CHP Sözcüsü Faik Öztrak: 2022 bütçesi, bugüne kadar ömrü en kısa bütçe oldu

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak gerçekleştirdiği basın toplantısında, "Orman yangınlarına karşı hazırlıkların, en geç nisan sonunda bitmiş olması gerekirdi. Peki, zamanından hazırlık yapılmış mı? Ne gezer" ifadelerini kullandı.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak: 2022 bütçesi, bugüne kadar ömrü en kısa bütçe oldu

GERÇEK GÜNDEM -

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, basın toplantısı gerçekleştirdi.

Faik Öztrak, "Biz, 'Yangınla mücadele ne zamandan beri, İçişleri Bakanlığı'na havale edildi' diye soracakken, bir de bakıyoruz, bu üç gündür yangınla mücadele için uyku bile uyumayan atama bakan, Suudi Arabistan Veliaht Prensiyle çalgılı çengili sofralarda, eğlencede… Parmağını ağzına sokmuş, dişini karıştırıyor. Allah muhabbetinizi arttırsın da, siz de hiç mi vicdan yok? Bu kadar ahlaksızca yalanları nasıl söylersiniz?" ifadelerini kullandı.

Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu:

Bundan tam dört yıl önce, 24 Haziran 2018’de yapılan seçimin ardından, Türkiye’de ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, fiilen başladı. O gün bugündür, ülkemizin iki yakası da bir araya gelmedi. Tek kişilik rejimde, bozulan ekonomik koşullar krize dönüştü. Ucube saray rejimi elinde, devlet, AK Parti devleti oldu. Köklü devlet kurumları yok edildi. Devlette yönetim krizi başladı.

Her iki kriz birleşti. Dışardan gelen etkilere, ülkemizin dayanıklılığını azalttı. Ülke yönetilemez hale geldi. Savrulmaya başladı. Yaşananlar büyük bir buhran oldu. Milletimizi ezdi geçti. “Türkiye’yi uçuracak” diye pazarlanan ucube rejim, milletimizi perişan etti. Oysa 2018 Haziran’ında seçimlere giderken, milletimizden oy isteyen Erdoğan ne demişti? “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin. Ha ondan sonra bu faizle, şunla, bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz.”

Tam dört yıl önce bugün, milletimiz inandı, yetkiyi de verdi. Ama Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan AK Parti Genel Başkanı, hiç bir sözünü tutmadı, hiçbir vaadini yerine getiremedi. 24 Haziran 2018’de, millet ona yetkiyi verdiğinde, dolar 4 lira 62 kuruştu. Bugün 17 lira 36 kuruş. Avro 5 lira 37 kuruştu. Bugün 18 lira 28 kuruş. iki yıllık tahvil faizi yüzde 19 idi. Şimdi yüzde 24.

2018’in Mayıs ayında, bütçeden 12 ayda ödenen faiz, 62 milyar 419 milyon liraydı. Bugün son 12 ayda ödenen faiz, 221 milyar 280 milyon lira oldu. 24 Haziran 2018’de, Türkiye’nin risk primi 285 idi. Bugün 820. 24 Haziran 2018’de, 1 litre benzin 6 lira 29 kuruştu. Bugün 27 lira 26 kuruş. 1 litre mazot 5 lira 75 kuruştu. Bugün 29 lira 99 kuruş.

12 kiloluk ev tüpü 92 liraydı. Bugün 335 lira. Ekmeğin fiyatı 1,5 liraydı. Bugün ekmek 5 lira. Beceriksiz yönetim elinde 7 liraya koşuyor. Dört yıl önce enflasyon yüzde 12 idi. TÜİK makyajına rağmen, bugün yüzde 74 oldu. İşsiz yurttaşlarımızın sayısı 5 milyon 272 bin idi. Şimdi 8 milyon 107 bin. Bu da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla…

2018’in ortasında Türkiye’nin milli geliri 892 milyar dolardı. Şimdi 794 milyar dolar. Erdoğan dört yılda Milletimizin gelirini toplam 100 milyar dolar eritti. Türkiye’yi 2023’te büyük ekonomiler liginde, ilk 10 ülke arasına sokmayı vadetmişlerdi. Ucube rejime geçildiğinde Türkiye, Dünyanın en büyük 17. ekonomisiydi. Şimdi bu ligde 23. sıraya geriledik. Dört yılda, altı basamak geriledik. İlk 20 den düştük. Dört yıl önce Merkez Bankası’nın döviz kasasında, net olarak 28 milyar 949 milyon dolar dövizi vardı.

