün' değil, 'üstünlerin hukukunun' geçer akçe olduğunun en açık göstergelerinden birisi de ülkenin hukuk sisteminin Barış Akademisyenleri söz konusu olduğunda adeta keyfiliğe ve adaletsizliğe teslim oluşudur.

Mevcut hukuk kuralları uygulansaydı bu sorun çoktan çözülmüş olurdu. Yaşanan adaletsizlikleri tekrar anımsamakta yarar var:

Üniversitelerde açılan soruşturmalarda YÖK, 'yetki ve sorumluluk tamamen üniversitelerde' demişti. Gerçekten de Boğaziçi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve ODTÜ’de hiçbir imzacı akademisyenin ihraç edilmedi. İstanbul Üniversitesi’nde sadece uyarı cezası verildi.

Prof. Yüksel Taşkın: 'YÖK bize baskı yapıyor, o nedenle bu kararları aldık' diyenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu - Resim : 1

Buna karşın Marmara Üniversitesi gibi çok sayıda üniversite Barış Akademisyenlerinin mesleklerinden ihracı yönünde kararlar aldılar. Hızını alamayan Yıldız Teknik Üniversitesi, sadece imzacıları atmakla kalmadı, onlara destek amacıyla bir başka metin hazırlayan İkinci İmzacıları da görevlerinden atılmalarını tercih etti!

'HUKUK BUNUN NERESİNDE?'

Böylece daha baştan bulunduğunuz üniversiteye göre mesleğinizden atıldığınız veya atılmadığınız bir eşitsizlik durumu ortaya çıktı ve bunu elbette hukuki süreçlerin, mahkemelerin düzeltmesi gerekiyordu.

Ege Üniversitesi’nde Barış İmzacılarının atılmaları için özel çaba harcayan dönemin rektörü de kısa süre sonra 'FETÖ soruşturması bağlamında iltisak iddiasıyla' ve bir KHK’yla görevinden uzaklaştırılmıştı! Belki de dikkatleri kendisinden uzaklaştırmak için bu kadar sert davranılmasına önayak oldu? Peki 'hukuk' bunun neresinde?

'KEŞKE ZAMANINDA TAVIR GÖSTEREBİLSELERDİ'

Bugün fikirleri sorulan Ege Üniversitesi’nin Soruşturma Komisyonu üyeleri de baskı altında karar almak zorunda kaldıklarını itiraf ediyorlar ve 'keşkeli' cümleler kuruyorlar, 'Aylarca gözlerine uyku girmediğini' söylüyorlar. Bunun ne kadar ikna edici olduğunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Keşke zamanında tavır gösterebilselerdi.

Hukuk skandalları da keşke burada bitseydi.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Barış Bildirisini fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirdiği ve ihlal kararı verdiğini anımsayalım. 'Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar' (Any., md.153/son).

Aslında derhal yapılması gerekenler belliydi. AYM kararı 'idare makamlarını' da bağladığı için İmzacılar derhal üniversitelerine iade edilmelilerdi.

'ANAYASA MAHKEMESİ KARARINA RAĞMEN ZULÜM DEVAM ETTİRİLDİ'

Oysa hiçbir anayasal dayanağı olmayan OHAL Komisyonu, Anayasa kararına uymayarak arkadaşlarımızı görevlerine iade etmedi. Yani devletin tüm fertleri ve kurumları için bağlayıcı olması gereken Anayasa Mahkemesi kararına rağmen zulüm devam ettirildi.

Ardından İdare Mahkemeleri süreci başladı. Farklı idare mahkemelerinin birbirleriyle uyumsuz karar verdiklerine şahit olduk! Konuya ideolojik bakanlar 'Kraldan çok kralcı' ret kararları verirken, bazı idare mahkemeleri de göreve iade kararları vererek hukuki bir tavrı tercih ettiler. Böylece 90 arkadaşımız görevlerine iade edildi.

'GERÇEK YÜZLERİ ORTAYA ÇIKMIŞ OLDU'

Edildiler ama utanmazlık ve zulüm burada da durmadı:

Bazı üniversite yönetimleri, meslektaşlarının üniversitelerine dönmelerine tahammül dahi edemediler ve yürütmeyi durdurma kararları aldırdılar! Ve böyle yaparak tarihe karar bir leke olarak geçtiler.

Bir zamanlar 'YÖK bize baskı yapıyor o nedenle bu kararları aldık!' diyenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu. Onlar meslektaşları olmadan, farklı sesler olmadan, eleştiri olmadan yaşayan daha doğrusu yaşamayan ve nefes alamayan bir üniversiteyi tercih ettiler. Bu utanç onlara yeter.

Ama ne olursa olsun Barış İmzacıları üniversitelerine dönecekler. Tarihin en büyük hukuk skandallarından birisinin sonuçlarına onurlarıyla katlanarak dönecekler ve varlıkları dahi bazılarının utanmaları için yeterli olacak. Belki de bu nedenle bazıları onların dönmelerini istemiyor? Yüz yüze gelemeyecekleri için?"

Etiketler
Yüksel Taşkın Barış Akademisyenleri YÖK İzmir