Yandaş tutarsızlığı: AKP’den önce devleti eleştirmek suç değildi!

AKP’ye yakın Nebi Miş’in “17 Ağustos’ta devletin olmadığını” iddia ettiği konuşması vakfın internet sitesinde yer alıyor. Farklı hükümetleri rahatlıkla eleştirebilen AKP’li isimlerin, 10 ili yıkan son afette devleti eleştirenlere yönelik tepkileri, yaşadıkları tutarsızlığı ortaya koyuyor.

Yandaş tutarsızlığı: AKP’den önce devleti eleştirmek suç değildi!

HABER - ANALİZ/

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde yaklaşık 10 saat arayla meydana gelen, başta Hatay olmak üzere Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adıyaman, Adana, Kilis, Diyarbakır, Elazığ ve Şanlıurfa'da yıkıma neden olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde can kaybı 31 bin 643'e yükseldi. Depremler sonrası arama kurtarma çalışmalarının bazı yerleşim bölgelerinde günler sonra başlaması, aradan 8 gün geçmesine rağmen depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanmaması tepkilere neden oldu. İktidara yönelik eleştiriler sürerken depremdeki can kayıpları 17 Ağustos 1999’da meydana gelen afeti de geride bıraktı.

Depremzedelerden, sivil toplum kuruluşlarından, muhalefet partilerinden deprem öncesi ve sonrasında yaşananlar nedeniyle devlet kurumlarına yapılan eleştiriler AKP’li siyasilerden çok AKP yandaşı medya organları ve kurumlardan yükseldi.

Devleti yöneten AKP iktidarına yönelik eleştirilere ‘Devlet savunusu’ adı altında ağır ithamlarla yanıt veren bu kurumlar ve temsilcileri 17 Ağustos Gölcük Depremi sırasında devlete ve siyasi iktidara yönelik ağır eleştiriler yönelttiklerini ‘unuttu’.

AKP yanlısı medya organları ve gazeteciler, 17 Ağustos Depremi sürecinde sık sık dönemin DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetine ağır eleştiriler yöneltmiş, afet döneminde devletin ortada olmadığı suçlamasını yapmışlardı.

TRT EKRANLARINDA “DEVLET YOKTU” DEDİ

Bu örneklerden biri, AKP’ye yakınlığıyla bilinen Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) internet sitesinde yayınlanıyor. Videoda, SETA Direktörü ve Türkiye gazetesi yazarı Nebi Miş, TRT Haber’de, 2017 yılında 17 Ağustos depremi hakkında yaptığı konuşmada AKP iktidarının afet yönetimine övgüler sıralarken DSP-MHP-ANAP hükümetini yerden yere vuruyor, ağır suçlamalar yöneltiyor.

Nebi Miş kamu yayıncısı TRT’nin kanalında, “AK Parti’nin en önemli siyasi başarılarından birisi krizlere anında tepki vermesi ve krizleri çözerek, bir sonraki krizi de anında öğrenerek çözebilmesi. 17 Ağustos 1999 depremine gidersek, aslında Türkiye siyasetin, siyasetteki yönetimin depremini, çöküşünü de beraberinde getirdi. O zamanı çok iyi hatırlıyorum. Devlet çok sonradan Sakarya’ya gelebildi. Sivil toplum kuruluşları vardı. Devlet yoktu depremle mücadele edebilecek. AK Parti 2002’den itibaren acil eylem planları oluşturdu. AK Parti dönemlerinde de depremler yaşadık. Van depreminde 1 sene içerişimde depremin bütün yaraları sarıldı. İnsanlara yeni evler verildi. Bir an önce o krizden çıkıldı” açıklaması yapıyor.

“DEVLET, DEPREMLE BİRLİKTE ÇÖKMÜŞTÜ”

SETA Direktörü Miş’in devlete yönelik suçlamalarını bununla da sınırlı değildi. Miş, Türkiye gazetesinde 28 Ocak 2020’de yayımlanan yazısında da 1999 depremine yönelik şu tespitleri yapmıştı:

“Cumhurbaşkanı ve başbakan dâhil devlet, saat 10.00 civarında bölge ile jandarma ve polis telsizleri kullanarak kısmi iletişim kurmuş, Yalova, Sakarya ve İzmit’in ilçelerine ise üçüncü günden sonra ulaşılabilmişti…

Devlet ve hükûmet yetkilileri birbirileri ile bile iletişimde güçlük çekiyorlardı. Başbakan Bülent Ecevit, deprem bölgesindeki bakanlara ve devlet yetkililerine medya üzerinden haber gönderebilmekteydi. Gece 03.05’te meydana gelen depremin kriz yönetim toplantısı ancak sabah 6.30’da yapılabilmişti.

Devlet, depremin verdiği hasarın büyüklüğünü üçüncü günden sonra kavramış ve hatta bölgeye sivil toplum kuruluşlarının gönüllülerinden çok sonra ulaşabilmişti. İlaveten, hükûmet Kızılhaç gibi uluslararası örgütlerden ve camiadan destek istemek zorunda kalmış, ancak yardıma gelenlerin koordinasyon ve iletişimini bile sağlayamamıştı.

Devlet ve hükûmetin üstleneceği vazifeleri, medya üstlenmişti. Büyük medya kuruluşları kriz iletişim hatları kurarak vatandaşa hayatını yitiren ve yaralılarla ilgili bilgi aktarımında bulunuyordu. Hangi alanlarda yardıma ihtiyaç duyulduğu, toplumun hangi önceliklerde yardım yapması gerektiğini yine medya organları belirleyip halka duyuruyordu.

Söz konusu deprem döneminde en çok eleştirilen kurumlardan biri Kızılay’dı. Çünkü bölgeye gönderdiği çadırların büyük bölümü kullanılamaz hâlde ve İkinci Dünya Savaşı döneminden kalmaydı.

Yani her anlamda devlet, depremle birlikte çökmüştü.”

AKP VARSA DEVLET MASUM

AKP henüz kurulmamışken yaşanan bir afette devletin ve iktidarın sorumluluğuna vurgu yapmaktan çekinmeyen hatta ‘devletin çöktüğünü’ belirten yandaş anlayış, AKP iktidarında bu dilden hızla uzaklaştı.

Kahramanmaraş depreminin büyüklüğünü ‘asrın felaketi’ olarak adlandırıp ‘çaresizlik’ görüntüsü çizen yandaş kalemler, depremzedelerin ‘yardım yok, devlet nerede’ çığlığını ‘provokasyon’, muhalefet partilerinin devlet kurumlarına ve siyasi iktidara yönelik eleştirilerini ise ‘siyaset yapmak’ olarak tarif etti. Bölgede pek çok yerde devletten önce depremzedelerin yardımına koşan sivil toplum örgütleri de devlete-AKP iktidarına laf söyletmeyen kalemler tarafından ağır eleştirilere uğradı.

Ortaya çıkan bu çelişki, AKP yanlısı kalemlerin ve kurumların tıpkı Ergenekon davaları, Gezi direnişi ve FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaşandığı gibi ‘devlet’ ve ‘devlete mesafe’ konularında da ‘arşiv temizliği’ yapmaları gerekeceğini ortaya koyuyor.

Etiketler
Son Depremler Deprem AKP Recep Tayyip Erdoğan