Ziya Selçuk TBMM’de neyi neden sakladı?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın TBMM Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında, Ziya Selçuk, film setindeki bir ışıkçı gibiydi. Işığı yalnızca yönetmenin ya da birilerinin görülmesini istediği yere tutuyor, onun dışındaki asıl unsurları ise karartmak ve Meclis Komisyonu’ndan saklamak için elinden geleni yapıyor ve okuduğu satırlarla hedef saptırıyor, hatta asıl soruna hiç değinmiyordu.

Acaba Ziya Selçuk’u böyle davranmaya iten yönetmen kimdi? Ya da bizim bilemediğimiz saikler nelerdi? Hadi her insanı geçtim. Öğretmenlere, öğrencilere örnek olması beklenen herhangi bir Milli Eğitim Bakanı, nasıl olur da böyle davranır? Nasıl olur da “Sayıştay Raporları”na aykırı bir beyanda bulunur? Hem de TBMM’de ve yasa koyucuların gözlerinin içine bakarak… Peki; nerede kaldı etik? Nerede kaldı “ahlâk telakkisi”? Hani “Ahlâk eğitimin temeli olacak!” sözleri? Birileri önlerine dökülen bu sözleri yalayıp yutsa da… Birileri bu sözlerin birer mavaldan, martavaldan öte değerinin olmadığını da biliyor hâlâ… Hem de söyleyenler için bile… Neyse…

Yalnızca bu da değil elbette… Ziya Selçuk, CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, görüşmeler sırasında, konuya ilişkin kendisine yönelttiği sözlü soruyu bile, hiç duymamış gibi yaparak, yanıtsız bırakıyordu. Oysa “Sayıştay Raporları”nda kendisinden önceki yıllardan beri saptanıp, neredeyse her yeni raporda yinelenen, MEB merkez teşkilatındaki çetelerin koltuk ve rant kavgasına konu olan “özel hesaplar”, bir kara delik misali yıldan yıla büyüyordu. O hesaplardan nemalananlar ise semirdikçe semiriyordu.

Vadeli “Özel Hesaplar” ‘Devlet Sırrı’ Mı?

“Özel hesaplar” denilip geçildiğine bakmayın… Bunlar, kelimenin gerçek anlamında “Özel Hesaplar”! En önemli özelliklerinden biri, MEB bütçesinin dışında tutulması ve asla muhasebeleştirilmemesi… Bir diğeri ise yetkisiz kişilerce açılması ve muhasebe sisteminin dışında kullanılması… Yani hesabının kitabının söz konusu yetkisiz kişilerin tasarrufuna ve insafına bırakılmış olması…

Bu hesaplar, öylesine “özel” ve “gizli” ki Sayıştay denetimlerinde bile bulunamıyor! Öylesine “özel” ve “gizli” ki Sayıştay denetiminden bile saklanıyor. Sanki ‘Devlet Sırrı’ mübarekler! Oysa manevi şahsiyeti, akli melekeleri, ahlâkı olmayan hiçbir kurum gibi, devletin de sırrı yoktur. O halde bu gizliliğin, bu vadeli ve “özel hesaplar”ı, dahası sahiplerini herkesten, özellikle de Sayıştay’dan bile gizlemenin asıl nedeni nedir? Acaba Ziya Selçuk da bu vadeli “özel hesaplar” pastasının ortağı mıdır?

Bu hesapların başka bir özelliği ise genellikle (TL cinsinden olanları saymıyorum bile) döviz cinsinden ve vadeli hesaplar olarak, yasa hükmü gereği TCMB’nin muhabir bankası olan Ziraat Bankası’nda açılması zorunluyken, başka bankalarda açılması… Peki; bu dövizler nereden geliyor? Elbette başta Avrupa Birliği olmak üzere farklı uluslararası kaynaklardan… Avrupa Birliği ve söz konusu uluslararası kaynaklar, eğitim projeleri bazında Euro ve Dolar üzerinden gönderdikleri bu paraları hibe ediyor Milli Eğitim Bakanlığı’na… “Devlet malı deniz yemeyen domuz” sözünü bilinç hali kılmış olanların, bu hibeleri gördükçe kendilerini, hangi hayvana daha yakın hissedip hissetmedikleri apayrı bir konu elbette…

Bir kurum olarak MEB’in bu Euro ve Dolarları kullanması, yiyip içebilmesi söz konusu olmadığına göre, bilin bakalım; söz konusu eylemler kimlerin tasarrufundadır? Bu eylemleri yapanlar kimlerdir?

