Erdoğan'dan Öcalan açıklaması: Bize oralardan ne gelir gelmez kestirebiliyoruz

Erdoğan katıldığı sosyal medya ve televizyon ortak yayınında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Erdoğan'dan Öcalan açıklaması: Bize oralardan ne gelir gelmez kestirebiliyoruz

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı sosyal medya ve televizyon ortak yayınında Ahmet Hakan, Işıl Açıkkar ve Salih Nayman’ın sorularını yanıtladı.

Erdoğan, Anadolu Ajansı'nın Abdullah Öcalan ile ilişkisi olmayan Ali Kemal Özcan'a dayandırdığı 23 Haziran seçimleriyle ilgili yalan haberinin ardından tartışmalar sürerken sözde açıklama hakkında, "İlginç olan bir şey vardır ki, Apo'nun yaptığı açıklamadır. Bize oralardan ne gelir gelmez biz bunu kestirebiliyoruz. " ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın ifadelerinden satırbaşları şöyle:

- Acaba Batı bununla niye bu kadar ilgileniyor konusu var. Bu tabii düşündürücü. Bugün yabancı basınla bir toplantım oldu. Bazı basın mensupları yine İstanbul seçimlerini sordu. İlgilenmeleri tabii manidar. 31 Mart seçimlerinde çok çok ciddi saldırılar oldu. Yunan basını bu işin üzerine çok farklı bir şekilde gitti.

- Pazar günü seçime gidiyoruz. Çıkacak sonuca hep birlikte razı olacağız.

- Burada kararı yargı verecek. Bu ülkenin valisine 'it' demenin ne olduğunu yasal olarak kararına verecek odur. Bu tür küfürlerin karşılığı belli. Burada ben büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul'un belediye başkanıydım. Ben okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetinle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar. Bu ise bir belediye başkanı olmadan bir ilin valisine küfür ediyor. Ben küfür etmedim. Elimden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımı aldılar. Vali demek cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir. Ben valime sahip çıkmak durumundayım. Onu yedirtmem. Yanındaki de polislere şerefsizler diye hitap ediyor..

- Hukuk içerisinde olacak olan bir şey. Benim orada 'yapamaz' dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur; biliyorsunuz özellikle bu tür yargı süreci içerisinde belli bir süreyi aşan ceza alması halinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten göreve devam eder. Seçildikten sonra bu valinin özellikle savcılığa müracatıyla başlayacak olan bir süreçtir. Bu da bir defa görevi ihmal değil, kötüye kullanmaktır. Bu daha göreve gelmeden bu işi yapmak suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa, benim bu kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, zaten onun belediye başkanlığı, nasıl benim düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum. Bana bu cezayı verdiler, ve şiir okuduğum için verdiler. Belediye başkanlığım 4 yıl 6 ay gibi bir süre geçmişti, düştü. Benden sonra seçim yapıldı Meclis'te. O seçimle başka bir arkadaşımız başkan seçildi, onunla süre tamamlandı.

- Ben belediye başkanı iken okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyet nedeniyle belediye başkanlığımı elimden aldılar. Bu daha belediye başkanı olmadan devletin valisine küfrediyor. Yasalarımızda küfürlerin karşılığı şu kadar yıldan şu kadar yıla bellidir. Cezası belli bir süreyi aşarsa başkanlığı düşecektir.

- (Oy verirseniz oyunuz boşa gider gibi bir görüntü ortaya çıkıyor sorusu üzerine) Halk cumhurbaşkanı olarak valinizin izzetini korumayacakmısınız diyor. Buna sahip çıkmak öncelikli görevlerimiz arasındadır.

- (İstanbul seçimi ile Mısır arasında nasıl bir ilgi kuruyorsunuz) Mursi içeri alındığından kısa bir süre sonra CHP’nin trolleri benimle ilgili şu başlıkları atmaya başladılar Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak dediler. Şimdi yine aynı şekilde Mursi adeta orada 25 dakika çırpınırken en ufak bir müdahale olmadığı halde bu troller devreye girdiler ve Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak dediler. Benim Pazar günü ile alakalı şeyim zihniyet çatışması. Bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak. Bir tarafta da Binali Bey var. 31 Mart seçiminde nasıl bir benzetme yapıldı. Yunan gazeteleri nasıl devreye girdi.