Bugün kasa 53 milyar 802 milyon dolar net açık veriyor. Dört yıl önce, milletimizin bankalara kredi kartı ve tüketici kredisi borcu, 508 milyar 962 milyon liraydı. Bugün 1 trilyon 165 milyar lira. Dört yılda, milletimizin bankalara borcu ikiye katlandı. Dört yıl önce devletin borcu 959 milyar liraydı. Bugün 3 trilyon 364 milyar lira. Devletin borcu dört yılda, dörde katlandı. Ucube rejim elinde hem milletimiz, hem de devletimiz borca battı.

Bugün ülkemizde, esnaf, çiftçi, memur, emekli, sanatkâr, zanaatkâr, dul ve yetim herkes borca batmış, hayat pahalılığı altında eziliyor. Milletimizin bu beceriksiz kadrolara artık güveni de kalmadı. Bu ay tüketici güveni, tüm zamanların en düşük değerine geriledi. Değişmez bir kuraldır. Güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene asla geri dönmez. Dört yılın sonunda bu ucube yönetim iflas etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirdikleri ek bütçe, bunun ilanıdır...

AK Parti 20 yılda iki kere ek bütçe yaptı. Biri iş başına geldiğinde, diğeri de bu yıl, giderayak. Getirdikleri bu ek bütçe, birçok ilki de barındırıyor. Haziran ayında Meclis’e getirdikleri bu ek bütçeyle, 2022 bütçesi, bugüne kadar Meclis’te kabul edilen bütçeler içinde, ömrü en kısa bütçe olmuştur. Altı ay dayanamamıştır. 2022 bütçesinin serencamı, ucube rejimin devleti ne hale getirdiğinin göstergesidir. 2022 Bütçesini hazırlayan Hazine ve Maliye Bakanı, bütçenin yasalaştığını görmeden görevden alınmıştır. 2022 bütçesi en başından itibaren sahipsiz kalmıştır.

Eski Bakanın yerine gelen Nebati Bakan, eline tutuşturulan “Düşük faiz-yüksek kur” safsatasını, Saray’ın zoruyla uygulamaya başlayınca, ekonomi tepetaklak oldu. Bütçe Meclis’te tartışılmadan, kur da, faiz de şirazesinden çıktı. Biz bu liyakatsiz kadroları çok uyardık. “Bu bütçeyi Meclisten çekin, yerine samimi, gerçekçi, yeni bir bütçe hazırlayın” dedik. Ama söylediklerimiz, bir kulaklarından girdi, diğer kulaklarından çıktı.

Bütçenin nefesi yılın yarısına yetmedi. Ek bütçeyi getirmenin, özrü kabahatinden büyük. “Faiz sebep, enflasyon netice” deyip paramızı pul eden, enflasyon canavarını azdıran kibirli saray yönetimi, şimdi sıkılmadan, “Enflasyon sebep, ek bütçe netice” diyerek Meclis’e ek bütçe getiriyor. Bütçe bir hükümetin ekonomik tercihlerini gösterir. Bu ek bütçenin tercihlerinde de, enflasyonla mücadele yok, işsizlikle mücadele yok. Çiftçi, işçi, memur, emekli yok. Bu ek bütçenin tercihi milletimiz değil; yandaş ve faiz lobileri… Yılbaşında faiz ödemek için aldıkları 240 milyar lira ödeneğe; ek bütçeyle, 89 milyar lira ilave ediyorlar. Böylece milletten toplanacak 330 milyar lira vergiyi, faiz lobilerinin cebine koyacaklar. Bu, korkunç bir rekor! Yine döviz kurunu tutacağız diye getirdikleri, dövize çevrilebilir mevduattan bozma, Kur Korumalı Mevduat için daha Haziran ayı gelmeden 21 milyar lira, hazinenin kasasından ödendi. Bir avuç mevduat sahibinin cebine kondu. Bu rakam Haziran’da daha da artacak.

