AKP İktidarı Gıda Alanında Yarattığı Tahribatı Kabullenmeli
Yapılması gereken çok şey var. Hepsinden çok uzağız...
Gıda politikalarında çağın çok gerisindeyiz. Avrupa Birliği mevzuatlarını uyumlaştırmanın bir gerçekliği yok. Bu mevzuatları uygulayabilecek bir gıda sistemi yok Türkiye’de. Bomboş geçmiş bir 25 yıl var. AKP iktidarının yarattığı tahribatı kabullenmekten başka bir seçeneği yok. Sistemin her yerinden ayrı bir sorun akıyor.
GIDA DEMİRYOLUYLA TAŞINMALI
Türkiye’nin gıda alanında gidecek çok yolu var. Bu yolda ilerlemek liyakatli kadrolar ve ciddi emek istiyor. Yolun AKP iktidarı tarafından görmezden gelinmesinin en temel nedenlerinden biri bu. Yaş meyve ve sebzenin yaklaşık yüzde 40’ını gıdalar taşınırken kaybediyoruz. Kalan yüzde 60’ın büyük bir kısmının da besin değeri yolda yok oluyor. Milyar dolarlar boyutunda bir kayıp bu maddi olarak. Gıda hakkı ihlali ve sağlık sisteminin üzerinde oluşturduğu yük de ayrı. Avrupa’da bu kayıp yüzde 2-3 arasında.
Aradaki uçurumun nedeni 1970’de imzalanan 41 ülkenin taraf olduğu Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Taşımalarında Özel Araçların Kullanımı Antlaşması. Kısa adı ATP Konvansiyonu. Türkiye bu antlaşmaya taraf fakat Türkiye içerisinde uygulamıyor. 41 ülkeye gidecek gıdalar bu antlaşmanın koşullarını sağlıyor. Hangi gıda hangi malzemeyle kaplı araçla taşınabilir, bu araç hangi soğutma sistemini içerebilir, hangi sıcaklıkta taşınabilir, sıcaklık nasıl takip edilebilir, bir kasada ne kadar ağırlıkta gıda bulunabilir, kasalar arası ne kadar boşluk bulunabilir, bir araçta kaç kasa yer alabilir, hava akışı için nasıl yerleştirilebilir hepsi tek tek belirli.
Türkiye’de lastik tekerlekli açık bulanan metal kamyon dorsesine dozer ya da traktör kepçesiyle yığma yüklenmiş bir şekilde taşınıyor. Demiryolu altyapısı hala ilkel düzeyde. Kamuya ait liman yok. Gıda alanında hizmet veren limanı yok. Ortaokul ve lise dengi gıda-tarım alanında eğitim veren bir sistemi yok. Üniversitelerde eğitim kalitesi düşük, çok fazla bölüm var. Gıda işletmeleri çok yüksek risk içeren birkaç kente sıkışmış durumda.
YAPI SORUNLU
Tarım ve Orman Bakanlığı yapısı çok ilkel. Gıda Bakanlığı yok. Gıda denetimleri siyasi baskı altında. Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu yok. Gıda güvenliğiyle ilgili açık hukuki tanımlar yasal olarak yok. Hal Yasası ilkel. Bunlar birkaç yılda hızlıca çözülebilecek sorunlar değil. Anayasa’da gerekli düzenlemeler yapılmalı Türkiye’de. Gıda hakkı eklenmeli. Gıda yasası değiştirilmeli. Avrupa Birliği yasa ve mevzuatları asgari seviye olmalı. Tarım ve Orman Bakanlığı lağvedilmeli.
Gıda Bakanlığı, Kooperatif ve Kalkınma Bakanlığı, Tarım ve Çevre Bakanlığı, Veteriner ve Su Ürünleri Bakanlığı kurulmalı. Bu bakanlıklar arasındaki koordinasyon Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu’yla sağlanmalı. Gıda denetimleri ve gıda bilimi üzerine eğitim almış personel çalışma zorunluluğunun sağlanması bu kurumun yetkisinde olmalı. Özerk ve bilimsel bir yapı tasarlanmalı. Pestisit, katkı maddesi, mikrobiyolojik yük limitlerini bu kurum tespit etmeli. Denetim ve ifşalarını da gerçekleştirmeli. Gıda hukuku altyapısı kurulmalı. Gıdaya özgü suçlar ceza kanununda yer almalı.
Ortaokuldan üniversiteye kadar gıdaya özgü bir eğitim sistemi tasarlanmalı. Ulusal düzeyde gıda güvenliği kültürü kazandırılmalı. Özel gıda sanayi siteleri ya da toptancı siteleri yerine kamusal gıda kompleksleri oluşturulmalı. En ücra köydeki yurttaşla en gözde kentin merkezindeki yurttaşın aynı gıdalara erişebilmesi sağlanmalı. Bunun için demiryolu hatları inşa edilmeli. TCDD gıda taşımacılığına uygun vagonlar üretmeli, gıda taşımacılığı yapmalı.
Yapılması gereken çok şey var. Hepsinden çok uzağız.