“Bir Büyükelçinin Gözünden”i okurken…

Bu arada, Fakılı aynı zamanda ressam. Söz konusu kitabının kapağında da kendi resimlerinden biri yer alıyor. Mülkiyeli Ressamlar ortak sergisinde gördüğüm sulu boya resimleri gözümü kamaştırmıştı. “Bir Büyükelçinin Gözünden”i okurken “iyi ki tanımışım” dedim onu.

Pazar gece yarısına doğru seçim sonuçları şekillenir ve muhtemelen sıcağı sıcağına seçim sonuçlarını değerlendiren bir yazı kaleme alırım ama epeydir beklettiğim bir diplomatın anı ve izlenimlerinden oluşan bir “pazar yazısı” iyi olur diye düşündüm şimdi.

Emekli diplomatların çok fazla tercih ettiği bir kent değil İzmir meslek yaşamı sonrasında… İzmir’e yerleştikten sonra ortak dostlarımız vasıtasıyla tanıdığım az sayıda emekli büyükelçi oldu. Maalesef birisinin ise ancak son yolculuğuna eşlik edebildim ortak dostlarımızla birlikte. O, Nabi Şensoy’du. E. Büyükelçi Osman Korutürk ile birlikte Alsancak-Hocazade Camii avlusuna gittiğimizde dışarı kadar taşan saygın kitleyi görünce hakkında çok güzel şeyler duyduğum Şensoy’u çok daha iyi tanımış oldum ve hayıflandım keşke sağlığında tanışma şansım olsaydı diye. Şu kadarını not edeyim; iki eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın da Şensoy’u son yolculuğunda uğurlayanlar arasındaydı. İzmir’de tanıdığım için şanslı olduğumu düşündüğüm bir de muvazzaf büyükelçi oldu; Dışişleri Bakanlığı İzmir Temsilcisi Sibel Algan. Ancak o yaş haddi dolmadan (65) emekli olarak Ankara’ya yerleşti. Eşi de yine emekli büyükelçi Akın Algan’dır. Pek çok büyükelçinin sosyal ilişki ağları Ankara’da olduğundan gördüğüm kadarıyla İstanbul kadar belki daha fazla emekli büyükelçi ve diplomat emeklilik sonrasında Ankara’da yaşıyor. Meslek arkadaşlığı da emeklilik sonrasında orada sürüyor.

İzmir’de yine ortak dostlarımızın tanıştırdığı ve diyalogda olduğumuz üç emekli büyükelçiden daha söz edeceğim; ikisi, Ateş Öktem ve Mehmet Dönmez. Dönmez’i maalesef erken denecek bir yaşta, henüz 68’indeyken Covid-19 salgınında kaybettik. Hayat dolu, neşeli o güzel insan şimdi aramızda değil. Ateş Öktem de İzmir’de yaşamakla birlikte bir ayağı Ankara’da olanlardan. Asıl üçüncüsünden, E. Büyükelçi Şakir Fakılı’dan söz etmek istiyorum bu yazıda. Daha doğrusu nefis anı-izlenim türündeki kitabından. Seçimleri beklerken, oyların kullanıldığı gün okurlarımı son derece lezzetli bir kitabın sayfalarında gezintiye çıkarmak istedim. “Bir Büyükelçinin Gözünden” 2018 basımı ve yazarın Budapeşte, Lefkoşe, Kuveyt, Batum, Almanya’ya ilişkin anı ve izlenimler içeriyor. Fakılı, kitapta okuru bazen bir tarih yolculuğuna da çıkarıyor ve yer yer de usta işi değerlendirmeler yapıyor. Görev yaptığı ülkelerle ilgili ark planlar yanında o ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkiler üzerine doyurucu bilgiler veriyor. Anıları ve izlenimleri okurken birçok şey öğrendiğimi, yeni bilgilerle donandığımı belirtmeliyim. Macar-Türk ilişkileri ve kökleri yanında Macaristan’daki Osmanlı varlığı ve izleri; Kıbrıs meselesi, Sovyetler sonrasındaki Gürcistan ve Batum; yine Osmanlı izlerinin olduğu Kuveyt ile ilgili bölüm oldukça ilgimi çekti ve bilgiler edindim.

Uzun meslek yaşamında merkezde ve yurtdışında çeşitli görevlerde bulunan Fakılı’nın büyükelçilik yaptığı üç merkez ise Kuveyt, Lefkoşe ve Budapeşte.

DİPLOMATLIK ÇOK ONURLU FAKAT ZOR MESLEK

Dışişleri dışarıdan gözüktüğü gibi değil, zor bir meslek. “Büyükelçi” unvanı aldıysanız düşünün; yabancı bir ülkede Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyorsunuz. Yaşamın yer yer ve zaman zaman tehlikede olduğu meslekte (onlarca diplomatımız yurtdışında teröre muhatap oldu ve şehit oldu) içeride ve dışarıdaki görevlerle yer değiştirmenin ne demek olduğunu Fakılı kitabında şöyle aktarıyor:

“Dışişlerinden ömür, yıllık dilimler halinde sanki ayrı hayatlar yaşanıyormuşçasına yaşanıyor. Macaristan’daki haliniz ile Gürcistan’da yaşadığınız siz arasında, sizden başka hemen hemen her şey farklı olabiliyor.

Bir ülkeye gittiğinizde önünüzde iki, üç ya da dört yıllık yeni bir dönem açılıyor. Günlük yaşamınız, tasarılarınız bu süreye göre belirlenmeye başlıyor. Bu dilimden sonra başlayacak bir sonraki dilim tamamen meçhul de olabiliyor. Atanacağınız bir sonraki görevin sorumlulukları çok farklı olabiliyor; misyon şefi olarak ayrıldıktan sonra döndüğünüz bir sonraki göreviniz sıradan bir ofis işiyse, orada bambaşka biri olmanız gerekebiliyor.”

Fakılı iyi bir şey yapmış ve meslek sırasında küçük defterlere notlarını almış, bu nedenle “deneme” havası da veren anı ve izlenimleri renkli ayrıntılar da içeriyor. Kuru ve didaktik bir diplomasi metni değil.

EMEKLİ DİPLOMATLARIN ANILARI MESLEĞE YENİ GİREN DİPLOMAT ADAYLARI VE ÖĞRENCİLER İÇİN ÇOK YARARLI

E. Büyükelçi Şakir Fakılı’nın “Önsöz”deki şu satırları da bir yerde kitabın kaleme alınışına ilişkin fikir veriyor:

“Sonuç olarak, diplomasi aleminden ilgi çekici öykülerin de araya serpiştirildiği bu çalışmanın, diplomatların yurt dışındaki hayatlarını merak edenlere, yazılarda bahsi geçen ülkelere, şehirlere ve meselelere ilgi duyanlara, uluslararası ilişkiler ve diplomasi alanında çalışanlara ve öğrencilere yararlı olmasını diliyorum.”

Bu arada, Fakılı aynı zamanda ressam. Söz konusu kitabının kapağında da kendi resimlerinden biri yer alıyor. Mülkiyeli Ressamlar ortak sergisinde gördüğüm sulu boya resimleri gözümü kamaştırmıştı. Zaman zaman da dış politikaya ilişkin makalelere imza atıyor. İzmir’e de değer katıyor. “Bir Büyükelçinin Gözünden”i okurken “iyi ki tanımışım” dedim onu.

Etiketler
sergi