Erdoğan’a bakarsanız bütün dağları o yaratmış!..

‘Beka’ya ve savunma sanayiine sarılan ve üstelik bu alandaki bütün dağları yaratmış pozlarda seçim meydanlarında dolaşan Erdoğan belli ki çıkmazda gözüküyor. Onu bu çıkmazdan kurtarıp muhalefete kapağı attıracak fırsat ise 14 Mayıs seçimleri.

Millet İttifakı iyice gaza bastı seçime bir hafta kala. İzmir ve İstanbul mitingleri iman tazeledi, seçmene güven verdi. En güzeli de Millet İttifakı’nın bir günde defalarca miting yapabilme kabiliyeti. Cumhur’da böyle bir kabiliyet de kullanacağı siyasi figür de yok. Bu yazıyı kaleme aldığım ğlen saatlerinde bakıyorum televizyonlara; İmamoğlu Çorum’da, Kılıçdaroğlu Kırşehir’de, Yavaş ve Akşener Manisa’da… Daha bunun akşamı var… Öbür tarafta ise Varsa yoksa pili bitik tek adam! Bir Binali Yıldırım ve Numan Kurtuluş kaldı yanında, onların da iyice gazı kaçık… İki başkan vekili olunca partide “ikinci adam” olamıyor ikisi de! O yüzden Yıldırım sıfatının yanına bir de “son başbakan” eklettiriyor toplantılarda! Yanlış anlaşılmasın, “pili bitik” derken sağlığını kast etmiyorum; inşallah sağlıklı bir şekilde 14 Mayıs sonrasında muhalefet liderliği de yapar. Kurtuluş’un ve Kuruluş’un ikinci adamı İsmet İnönü’yü hatırlayalım; siz tutun Garp Cephesi Komutanlığı, Dışişleri Bakanı-Lozan Başmüzakereciliği, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapın; sonra da ana muhalefet liderliği yapın 10 yıl boyunca ve yeniden partinizi birinci parti yaparak memleketin ilk koalisyonunu kurup yine başbakan olun!.. E, belki Erdoğan da bakarsınız bir müddet sonra yeniden başbakan olup iktidara gelir sebat edebilir de ömrü de İnönü kadar uzun olursa… Ama bir şey söyleyeyim mi; Erdoğan’ın muhalefette olduğu bir Türkiye’nin tadından yenmez! Demokrasi rayına oturur. Türkiye dünyada itibar kazanır çünkü seçimle gidilip seçimle gidilen bir kategoriye yükselir. “Gelirim ama gitmem!” imajı yerle bir olur.

Millet İttifakı’nın sokak aktivitelerinin ekonominin durumu, geçim şartları, barınma sorunu, gıdaya erişim sorunu vb. nedenlerle benzerini yapacak pek yüzleri olmayınca, onun gibi proaktif mitingler de yapamayınca Cumhur İttifakı’nın elinde kala kala yapay ‘beka’ meselesi ve milli savunma sanayii alanındaki gösteriler kaldı!

Yahu biliyoruz; Türkiye, zor bir coğrafyada, etrafında yangın çok, içeride de fay hatları ve onları kaşıyan emperyalistler ve rekabet halinde olunan çevre devletler var. Türkiye, akılcı, rasyonalist bir çıkışla; Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının yönelimiyle beka meselesini temelden çözdü. “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek hem de… Ondan sonra da Büyük Atatürk Türkiye’ye öyle bir savunma hattı çizdi ki dış politika yönelimiyle birlikte, bugünlere o sayede geldik. “Yurtta barış, dünyada barış” boş bir kavram veya veciz söz değil. Bugünlere nasıl geldiğimizin altını, içini dolduran bir siyasi yaklaşım. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na kadar etrafıyla, komşularıyla barışı kurdu. Bu konfor içinde, bu güvenli alanda kendisini garanti altına aldı, bekasını güçlendirdi. Sonrasında iki kutuplu dünyadaki tercihine karşın olabildiği kadar Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi etrafında hareket etti.

MİLLİ SAVUNMA ARAÇLARI SEÇİM KOZU MU OLUR?

Asıl gelmek istediğim yer, Cumhur İttifakı’nın, Erdoğan’ın 14 Mayıs’a dönük kampanyasında beka meselesiyle birlikte öne çıkardığı milli savunma sanayii… Yapılan gösteriye bakarsanız bütün dağları Erdoğan ve AK Parti iktidarı yarattı! Türkiye’nin daha önce “milli savunma” sanayii hiç yoktu ve arkadaşlar sıfırdan kurdu her şeyi!

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu bu meseleye birkaç televizyon programında şöyle bir değindi. Hatta geçen gün bir de video yayınlayarak yüz yıllık savunma sanayiinin seçimlerde ucuz propaganda malzemesine dönüştürülmesine tepki gösterdi ve “Savunma sanayii asla siyasallaştırılmamalı” dedi. Bundan sonraki televizyon programlarına çıkan, mitinglere katılan Millet İttifakı sözcüleri bu konu üzerinde daha ayrıntılı durmalı, Erdoğan’ın savunma sanayiini ucuz propaganda aracına dönüştürmesini iyice deşifre etmeli.