Getirdikleri ek bütçeyle de, Kur Korumalı Mevduat için 40 milyar liralık ilave ödenek istiyorlar. Vazgeçtikleri vergi tahsilatlarıyla beraber, dövize endeksli bu mevduatın bütçeye maliyetinin, en az 100 milyar lira olacağı anlaşılıyor. O da her şey yolunda giderse. Oysa Nebati Bakan, “Hazine kasasından tek kuruş çıkmayacak” diyordu.

Tabi bütçedeki tercihler böyle olunca, çiftçinin, şoförün mazotundan alınan vergiler arttıkça artıyor. Petrol ürünlerinden ilave 47 milyar lira ÖTV tahsil edecekler. Karı-koca çalışan genç bir ailenin yeni araba alması hayal oldu. Ama motorlu taşıtlardaki ÖTV’den, ilave 70 milyar lira daha tahsil edecekler.

Mazottan, benzinden, arabadan alınan bu ÖTV’lerle de, bütçenin faiz giderlerini karşılayacaklar, Kur Korumalı Mevduatların faizlerini ödeyecekler. Üstatlarının dediği gibi; “Allah’ın bir pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.” Nebati Bakan’ın, Türkiye’nin temel ekonomik göstergelerinden bihaber olduğunu, dün Plan ve Bütçe komisyonunda bir defa daha gördük. “Azalan dış finansman ihtiyacıyla birlikte, enflasyon üzerindeki kur baskısı azalacak” mış…

“Her türlü pozisyona hazırım” da demiş. Siz kendi pozisyonunuzu bırakın da, milleti ve ülkeyi ne duruma düşürdünüz asıl ona bakın. Cari açık hedefi ise bütçeden de erken, ilk dört ayda aşıldı. Cari açık rekor üstüne rekor kırıyor. Ülkenin önümüzdeki bir yılda ödeyeceği dış borç 182 milyar dolar. Yani, iyimser bir tahminle önümüzdeki bir yılda, 220 milyar dolar civarında bir dış kaynağa ihtiyaç var. Dış finansman ihtiyacı rekorlar kırıyor. Dışarıda tüm merkez bankaları faiz artırıyor. Borçlanma maliyetleri yükseliyor. Döviz rezervlerimiz suyunu çekmiş.

Kredi temerrüt risk primimiz 800 puanın üzerine yerleşmiş, ülkenin acil döviz ihtiyacını karşılamak için, ihracatçının dövizlerine el koymak da dâhil, bir sürü piyasa dışı uygulama yapılıyor. Getirilen bu ek bütçe, Türkiye ekonomisinin yönetilmediğini, savrulduğunu bir defa daha açıkça göstermiştir. Kifayetsiz Saray Rejimi, bütçe yapamaz hale gelmiştir.

Erdoğan iki hafta önce, “Faizi düşürmeye devam edeceğiz” dedi. Ama Merkez Bankası dün üst üste altıncı kez faiz indirimine “pas” dedi.

Herkes biliyor ki, Merkez Bankası Saray’ın talimatından bir adım dışarı çıkamaz. Millete nas, faize pas… Neden? Çünkü, kasada dolar kalmadı. Milletin de bu hükümete güveni kalmadı. Faizi düşürse kur patlayacak. Yanlış siyaset kibirli sarayı meflûç etti. Kurumsal çöküşün bir başka örneği de TÜİK… Saray TÜİK’in makyajlı enflasyon verileriyle, emeklinin, emekçinin, işçinin ücretlerine, memurun maaşına, dul ve yetimin aylıklarına çökmek için, her türlü tahkimatı yapıyor.

TÜİK’in açıkladığı enflasyon, bağımsız araştırmacıların bulduğunun yarısından da az. Öyle ki artık TÜİK çalışanları bile buna dayanamıyor. Bunca rezaletin yükünü kaldıramıyor. Enflasyon verisi açıklandığı gün, rapor alıp kaçıyor. Devletin resmi istatistik kurumu, tam da memur ve emeklilere açıklanacak enflasyon farkından önce, yıllardır açıkladığı madde sepeti ve ortalama madde fiyatlarını, açıklamayı kesti. Sadece enflasyon verileri değil, pandemi başladığından bu yana Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri de ortada yok. Gerekçe: “İdari kayıtlardaki çalışmaların devam etmesi…” Nasıl bir idari çalışmaysa, iki yıldır bitemedi. Belli ki bir türlü çuvala sığdıramıyorlar.