- Ben çok açık samimi söyleyeyim ben yayını beğenmedim. Niye beğenmedim derseniz, bir defa yayında objektif bir yönetim anlayışı yoktu. Dakikalardan soru soruş şekillerine varışa kadar ciddi bir taraf söz konusuydu. Bu tarafgirlikle kalmayıp bir de sonradan, o soru soruş şekillerinde bile bazı tarafgirlikler somut bir şekilde ortaya çıkıyordu. CHP adayına 'başkan', Yıldırım'a 'başkan adayı' demesi dikkatlerden kaçmadı. İki adayın konuşma süresinde eşitsizlik söz konusuydu. Güya çok dikkatli takip edilmesine, 'ben dikkat edeceğim' demesine rağmen, dikkat edilmemiştir. Maalesef eşit süre verilmedi. Yıldırım'a tüm bu süre içinde 4 dakika daha az süre verilmiştir.

- Çok da ilginç bir şey... Yıldırım'ın sözleri zaman zaman kesilmiş ama rakibinin böyle bir sıkıntısı olmamış. Tespitlerimiz şu; özellikle 10 kez CHP adayının müdahaleye uğradığını, Yıldırım'ın 26 kez sözü kesildi. Konuşması ne kadar kesilirse sunumunu o kadar kaybeder ve o akış ortadan kalkar. Bunu yaşadık ve gördük. Tabi bilgiler de aktı.

- 3 gün önce moderatörün CHP adayı ile bir araya gelmesi. 45 dakika bunların orada görüşmesi var. Tüm doneler ne tür sorular sorulacak, bu tamamen soru çalma sanatıdır. Bu tamamen FETÖ sanatıdır. CHP adayının yanında kutucuklar var. Bu kutucukların üzerinde konu başlıkları var. Bu konulara göre de kartonlar var. Çok ilginçtir. Soruyu moderatör soruyor, sorduktan sonra da o başlıklara göre karton çıkarılıp gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu? Böyle de çok adil bir moderatörlük yaptım nasıl diyeceksin? Bunlar derse 45 dakika çalıştılar. O kutucukların da biz hepsinin resmini aldık. Soru sorulduğu anda o çıkıyor ve cevabını da ona göre veriyor. Bu adil bir tartışma olmaz. Nitekim adil olmaktan da çıktı.

- Bir moderatör olarak kendisini bitirmiştir. Ben farklı isimler vermiştim ama bu isimler adaylar tarafından makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Öyle ya da böyle bu akşamki tartışmanın yansımasını da pazar günü sandıkta göreceğiz. Bu netice kendisini çok açık net gösterecek.

- (Ortak yayına dair eleştiriler bu gibi ortak yayınları ileride engeller mi?) Bunu tabi o günün şartları onu belirler. Girmeyişimin sebebi bu tür endişeler. Her şeyde maalesef bir sıkıntı, bir bozukluk var. Artık ideolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor.

- (Binali Bey'in performansını yeterli görmediniz mi?) Binali Bey'in rakibinden önce siz Binali Bey'i tanımışsınızdır. Performansı değerlendirirken daha dinamik bir görüntü sergilemek, diğer taraftan da birikimiyle ağırlık gösteren bir aday... Bu şekilde ele aldığımız zaman Binali Bey'in duruşunda bir olgunluk, derinlik... İDO'dan yola çıkacaksın, milletvekili olacaksın 11-12 yıl Ulaştırma Bakanlığı yapacaksın, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı... Başbakanlığım döneminde Binali Bey'in elinin değmediği yer yok.

- İnsanın gözü varsa bunu görecek. Gözü var da bunu görmüyorsa buna diyecek bir şeyim yok. Avrasya Tüneli'ni, Marmaray'ı görmeyecek misin? 350 milyon insan geçti oradan. Yavuz Sultan Selim, Osmangazi Köprüsü... İstanbul için bitirilmiş yatırımlar. Metrobüsler taa Beylikdüzü'nü geçiyor. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliğidir. Hepsinden öte dünyanın ilk 3'ü içinde yer alan İstanbul Havalimanı'nı Binali Bey'in Ulaştırma Bakanlığı döneminde başlattık. Berlin Havalimanı 17 yıldır bitirilemedi, bizimki 5 yılda bitirildi. Eksikler var şuan. Eksikler de bittiğinde belki de dünyanın 1 numaralı havalimanı haline gelecek. Binali Bey'in vaatlerine hiç girmiyorum. Yaptıkları yapacaklarının teminatı.