Birkaç gün önce bir eşi de İspanya’da olan TCG Anadolu çok amaçlı savaş gemisi İstanbul’dan gelip İzmir’de Alsancak Limanı’na demir attı. “Uçak gemisi” olmamakla beraber iktidarca o şekilde tanıtılan bu çok amaçlı yeni gemi ulusal gururumuzu okşuyor bir zamanların Yavuz’u gibi ve MİLGEM projesini geliştiren mensuplarının bu iktidar dönemindeki kumpaslarla Silivri’ye tıkıldığı Deniz Kuvvetleri’ni güçlendiriyor. Burada sorun yok. Ancak Anadolu’nun tanıtımı seçimlere denk getirilen diğer enstrümanlar gibi Cumhur İttifakı’nın, Erdoğan’ın seçim propagandası aracı yapılmasına itirazım var.

TCG ANADOLU’NUN KOMUTASI AK PARTİ İL BAŞKANINDA MI?

TCG Anadolu’nun İzmir’e geldiğinden söz etmişken orada biraz duralım… AK Parti İzmir İl Başkanı sen tut, CHP İzmir İl Başkanı’nı Anadolu gemisine davet et! Haberi ilk okuduğumda “Yok artık,” dedim, “yok artık, bu bir asparagas haberdir” ama CHP İzmir İl Başkanı Aslanoğlu’nun tepkisini yansıtan açıklaması e-postama düşünce haberin asparagas değil, gerçek olduğunu anladım!

Aslanoğlu’nun yerinde tepkisi ise şöyle:

“Nazik teklifiniz için teşekkür ederim. Ancak niye siz davet ediyorsunuz? Gemi AKP gemisi mi? Kurtuluş Savaşı vermiş, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran 100 yıllık partinin il başkanı olarak devlet adabı nedir, iyi bilirim.
85 milyonun güvenliğini sağlayacak milli gururumuz TCG Anadolu’yu, bir partinin il başkanının değil devlet ciddiyetine uygun bir şekilde, yetkili bir devlet temsilcisinin davetiyle, elbette gezmek isteriz. Devletimizin yetkilisi parti il başkanlarını davet ederse, diğer partilerin il başkanları ile birlikte seve seve gezeriz. (…) Seçim dönemine milli
güvenlik politikalarını alet etmek ayıptır.”

SEÇİM AYARLI PROTOTİP İMALATI!

Seçim sath-ı mailine girildiğinde TCG Anadolu’yu değil sadece denizdeki; Kaan’ı, Hürkuş’u, Kızılelma’yı, Akıncı TİHA’yı, ANKA-3’ü, Gökbey’i, ATAK-2’yi gördük semalarda; Altay tankını da karada… Bunların hepsi prototip tabii… Üretim bandında dizili değiller henüz. Belli ki seçim propagandası için belli bir zaman süresinde prototip üretimi yapılmış. Kimse “yapılmasın” demiyor, kendimiz yapalım savunma araç-gereç ve silah-mühimmatımızı tabii. Olabildiği kadar dışa bağımlılıktan uzaklaşalım. Ancak… Ancak bütün bu propaganda unsuru olarak kullanılan deniz, hava ve kara araçlarının arka planındaki yüz yıllık macera da görmezden gelinemez.

SAVUNMA SANAYİİ, BMM’NİN AÇILIŞIYLA BAŞLADI

Bütün dağları Erdoğan’ın AK Parti iktidarı yaratmadı! Havacılık ve uçak sanayiinin temelleri 1923-1950 arasında atıldı. 23 Nisan 1920’de açılan BMM’de Kuvayı Havaiye Şubesi açıldı. Bu şube Osmanlı’dan kalan kırık dökük uçakları toparlayarak Kurtuluş Savaşı’nda rolünü oynadı. Tayyare Makinist Mektebi açıldı, yurtdışına uçak mühendisliği okuyacak öğrenciler gönderildi.1925’te Atatürk tarafından Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu. Halkın bağışlarıyla, piyangolar tertip edilerek havacılık bir yere geldi, her il bir uçak yaptırdı. Cemiyet, 1935’te Türk Hava Kurumu’na (THK) dönüştürüldü. Tayyare ve Motor Türk A. Ş. (TAMTAŞ) Kayseri Uçak Fabrikası 1926’da kurulup 1950’ye kadar faaliyette bulundu. TAMTAŞ, 1930’da MSB’ye devredildi; 1931’den 1950’ye kadar fabrikada ABD, İngiltere, Almanya, Polonya uçak markalarının üretimi ve montajı yapıldı. Kayseri’de bu süreçte 212 uçak ve 27 planör yanında pek çok revizyon çalışması da yapıldı.

1941’de kurulan THK Etimesgut Uçak Fabrikası 1952’ye kadar faaliyette kalarak burada 126 uçak ve pek çok planör tasarlanıp üretildi.