Haziran ayı enflasyonunun açıklanmasına sayılı gün kalmışken, bir açıklama yapmışlar. TÜİK, “Kamuoyunda, ‘Yanlış anlama ve yanıltıcı değerlendirmelere’ Sebebiyet verdiği için” madde fiyatlarını açıklamaktan vazgeçmiş. Yanlış yapılan enflasyon hesapları nedeniyle çıkan tartışmalar, veriyi saklamalarının “Ne kadar isabetli bir karar olduğunu” ortaya koyuyormuş… Utanmadan şecaat arz ederken sirkatin söylemişler.

İnsan böyle bir açıklamayı yazmaya utanır. Arkadaş, Tartışmayı çıkaran sizin makyajınız. Madde sepetini manipüle etmeniz. Adresi belli olmayan marketlerden topladığınız olmayan fiyatlarınız. İktidara gelir gelmez Yapacağımız ilk işlerden biri de, kuracağımız durum ve hasar tespit komitesi eliyle, gerçek enflasyon rakamlarını ortaya çıkarmak… Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerden, Bunun hesabını sormak olacak. Sarayın TÜİK eliyle gasbettiği aylıkları, ücretleri, maaşları biz telafi edeceğiz.

Diğer taraftan, asgari ücret de temmuz ayında, yıl boyunca açlık sınırının altında kalmayacak şekilde yükseltilmelidir.

Metal yorgunu Saray, kibriyle her geçen gün dibe batarken, kendine bağladığı kurumları da kendisiyle birlikte dibe çekiyor. Geçen yıl, 139 bin hektardan fazla ormanımız İçindeki kurduyla, kuşuyla, çiçeğiyle, böceğiyle, yanıp kül oldu. Yangın uçakları olmadığı için dokuz canımızı yitirdik. Orman emekçilerimiz, yangını elleriyle söndürmeye çalışan vatandaşlarımız, ekiplere su ve ayran taşıyan gençlerimiz, unutulmaz insan manzaralarına şahit olduk.

Ormanlarımızla birlikte ciğerlerimiz de yandı. Bu yangınlar beklenmedik, sürpriz yangınlar değil. Orman Genel Müdürlüğü 2021 Yılı Faaliyet Raporunda, iklim değişikliklerinin orman yangınlarını artırıcı etkisinin olduğunu, ormanlarımızın büyük bir bölümünün yangın tehdidi altında olduğunu, toplam ormanlık alanlarımızın yüzde 60’ının birinci ve ikinci derece yangına hassas alanlar olduğunu ifade ediyor. Risk varsa tedbir de olmalı. Orman Kanunu’nun 104. Maddesine göre, yangın mevsimi her yılın mayıs ayı başından başlar, kasım ayı sonuna kadar olan sürer.

O halde orman yangınlarına karşı hazırlıkların, en geç nisan sonunda bitmiş olması gerekirdi. Peki, zamanından hazırlık yapılmış mı? Ne gezer. Hafta başında, THK’daki kayyum heyeti başkanı, sarayın geçen sene “hurda” dediği hangarlarda çürütülen yangın söndürme uçaklarını dört milyon dolar harcayarak göreve hazır hale getirdiklerini açıkladı. Ama bu uçaklar ancak temmuz ayından itibaren yangın bölgelerine gönderilebilecekmiş. Demek ki bu uçaklar hala göreve hazır hale gelememiş.

Tarım ve Orman Bakanı’nın açıklamasına göre gece görüşü olan helikopterler ise ancak 4 Temmuz’da envantere girecekmiş. Yangın Haziran’da, yangın uçağı ve gece görüşlü helikopter Temmuz’da… İçişleri Bakanı’na bakarsanız, o da başka bir tarih veriyor. Sorduğunuzda, “İmkânları kullanıp öne çektik” diyorlar. Madem öne çekebiliyorsunuz, yangın mevsiminin başında bunu neden yapmadınız? Bu nasıl bir yönetimdir? Bu nasıl bir beceriksizliktir?