Sorulara manidar bir yanıt, Ziya Selçuk’tan değil ama Bakanlık’taki bir kaynaktan geliyor: Avrupa Birliği’nce kabul edilen her proje sonrası, ilgili birimin başında bulunan ‘büyük’ bürokratlar, gelecek Euroları düşündükçe ellerini ovuştura ovuştura hayaller kurmaya başlar! Hele bu “özel hesaplar”ın nema günü gelsin; her biri pür neşedir!

Sayıştay Raporları Detaylı İnceleniyormuş!

“Sayıştay Raporları”nda defalarca yinelenen bu tespitler ortada dururken, Ziya Selçuk TBMM Bütçe Komisyonu görüşmelerinde, elindeki metnin 42 ve 43. sayfalarında şöyle diyor: Sayıştay Denetim Raporunda yer alan bulgular Bakanlığımız tarafından detaylı bir şekilde incelenmektedir.

Ve ardı sıra devam ediyor: Nitekim Sayıştay Denetim Raporlarında yer alan; "Muhasebe Birimi Dışında, Yetkisiz Kişiler Tarafından Bankalarda Hesap Açılması, Bu Hesaplarda İzlenen Gelir ve Giderlerin Bakanlığın Muhasebe Sistemine ve Yönetim Dönemi Hesabına Dâhil Edilmemesi" bulgusu ve “Bakanlık Bütçesine Dahil Edilmesi Gereken Gelir ve Giderlerin Bakanlıkça Çıkarılan Yönetmelik, Yönerge ve Esaslara Dayanılarak Özel Hesaplar Şeklinde Yönetilmesi” başlıklı bulgusuna ilişkin; Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca gerekli inceleme ve soruşturmalar sonucunda oluşturulan İnceleme Raporunda belirtilen tespitler doğrultusunda, okul ve kurumlar adına tüm bankalarda açık bulunan hesapların bağlı bulundukları milli eğitim müdürlüklerince tespit edilmesi, yasal dayanağı bulunmayan hesapların kapatılarak hazineye gelir kaydedilmesi ve özel hesapların yürürlükte bulunan mali mevzuat hükümleri kapsamında amacına uygun kullanımı sağlanmıştır.”

Keza konuşmasının, daha doğrusu elindeki metnin devamındaki satırlarda, “Şirketler ile Yapılan Protokollerden Elde Edilen Gelirler ile Bu Gelirlerden Yapılan Harcamaların Bakanlık Bütçesine Dâhil Edilmemesi” bulgusundan da söz eden Ziya Selçuk, ne hikmetse, bir türlü döviz cinsinden, yetkisiz kişilerce bankalarda açılan vadeli ve “özel hesaplar”ın yakınından bile geçmez. Bir kez bile döviz cinsinden vadeli “özel hesaplar”dan söz etmez.

Peki; neden? Eğer Ziya Selçuk, “Sayıştay Denetim Raporunda yer alan bulgular Bakanlığımız tarafından detaylı bir şekilde incelenmektedir” sözüne bir “Bakan” olarak kendisini de dâhil ediyorsa, en hafif deyişle bunda bir gariplik vardır. Hem de özelde TBMM Bütçe Komisyonu üyelerini, genelde ise TBMM vekillerini bile umursamayan, hatta tabir-i caizse “Siz de kimsiniz ki benden, bakanlıktan hesap soruyorsunuz?” diyen bir gayri ciddilik vardır. Çünkü “Sayıştay Raporları”nın, bıraktım, Ziya Selçuk’un dediği gibi “detaylı incelenmekte” oluşunu, üstünkörü bir okunuşunda bile, yetkisiz kişilerce bankalarda açılan döviz cinsinden vadesiz “özel hesaplar” göze çarpar.