- Biz bunu yaptık. Öğrencilere burstan bahsediyor. Benim verdiğim bursu CHP o zaman, belediye başkanıydım o zaman ve bunu yargıya taşıdı. Yargı 'veremez' dedi ve kaldırıldı. Başbakan olduğunda biz bu bursu Başbakanlık'a bağladık. Sonra biz bunu Kredi Yurtlar Kurumu'na bağladık. Şimdi 500 TL veriyoruz. Şu anda yüksek lisansta master öğrencilerine bu rakam 750 TL. Doktora öğrencilerine ise şu anda 1.500 TL ücret veriyoruz. Burada yalan söylemeye, yapmadıklarınızı, yapamayacaklarınızı söylemeye gerek yok. Acaba sen belediyenin geliri ile bunları nasıl halledeceksin? Suya belli bir şey getiriyor, ücretsiz veya kısıntı diyor. İstanbul'u suya kavuşturan bu fakir. Benim dönemimde Istranca dağlarından, öbür taraftan Melen'den Anadolu yakasına su getirdik. Öbür taraftan boğazın altından boru yerleştirildi.

- İstanbul sıradan bir yer değil. Şuan 15,5 milyona sahip. Buradaki yatırımın bedel ve maliyetleri çok daha fazlasıyla artmıştır. Altyapı noktasında yapılması gerekenler de artıyor. Biz İstanbul'u aldığımızda, kavşakmış, alt geçitlermiş... Bunlar yoktu. Ben 19-20 tane yaptıysam, benden sonra gelen arkadaşlarım 20-30 tane yaptılar. Benim geldiğimde Ikarus otobüsleri vardı. Mazotlu bezlerle temizlenir, içeri girince mazot kokusundan durulmazdı. Arkadaşlara 'Bizim milletimize bu yakışmaz. Mercedes, MAN, BMC alalım' dedim. Süratle o otobüsleri aldık. Benden sonra arkadaşlarım daha da ileri gittiler. Metrobüs sistemini kurdular. Metroyu yapmak kolay bir iş değil. Hem zaman alan hem maliyetleri çok çok yüksek. Metro yatırımının her türlüsü İstanbul'da var. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliği.

- Yalan üzerine bu işler inşa edilmez.

- Çöp dağları olan bir şehri en temiz şehir haline çok kısa bir süre içinde getirdik.

- Ülkemizde sağlam bir belediyecilik anlayışını biz kazandırdık ve ondan sonra yerel yönetimlerde bir yarış ve rekabet başladı.

- Binali Bey'in 'yarı istihdam' olarak ortaya koyduğu bir proje var. İstanbul bu işe müsaittir. Her şehir için bunu konuşamayız. Büyük sanayi kuruluşlarında, buna benzer yarım gün istihdamla bunun adımlarını atmakta fayda var.

- Mimaride çok farklı bir süreci yakalamamız, çevresel dönüşümle beraber bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Gençliğimizin de üniversiteye varıncaya kadar halka dokunacak somut uygulamaları bizim almamız gerekiyor diye düşünüyorum.

- Bir belediye özgürlük konusunda ne yapabilir? Bu merkezi yönetime yönelik bir konudur. Belediyenin kalkıp da özgürlükle ilgili yasal düzenleme yapma yetkisi var mı? Şu anda Türkiye'de biz gerek anayasal, yasal olarak özgürlükler konusunda her türlü yasal düzenlemeleri yapmış bir iktidarız. Şunu söylemeleri lazım ne var ki orada özgürlük yok. Benim Kürt kardeşlerim semtlerinde radyo, televizyon kullanabiliyorlar mıydı? Propogandalarında böyle bir şey yapabiliyorlar mıydı? Cezaevinde oğlunu ziyarete giden anne oğluyla Kürtçe konuşamıyordu. Sokaklarına isim veremiyordu. Bizim dönemimizde parlamentoya girdiler. İlk üç sırada yerlerini aldılar. Bütün bunlarla beraber bu özgürlüğü bunlar yasalar içerisinde gerekli şekilde maalesef kullanmadılar, kullanmıyorlar. Yasa neyi müsaade ediyorsa sen de onu yapacaksın.

- Her kim Kürt kardeşimin herhangi bir hakkını gasp etmeye çalışırsa karşısında hükümetimizi bulur.

- İlginç olan bir şey vardır ki, Apo'nun yaptığı açıklamadır. (Böyle bir açıklamada iktidarın katkısı oldu mu) bize oralardan ne gelir gelmez biz bunu kestirebiliyoruz. Bu iktidar savaşında HDP PKK kanadında yaşanan bu savaş Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar mücadelesine doğru kayma gösteriyor. Bu süreç içerisinde tabi Öcalan kendi iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor. Bununla ilgili çok sert açıklamaları var. Demirtaş'a hesap sormaktan tutun dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği yönünde. Onların bu ihaneti sebebiyle onlara karşı kesin bir tavrı var.

- Benim ülkemde Kürdistan diye bir yer yok.