Saray kendi şatafatı için uçak filosu kurarken, bunca felakete rağmen, bu ülkenin ormanları için, ihtiyaca cevap verecek bir yangın filosu kuramamışsa, bu nasıl bir kifayetsizliktir? Bakan, gece görüşlü helikopterler için ihale sürecinde teslimatın hemen gerçekleşmediğini söylemiş. Beşli çeteye, yandaş müteahhitlere ihale vermeye gelince her işi beş dakikada çözmeyi biliyorsunuz… Binlerce hektar ormanımızın yandığı felaketin üstünden neredeyse 1 sene geçmiş. Bunca ay siz ne yaptınız? Neden beklediniz? Yani neresinden baksanız bir beceriksizlik, neresinden baksanız bir kifayetsizlik, nereden baksanız bir yönetim krizi…

Biz CHP iktidarında, artan çevresel ve iklimsel riskleri dikkate alarak, “Ulusal Orman Yangınlarını Önleme ve Söndürme Master Planını” hemen yapacağız. Orman yangınlarında kullanılacak uçan araç envanterini, kamucu bir yaklaşımla oluşturacağız. Kendi milli ve yerli, Türk Bayraklı filomuzu kuracağız.

Kurumlardaki çöküş bunlarla da sınırlı değil… Güzel ülkemizi Avrupa’nın açık hava sığınmacı kampı haline getirdiler. Şimdi İçişleri Bakan Yardımcısı çıkmış, utanmadan, sıkılmadan, “122 bin Suriyeli kayıp, Bunları iki yıldır aradık taradık… Hiçbir yerde bulamadık. Adreslerine gidip baktık, yoklar” diye açıklama yapıyor.

Sorsanız bunlar devlet yönetiyorlar… Ne yapalım Sayın Bakan Yardımcısı, kaybettiğiniz 122 bin Suriyeliyi biz mi bulalım? Tabi böyle Saraya böyle bakan, böyle bakana böyle bakan yardımcısı… Malum İçişleri Bakanlığı’nda herkesin kendi işinden başka, pek çok önemli işi var. Memlekette ormanlar yanıyor, İçişleri Bakanı, yangınla nasıl mücadele ettiklerini anlatırken, “Biz üç gündür toplam 3-4 saat uykuyla duruyoruz” diye Sesi titriyor.

Sonra her zaman olduğu gibi yine partimiz, belediyelerimiz hakkında bir sürü hilafı hakikat laf sıralıyor. Biz, “Yangınla mücadele ne zamandan beri, İçişleri Bakanlığı'na havale edildi” diye soracakken, bir de bakıyoruz, bu üç gündür yangınla mücadele için uyku bile uyumayan atama bakan, Suudi Arabistan Veliaht Prensiyle çalgılı çengili sofralarda, eğlencede… Parmağını ağzına sokmuş, dişini karıştırıyor. Allah muhabbetinizi arttırsın da, siz de hiç mi vicdan yok? Bu kadar ahlaksızca yalanları nasıl söylersiniz?

Suudi Arabistan Veliaht Prensi demişken, sarayın kibirlisi, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, İstanbul’da öldürülmesinin ardından demediğini bırakmadığı Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Selman’la can ciğer kuzu sarması oldu. Üstatları diyor ya, “İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork…” Sarayın kibirlisi devlet protokolünü bir yana bırakmış, veliaht prensi Esenboğa Havalimanı’na kadar geçiriyor. Ey doların yeşili sen nelere kadirsin…

Ama bu millet bu rezilliği yaşatan, ülkenin itibarını önemsemeyen, milleti hafife alan saray yönetimine, bunun faturasını sandıkta çıkaracak. Bir de bir yandaş medyanın içine düştüğü, trajikomik hal var. Suudi Veliaht Prens için daha birkaç ay önce “Katil” , “ Seri katil” manşetleri atan, “Kaşıkçı’nın ölüm emri Selman’dan” diye, koca puntolu başlıklarla çıkan havuz medyası, bugünlerde tam yol tornistan… Hep bir ağızdan, sevinçli bir telaş içinde, “Suudi Arabistan’la yeni işbirliği dönemi” diye manşetler atıyorlar.