Keza 1935’te Türk Kuşu kuruldu. Eskişehir’de uçak bakım-onarım fabrikası kuruldu. Ankara ve İzmir’de paraşüt kuleleri inşa edildi. Atatürk, manevi kızı Sabiha Gökçen’i pilot olarak yetiştirdi. Bütün bu yatırımlar ve simgesel adımlar “İstikbal göklerdedir” anlayışıyla yapıldı.

Bu arada Türk Hava Yolları (THY) kuruldu ve 1936’da Başbakan İsmet İnönü’nün de içinde bulunduğu yolcularla ilk tarifeli seferini İstanbul-Ankara arasında yaptı.

Hepsi bu değil; Atatürk ve İnönü döneminde Şakir Zümre, Nuri Demirağ ve Nuri Killigil gibi özel girişimciler uçak fabrikası ve silah-mühimmat fabrikası kurdular. Devletin önemli bir girişimi ise Ankara’daki Makine Kimya Endüstrisi (MKE) oldu. Hafif silahlar ve mühimmat üreten bu tesis ordunun ihtiyaçlarını halen de karşılamaktadır.

MARSHALL YARDIMLARI İLE AKAMETE UĞRATILAN, AMBARGO İLE UYANIŞA YOL AÇAN SÜREÇ

Ne var ki, DP iktidarıyla birlikte artık NATO üyesi olan Türkiye’de Marshall yardımlarıyla birlikte askeri silah-ekipman-araç-gereçlerin de gelmeye başlamasıyla milli savunma sanayii sekteye uğradı. Nasılsa müttefikimiz ABD her şeyi veriyordu!

Fakat 1960’lardaki Kıbrıs krizinin 1974’te faşist Nikos Sampson darbesinin ardından Barış Harekatı ile sonuçlanması; bu süreçte yaşanan ABD ambargosu savunma ve savunma sanayiine ilişkin bir uyanışa yol açtı. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu NATO konsepti içinde olmayan Ege Ordu’yu kurdu (Dördüncü ordu). Çünkü, Yunanistan’la olası bir muharebede NATO’nun konsepti içinde olan 1-2.3. Ordu’nun kullanılamama riski açıkça ortaya çıkmıştı. Aynı zamanda Kıbrıs Barış Harekatı’ndan dolayı ABD’nin silah ve mühimmat ambargosu halkı harekete geçirdi. Yurttaşlar Silahlı Kuvvetlere bağışlar yapmaya başladı. Ziynet eşyalarını, alyanslarını bile verenler oldu. Bu süreçte Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerini Güçlendirme Vakıfları kuruldu. Zaman içerisinde bu vakıflar bir çatı altında birleşerek Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı olarak şekillendi ve faaliyeti sürdürmektedir.

TSKGV’nın desteğiyle kurulan HAVELSAN, ROKETSAN, ASELSAN gibi savunma sanayindeki kamusal şirketler Türkiye’nin savunma sanayinde önemli gelişmeler sağladılar. Yiğidi öldürüp hakkını yemeyelim; Özal döneminde de milli savunma sanayii alanında bazı gelişmeler yaşandı. Savunma Sanayii Fonu ve Savunma Sanayii müsteşarlığı kuruldu.

BUGÜNKÜ BAZI GELİŞMELERİN ARKA PLANINDA ON YILLARIN EMEĞİ, ÇALIŞMASI VAR

AK Parti döneminde savunma sanayii alanında yaşanan gelişmelerin başrolünde de Türkiye Cumhuriyeti’nin saydığımız kurumları; Cumhuriyetin ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ vb. gibi değerli üniversitelerinde yetişen genç ve parlak mühendisler vardı. Gökten zembille düşmedi hiçbir şey. Bayraktar’ın İHA ve SİHA’larının arka planında da, TCG Anadolu’nun arka planında da bütün bunlar var.

Ve tabii şu da var; Atatürk daha erken cumhuriyet döneminde İran Şahı’na kendi yaptığımız bir uçağı hediye etmişti. Erdoğan ise günümüzde Katar Emiri’nden yabancı menşeli bir hediye uçak kabul ediyor!

‘Beka’ya ve savunma sanayiine sarılan ve üstelik bu alandaki bütün dağları yaratmış pozlarda seçim meydanlarında dolaşan Erdoğan belli ki çıkmazda gözüküyor. Onu bu çıkmazdan kurtarıp muhalefete kapağı attıracak fırsat ise 14 Mayıs seçimleri.

Not: Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’na, düzenlediği mitinge katılanlara dönük provokatif saldırıyı şiddetle kınıyorum. Taşlı saldırıyı gerçekleştiren güruhun eylemi sırasında ve öncesinde kenti valisi, emniyet ve istihbari yetkilileri neredeydi, ne yapıyordu merak ediyorum! Umarım bu işlerin devamı gelmez ve mitinglerdeki mesaj niteliğindeki azmettirici sözler de artık durur!

Etiketler
Kars Muhalefet Seçim