Latife Hanım'ın yeğeninden Dilipak'a yanıt

Latife Hanım'ın yeğeni Abdurrahman Dilipak'a yanıt verdi.

Latife Hanım'ın yeğeninden Dilipak'a yanıt

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife Hanım'ın yeğeni Mehmet Sadık Öke, AKP'ye yakınlığı ve gerici haberleriyle bilinen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak'ın, Mustafa Kemal Atatürk'ün 81. ölüm yıl dönümünde "Sevgi ve saygı, zorla mı?" başlıklı yazısına yanıt verdi.

Gerici yazar Dilipak yazısında Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'un kaldırılmasını istemiş ve ''Latife hanımın mektuplarını yasaklayarak neyi saklayabilirsiniz ki!'' ifadelerini kullanmıştı.

Medyaradar'ın haberine göre; 10 Kasım günü yayımlanan ve tepki çeken yazıya yazılı açıklama ile yanıt veren Latife Hanım'ın yeğeni Mehmet Sadık Öke, söz konusu yasağın devletle alakalı olmadığını ve aile tarafından böyle bir karar alındığını belirterek şu ifadeleri kullandı;

BU AİLENİN KARARI

''Latife Uşşaki evrağı ile ilgili Yasağı devlet değil biz koyduk . Özel hayatın bazı detaylarının paylaşılmaması gerektiğini düşündük . Sonuçta Atatürk kadar latife hanım ile ilgili ve latife hanım da bizim Murisimiz. Mektuplar bir kişiye yazılmış özel yazılardır. O kişinin güvenini işaret eder ve öteki kişinin onurunun sağlamlığına yöneliktir. Mektubu yazan ve alan. Alan kişinin varisleri yazan kişiyi ve kendi Murislerini onurlandırmak durumundadır. Bazı mektuplar yayınlanır bazısı yayınlanmaz. Tercihi varis belirler. Zamanı gelmemiş de olabilir. Gelmiş de olabilir. Ancak anılar farklıdır. Anı bir insanın kendi mantık ve vicdanı eşliğinde olan olayları tarih ve talih önünde hatırlamasıdır. Çok önemli detaylar barındırsa da kişiye özeldir. O kişinin anısıdır. Yazmış olması onların açıklanmasını gerektirmez. Varisler uygun görürse bir kısmını yayınlar yada yayınlamaz. Bunun devlet ile alakası yoktur. Latife hanımın evrakına kız kardeşi anneannem tarafından 30 yıllık bir yayın yasağı istendi. Mahkeme 25 yıl koydu. 2005 yılında yasak bitti, aile toplandı ve varisleri yayınlanmasını uygun görmedi. Bu yasak kasasından çıkan ve aile tarafından ttk ya yeddi emin olarak verilen evrak için geçerli. Aile bireylerinde kendilerine ya da murislerine yazılmış evrak var ise o kişiler kendi fikirleri uyarınca kendi tasarruflarındaki evrak için istedikleri tarzda hareket edebilirler. Bunun Atatürk'ü koruma kanunu ile alakası yok. Eğer bir evrağı yayınlamaya karar verirler ise yayınlarlar.

Ancak şunu özellikle belirteyim; kasadan çıkan evraklar için anneannem 30 yıl istemişti dedim , Atatürk için tehlikeli bir şey olsa bu 30 yılda değişmez. Ayrıca tehlikeli bir şey olsa iktidar değişiklikleri sebebi ile oluşabilecek riskler düşünülerek zaten ttk ya o evraklar verilmez. Kasadan çıkan ve ttk da bulunan belgeler sadece bir kadının özel duygu ve düşünce dünyasını içermesi açısından tarafımızca mahrem kabul edilmektedir. Saygılarımla duyurulur.''

***

NE OLMUŞTU?

Dilipak, 10 Kasım'da "Sevgi ve saygı, zorla mı?" başlığıyla yayımlanan yazısında Atatürk'ü Koruma Kanunu olarak bilinen Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'un kaldırılması gerektiğini söyleyerek şu ifadeleri kullanmıştı:

"Şimdi bir de “Yeşil Kemalistler”imiz çıktı. Kemalizme en büyük zararı anti Kemalistler değil bu “Yeşil Kemalistler” veriyor aslında. İşi daha da sulandırıyorlar. Ama tabii bu oportünizmin kimseye bir faydası yok! Müslümanlara da zarar veriyorlar. Keşke herkes kendisi olsa. Hakaret olmadan eleştiri için önce herkesin eteğindeki taşı dökmesi gerek. Artık internet var. Latife hanımın mektuplarını yasaklayarak neyi saklayabilirsiniz ki!

Koruma kanunu kalksın ve anayasadaki, giriş ve bazı maddelerle ilgili “değiştirilemez” şartı kaldırılsın, önce şartlar eşitlensin ve hukuki bir zemin oluşturulsun. O zaman bu işten herkes kazançlı çıkar."