MEB’den başlayıp, konudan konuya atlayarak düşünme zamanı…

Gerçi konu başlıkları ve sorunlar çok ama. Bazı sözcük ve kavramları zihnimize mıh gibi çakmamız çok önemli diyerek, bunca iç karartan veri ve haberi baştan açıklama yaparak ve hoşgörünüze sığınarak sıraladım…

Bugün hepimiz tarafından bilinenleri satır başlarıyla, nokta atışlarla, özetleyerek sıralayacağım. Cehaletimi ve cesaretimi hoş görün lütfen?

İlkokuldan üniversiteye 29 milyon öğrenci, 1.2 milyon öğretmen, 185 bin akademisyen var. Bu durumda eğitim alan ve eğitim veren kitlenin büyüklüğü 30.4 milyon…

22 yılda 9 MEB değiştiren, gölge bakanlarla, kurşun askerlerle yönetilen eğitim ordusu için iktidar ne düşünüyor, daha neler planlıyor? Ortada…

YÖK Başkanı; “Öğrenim ücretini ödeyemeyen 1 milyon 959 bin üniversitelinin kaydı silindi!” diye açıklama yapıyor. MEB ekonomik sorunlardan kaynaklanan bu kayıplar, değer yitimleri için ne düşünüyor? Gün gibi ortada…

Eğitim İş’in raporuna göre depremin vurduğu 11 ilin 10’da 2 milyon 400 bin civarında öğrenci eğitim alamıyor. Akla da şu soru takılıp kalıyor. Eğitim dışında kalan bu öğrenciler nerede? Yanıt yok…

TÜİK’e göre ülkemizdeki yükseköğretim mezunu genç işsizlerin oranı yüzde 28. Okuma yazma bilmeyen gençlerin işsizlik oranı yüzde 15’miş. Demek ki okuma yazma oranı düştükçe iş bulma şansı artıyor! Cumhurbaşkanlığı verilerine göre ülkemizdeki gerçek işsiz sayısı TÜİK’in açıkladığı 3.6 milyon değil, 11.5 milyonu bulmuş. Bu her 3 kişiden 1’i işsiz demektir. Ne gibi öneri ve önlemleri var? Yorumsuz.

Tam da burada iki örnek: Bankacılık okuyan, iş bulamadığı için soğan tarlasında çalışan Şanlıurfalı Gurbet Alabaş diyor ki; “16 yıl okudum, çöp oldu!”

20 yaşındaki Mesul Körpe diyor ki; “Babam okumama izin vermedi, eğitim hayatımı noktalamak zorunda kaldım. Ne okulum var, ne gençliğim var, hep çalışıyorum!”

Umut ve bilinç zamanı…

Eskiden beri umut ve bilinç vardır, daha doğrusu vardı. Daha daha doğrusu olmalıdır. Burada durup ülkelerin kimlik kartlarına, uzak ve yakın tarihe, hünerli ve vefalı kuşaklara bakınca! Gerçeği daha açıkça görüp, sonra da hiddetin, şiddetin, nefretin kol gezdiği günümüze dönünce! Duygusal ve toplumsal değişimlerin bedelini ağır ödeyenleri görünce! Bizim öğrendiklerimizi, hayatın bize öğrettiklerini hatırlayınca! Çağdaş, bilimle donanmış, insan haklarına ve demokrasiye inanan, aydınlık dünyayla bütünleşmek isteyen, teknolojik gelişimlere açık, ayrımcı ve ötekileştirmeden uzak olma gibi unutturulmaya çalışılan gerçekler ve gereklerle karşılaşınca! Yaptıklarımıza, yapmayı tasarladıklarımıza, yapılanlara, bu ülkenin çocuklarına, geleceğine, yarınlarına, yaşamdan beklentilerine dalınca! Hele de 2023’ün ilk 5 ayında 101 kadının şüpheli şekilde intihar süsü verilerek öldürülmesini duyunca! Gel de yazma…

Hal böyle olunca insan ister istemez; Son günlerde değişim hesapları yapanlar arasında manifesto hazırlama modası başlatanlara, durup dinlenmeden, dinlemeden rüzgârın arkasına takılanlara, köklü değerlerin bilince yerleşmesi için, umudun yerleştirilmesi adına hiçbir adım atmayanlara takılıp kalıyor…

Yetinmiyor! Yaygın ve yanlış kanılara, inanan, inanmış gibi yapan ve inanmayanlara, çap ve çerçeve baştan belirlenerek çizilen hatlara, hiç vakit kaybetmeden kararlı, emin, hızlı adımlarla hedefe doğru yürünmesine, kurum ve kavramların içi boşaltılırken ana kumandanın nerede olduğuna bakıyor…

Yine yetinmiyor! Buradan yola çıkarak sorularına yanıt alamayan, yaşları belli olmayan, sayıları artan ve çok olan, duygusal göçünü çoktan başlatan kadınların, gençlerin iç dünyalarına dalıyor. Erkeklere pozitif, yargısız, toleranslı yaklaşan topluma, söz konusu kadınlar olunca kılıçlarını kuşanıp sahne alanlara, ruhumuza işleyen, öykümüzde yer edinen, yüreğimize imza atan sözlere, yapıtlara, dostlara baka kalıyor…

Gelelim sıradaki önemli haberlere!

İlki Afganistan’dan. 20 yıl aradan sonra iktidarı tekrar ele geçiren Taliban; kadınların çalışmasını, ilkokul dışında eğitim almasını, parklara, restoranlara girmesini yasakladıktan sonra yaptığı açıklamada şöyle dedi; “Kadınlara özgür ve onurlu bir insan olarak yaşamaları için yeniden statü tesis ettik. Onlara şeriat kurallarına göre konforlu ve müreffeh bir yaşam sunduk!” dedi! Siz sunulan statüye bakar mısınız?

İkincisi bizden! 17 bakan, 68 bakan yardımcısının yönettiği ülkemizde; Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan rapora göre; Türkiye 400 bine yakın mahkûm ve tutuklu sayısıyla Avrupa lideri oldu. Az şey mi?

Üçüncüsü yine bizden! Küresel Barış Endeksi’nde 163 ülke içinde ülkemiz 147.sırada yer alıyor! Bu sırayı İran’la paylaşıyoruz. Endekse göre en barışçıl ve huzurlu ülke İzlanda, onu Danimarka ve İrlanda izliyor. Sonuncu sırada Afganistan var.

Gerçi konu başlıkları ve sorunlar çok ama. Bazı sözcük ve kavramları zihnimize mıh gibi çakmamız çok önemli diyerek, bunca iç karartan veri ve haberi baştan açıklama yaparak ve hoşgörünüze sığınarak sıraladım…

Önemli not: 2 Temmuz 1993. Madımak yangınının üzerinden 30 yıl geçmiş. İnsanlık suçu zaman aşımına uğrar mı? Böylesi bir acı küllenir ya da unutulur mu? Eylemleri söz, silahları saz olanları unutmadık, unutmayacağız…

Etiketler
Gibi MEB Para