Emin Çölaşan 'Ayasofya'daki detaya dikkat çekti: Naçizane, haddim olmayarak önerim şudur

Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, 86 yıl sonra ibadete açılan Ayasofya'nın ismine dikkat çekti.

Emin Çölaşan 'Ayasofya'daki detaya dikkat çekti: Naçizane, haddim olmayarak önerim şudur

86 yıl sonra cuma namazı ile ibadete açılan Ayasofya'nın yankıları sürüyor.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın eline kılıçla hutbe okuması ve Atatürk'e lanet okumasının tepkileri de devam ediyor.

"Bazıları yeniçeri kılığına girmişti, bazılarının kafasında Osmanlı artığı kırmızı fes, sarık, takke vesaire… Sokaklarda tekbirli gösteriler yapıldı.Diyanet'in başkanı olan zat minbere çıkıp elinde kılıçla kılıçlı hutbe okudu. Üstelik hutbesinde (ismini veremeden) Atatürk'ü lanetledi!" diyen Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, "Bu şahıs nasıl bir devlet görevlisidir, kime hizmet etmektedir?" diye sordu.

Çölaşan, bugünkü köşe yazısında söz konusu duruma tepki göstererek Ayasofya'nın ismine dair bir ayrıntıya da dikkat çekti. Çölaşan, 'Ayasofya' kelimesinin Yunan kültüründen gelen bir isim olduğunu hatırlatt. Saray'ın verdiği Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi isminde ise Arapça kelimeler olmasını eleştiren Çölaşan, çelişkili olduğunu dile getirdi.

Çölaşan yazısında şunları kaydetti:

Nedir Cumhuriyet döneminde ilk kez tanık olduğumuz bu kılıçlı hutbe olayı?

Osmanlı döneminde kılıç kuşanmak çok önemli bir hadise idi. Yeni padişah olan kimse bir camiye gidip kılıç kuşanır ve orada kendi adına hutbe okuturdu.

Kılıcın iki anlamı vardı:

-Padişah ülkenin başına geçmiş ve yönetimi devralmıştır.

-Ya da kılıç zoruyla ele geçirdiği bir ülkede hükümdarlığını ve tek adamlığını ilan etmiştir.

★★★

Bizdeki acaba hangisi idi!

Cuma günkü olayda Diyanet İşleri Başkanı ne ülke yönetimini devralmış, ne de hükümdarlığını ilan etmişti.

O halde 21. yüzyılda komik kaçan bu kılıçlı hutbe şovunun anlamı neydi?

Başkan bey bu kılıç kuşanmayı birisinin adına yapmıştı da acaba kimin?

★★★

Sonuçta zincirleri kırdılar (!) ve toplu namazı kıldılar. Her şey çok güzel oldu!

Kameralar karşısında gerçekleşen namaza Cumhurbaşkanı, Saray ekibi, devleti yönetenler, VIP davetliler ve Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları (üniformalarıyla) katıldı ve yine çok güzel oldu!

Ezanı minarelere çıkarılan müezzinlere okuttular. Zahmete katlanıp ezanı minareden okuyanları hiç görmemiştik.

Bütün ezanların bundan sonra da minarelerden okunmasını dileriz.

★★★

Ancak bu kadarı yetmez…

Şimdi sırada bir başka “Güzellik” olması gerekiyor.

Nedir o diye soracak olursanız…

Ayasofya tümüyle Hıristiyan kültüründen gelen bir isim…

Hagia Sophia.

Arapça değil, Farsça değil, Osmanlıca değil…

Türkçe hiç değil, Rumca veya Yunanca…

Bizim dilimize Ayasofya olarak yerleşmiş.

Bir sözcük eğer “Aya…” diye başlıyorsa biliniz ki Rumca ya da Yunancadır.

Aya İrini, Aya Yorgi gibi.

★★★

Elimde cuma günkü açılış töreni ve namaz için Diyanet'in bastırdığı davetiyenin sureti var.

“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın teşrifleriyle gerçekleştirilecek olan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi açılış programına katılımınızdan onur duyarız.”

Kebir Arapça bir sözcük.

Anlamı:

Kebir: Büyük.

Cami-i kebir: Büyük cami.

★★★

Şimdi Diyanet'in davetiyesinde yer alan ifadeye yine bakıyorum:

“Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi…”

Kafam karıştı, anlayamadım.

Başı Rumca, devamı Arapça…

Hadiseye bu açıdan bakarsak, caminin Rumca ismi aynen duruyor!

Bunu tam olarak algılamak için şu soruya yanıt bulmak gerekiyor:

Bizans artığı Rumca Ayasofya sözcüğünün arkasına ‘Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi' gibi Arapça ifadeler getirmek acaba hangi akla hizmettir?

★★★

Sevgili okurlarım, gördüğünüz gibi bunlar da ne yaptıklarını bilmiyor.

Yeter ki şov olsun!.. Ayasofya olayından gelecek bir miktar oy olursa Allah bin bereket versin!

Amaç Fatih'in vasiyetini yerine getirmek değil, Atatürk'e lanet okumak ve siyasi şov eşliğinde oy avcılığı yapmaktı, onu yaptılar.

★★★

Akıl veriyor gibi olmasın ama bence şu anda yapılması gereken ilk iş, bu caminin isminden Ayasofya sözcüğünü çıkarmaktır.

Yerli ve milli bir isim bulmak zorundayız.

Ya da Arapça başka bir isim bulalım!

Size bir örnek vereyim.

İstanbul'da bugünkü Yeşilköy'ün adı geçmişte Aya Stefanos (Ayastefanos) idi.

Osmanlı'da ve Hıristiyan aleminde bu isim bilinir ve kullanılırdı.

Sonra Cumhuriyet yönetimi bu ismi kaldırdı ve Yeşilköy yaptı. Birkaç zırıltı çıksa bile kimse bir şey diyemedi.

İşte o nedenle diyorum ki Ayasofya yerine “Yerli ve milli” bir isim bulsunlar!

★★★

Efendim, Ayasofya ismini değiştirirsek Hıristiyan dünyası buna karşı çıkar ve kıyameti koparırmış…

İstedikleri kadar karşı çıksınlar, istedikleri kadar kıyameti koparsınlar!

Bizim başımızda bütün kâinatı titreten muhteşem bir dünya liderimiz var.

Çıkar ortaya, vurdu mu ses getirir.

Gerekirse ekibinden birilerini yine elde kılıçla minbere çıkarıp hutbe okutur, komutanlara üniformalarıyla namaz kıldırır, müezzinleri minareye tırmandırır, Anıtkabir o gün “Dezenfekte olacak, ilaç sıkılıyor” bahanesiyle ziyarete kapatılır ama benim tanıdığım dünya liderimiz “Ayasofya-i Kebir” gibi anlamsız, Rumca-Arapça karışımı ifadelere yer verilmesine karşı çıkar.

★★★

Naçizane, haddim olmayarak önerim şudur:

Bir emir versin, bu caminin adı örneğin “Abdülhamit Han” olarak değiştirilsin!

Yakışır valla, hem yerli olur hem de milli!

Haydi dünya liderimiz, sana güveniyoruz!

Etiketler
Ayasofya tartışması Emin Çölaşan