Ancak nedendir bilinmez ki bunlar, “Sayıştay Raporu”ndaki bulguları detaylı bir biçimde inceleyen Bakanlığın ve Bakan olarak onun başında bulunan Ziya Selçuk’un gözünün ucuna bile değmemiş. Herhalde sıra o satırlara geldiğinde ya gözlerini kırpıştırıyordu ya da zihni başka şeylerle meşguldü. Yoksa koskoca Milli Eğitim Bakanı TBMM’ye yalan söyleyecek değil ya… Hem neden yalan söylesin? Allah’ın da bildiği olup bitenleri, onun kullarından neden saklasın ki… Hem de “ahlâk”ı, “ahlâki değerleri”, “ahlâk telakkisi” ve “etik”i dilinden düşürmeyen, “Ahlâk eğitimin temeli olacak!” diye ortalıkta dolaşan, “milli ve yerli”, mukaddes değerlerin temsilcisi olan biri, niye yalan söylesin ki… Söylemez elbette… Olsa olsa unutmuştur!

Bakan Unutsa Bile Orhan Sümer Unutturmuyor!

Zaten o unutsa, unutturmaya çalışsa bile, bunları unutturmamaya kararlı biri çıkıyor: CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer.

Milletvekili Sümer, TBMM Bütçe Komisyonu görüşmelerinde sözlü olarak yönelttiği soruları duymazlıktan gelen ve geçiştiren Ziya Selçuk’a, bu kez yazılı olarak yanıtlaması istemiyle bir “Soru Önergesi” sunuyor Meclis Başkanlığı’na.

640 Milyon Euro Nerede? Kimlerin Özel Hesaplarında?

Ve “Soru Önergesi”nin giriş bölümünde diyor ki “Sayıştay Raporuna göre; Avrupa Birliği ile birlikte yürütülen uluslararası fonlardan sağlanan kaynağın bütçe büyüklüğü, 1 milyar 150 milyon Euro olup 2019 yıl sonu itibariyle 510 milyon Euro harcama gerçekleştirilmiştir.

Ancak; Bakanlık bütçesinden ayrı olarak elde edilen, milyonlarca Euro’luk gelirin bankalarda açılan özel hesaplarda tutulduğu ifade edilmektedir. Bu hesapların sayısına, türlerine ve büyüklüklerine ilişkin veri bulunmamaktadır.

Bakanlığın hesabında bulunması gereken paranın kimlerin hesabında, ne şekilde değerlendirildiği bilin(me)mektedir.”

Ardı sıra da yalnızca iki soru yöneltiyor Sümer: 1- Sayıştay Raporlarında bahsi geçen bankalarda açılan özel hesaplarda tutulduğu ifade edilen bu hesapların sayısı nedir? Türleri ve büyüklükleri nedir? 2- Bu hesaplar arasında şahsi hesaplar var mıdır? Var ise hesaplarda hangi türden ne kadar meblağ bulunmaktadır?

Şimdi soru şu: Ziya Selçuk bu sorulara doğru cevap verebilir mi? Bir başka deyişle, bu sorular karşısında gerçeğe aykırı olmayan bir beyanda bulunur mu? Bulunabilir mi? Ya da birileri buna izin verir mi?

Yanıt sizindir efendim…

Ancak yanıtınız ne olursa olsun! Bilin ki bu ülke ve bu toplum, toplumsal çözülme ve kültürel çürümenin sarmalında savruluyor. Ahlâki çürüme her şeyi kuşatmış her yere sirayet etmiş durumda… Hal böyle olunca bürokratların bakanlara, bakanların yasa koyuculara, hadi yalan söylemesi demeyeyim ama, gerçeğe aykırı beyanda bulunması sıradanlaşıyor işte! Malum “İmam os…sa, cemaat de s.çar!” Böyle imamlara böyle cemaat, az bile!

Atalay Girgin*

* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com

Etiketler
TBMM Ziya Selçuk