Nazi Almanyasının Propaganda Bakanı Göbels bile, omurgası jöleye dönmüş bu yandaş medyaya şapka çıkarırdı. Bu yandaş medya, ülkenin yönetilememesine isyan ederek, kasasını sokağa atan Mersinli esnafın, tutuklanma talebiyle adliyeye sevk edildiğini yazmıyor. Minibüsçülerin “Mazot zamlarına yeter” deyip, kontak kapadığını haber yapmıyor. Ekmek kuyruğundaki emeklilerin halini görmüyor. Ama 2 bin 634 kilometre ötede, Almanya’daki emeklilerin halini görüyor. Almanya’daki emeklinin haline gözyaşı döküyor.

İşte bu, çürümenin daniskasıdır. Almanya’da enflasyon o kadar yüksekmiş ki bazen emekliler marketten eve ağlayarak dönüyormuş. Emekliler tereyağı ve sosis alamıyormuş. Gabriel Hanım, Yaşadığı geçim sıkıntısını gözyaşları içinde anlatmış. Siz Gabriel Hanım’dan önce, emekli Ayşe Teyze’nin, Mehmet Amca’nın haline bir bakın. Ağlayacaksanız, bizim emeklimize ağlayın. Bunların sahipleri de, kendileri de milleti unutmuş, Milletin halini görmüyor. Sesini duymuyor. Milletimiz de ilk sandıkta bunun hesabını sormaya hazırlanıyor.

Milletimiz yaşayarak gördü: Komşusu işini kaybederse, bunun adı durgunluktur. Kendisi işini kaybederse, bunun adı krizdir. Erdoğan ve besleme medyası işsiz kalırsa, bunun adı kurtuluştur.

Hiç kuşku yok. Önümüzdeki seçim Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli seçimi olacak. Bu seçimde iki aday değil, iki anlayış yarışacak. Bir tarafta otoriter, baskıcı bir yönetim anlayışı… Diğer tarafta demokratik, özgürlükçü bir yönetim anlayışı… Bir tarafta ucube bir tek adam rejimi… Diğer tarafta çoğulcu demokratik bir yönetim… Bir tarafta millete yukarıdan bakan, kibirli bir zihniyet… Diğer tarafta milleti kucaklayan, mütevazı bir anlayış… Bir tarafta sözlerini tutmayanlar, millete taahhütlerini yerine getirmeyenler… Diğer tarafta da sözünün eri olan, millete doğruları söyleyenler.

Biz milletimize çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz: “Ülkemizde hak, hukuk, adalet olsun” diyorsanız, bize katılın. “Sofralarınızda Halil İbrahim bereketi olsun” diyorsanız, Bize katılın. “Hiçbir çocuk yatağa aç girmesin” diyorsanız, bize katılın. “Bu ülke ilk 10 ekonomi arasına girsin” diyorsanız, bize katılın. “Paramız pul olmasın, Paramızın itibarı olsun” diyorsanız, bize katılın.

“Gençlerimizin işi, gücü olsun, ev, araba sahibi olsun, ülkesinden kaçıp, gitmesin” diyorsanız, bize katılın. “Çiftçi tarlasını ekip, biçsin, kazansın” diyorsanız, bize katılın. “İş insanları rahat rahat yatırım yapsın” diyorsanız, bize katılın. “Herkes önünü görebilsin, Ülkede güven olsun” diyorsanız, bize katılın.

“Hak eden, hak ettiğini alsın. Siyasi kayırmacılık son bulsun” diyorsanız, bize katılın. “Haramilerin saltanatını yıkacağız” diyorsanız, bize katılın. “Tüyü bitmemiş yetimin hakkı yenmesin” diyorsanız, bize katılın. “ Suriyeliler davul ve zurnayla evlerine dönsün ” diyorsanız, bize katılın. “Kanla kurulmuş bu devletin vatandaşlığı, Dolarla, avroyla satılmasın” diyorsanız, bize katılın.

“Bu ülkenin taşı, toprağı, Deresi, denizi talan edilmesin” diyorsanız, bize katılın. Bize katılın. Bu ülkenin aydınlık geleceğini birlikte inşa edelim. Bu topraklarda kula kulluğu bitirelim. Kul hakkı yiyenlerden de hesabını soralım. Çağrımız size, katılın bize…

Etiketler
Faik Öztrak Orman yangınları Yangınlar