Dilipak'tan iman ve covid yazısı: İmtihan oluyoruz, bize düşen Allah'ın rızasını aramaktır

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde "iman ve covid" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dilipak "Bize düşen, bütün bu olup bitenler içinde Allah’ın rızasını aramaktır." ifadelerini kullandı.

Dilipak'tan iman ve covid yazısı: İmtihan oluyoruz, bize düşen Allah'ın rızasını aramaktır

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde "iman ve covid" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dilipak "Bize düşen, bütün bu olup bitenler içinde Allah’ın rızasını aramaktır." ifadelerini kullandı.

Dilipak'ın yazısı şöyle:

Yine aynı şeyi söyleyeceğim. İmtihan oluyoruz. Kim hangi maksatla ne yapıyorsa bilelim ki, hayır ya da şer Allah’ın yaratması ile O’nun iradesi içindedir. Ve bütün bu olanlar bir imtihandır. Bu şekilde “gerçekten iman edenlerle iman etmeyenler bu herc ü merc içinde kendini ortaya koymaktadırlar.

Bize düşen, bütün bu olup bitenler içinde Allah’ın rızasını aramaktır. Ve biz bilelim ki, Allah (cc) bizi, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, makam, güç ve servetimiz, itibarımızla, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.

Unutmayalım ki, bizi gören, duyan, bilen, Kader’e, Rızga ve Ecel’e hükmeden, Kadir-i Mutlak (Mutlak iktidar sahibi) bir Allah var. “Ol” deyince olduran, “öl” deyince öldüren bir Allah var! Bilin ki, ecelimizden önce ya da sonra ölmeyeceğiz, rızgımızdan az ya da çok yemeyeceğiz, Kaderimizden başka bir kader de yok! O zaman bu korku ve telaş ne oluyor?!

Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Bazı şeyleri biz bilmeyiz, Allah bilir. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.. Öyle demedi mi o arif zat, “Hak şerleri hayreyler, sen sanma ki gayreyler”.. Bize denmedi mi ki, “Mahzun olmayacaksınız!”

Ve tabii Allah’ın ipine tutunan, O’nun boyasına boyananlardansanız. O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olanlardansanız! Yalnız ve çaresiz değilsiniz. Hz. Musa’nın Rabbi, kuyudaki Hz. Yusuf’un Rabbi, sizi görmekte, duymakta, bilmektedir. O’nun şeriatının izinden yürürseniz, O, size bir çıkış yolu gösterecektir. Unutmayın O’nun kolaylaştırdığından daha kolay ve zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.

Görüyorsunuz birileri “Tanrıyı kıyamete zorluyor”, birileri de “Tanrılarının yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyen parasına para yetirmeye, Tanrılarının elinde güç ve servet devşirmeye çalışıyorlar, Promete gibi. Tanrıdan, tanrısal ışığı çalarak illimunati kafası ile dünyayı aydınlatmaya çalışıyorlar.

Şahi, Şeytan ateşten yaratılmıştı değil mi, çocuklarımızın eline tutuşturulan meşale neyi anlatıyor. Onların her biri küçük bir Promete oluyor değil mi? Ve bize “bilimin aydınlığı”nı sunanlar sakın bu çağdaş “akademya” etiketli “birey”ler olmasınlar! Bilgi artık GPT3’ün elinde. Hikmetten yoksun bir bilgi, Hakikatten yoksun gerçekten farksızdır.

Sahi, “biz” diyoruz da, biz kimiz? “Fatih’in torunları, Altaylardan gelen erler” filan, tamam onlar öyle olsun da, sorumun cevabı o değil. Babanız Peygamber olsa ve siz Mekke’den geliyor olsanız ne yazar.

Ebu Cehil’in de evi Mekke’deydi! Beni İsrail “ehli beyt” değil mi ve onlar İsra’nın makamında oturmuyorlar mı? Doğduğunuz anne-babayı, doğduğunuz toprağı, doğduğunuz zamanı, derinizin rengini ve cinsiyetinizi siz mi seçtiniz? Ekmel-i Mahlukat, Eşref-i Mahlukat olan “insan” da var, “Belhum adal” olan insan da. İnsin de Şeytanı var, Cinnin de.

İnsan dediğiniz canlı aslında tek bir kişiden oluşmuyor. Ana cevher “Ruh”. Onun hakkında bize fazla bir bilgi verilmedi. Ve ilk yaratılan ilahi cevher Ruhumuzdu. Ve bütün Ruhlar “Galu bela” zamanında, “elestü bezmi”nde Allah’a söz verdiler. Bir ruhumuz var, Ahiretten gelen ve sonunda oraya dönecek olan.

Yercil olan bedenimizdir. O topraktan geldi ve tekrar toprağa döndürülecek. Bizi üstün kılan Ruhumuzdur. Beden, dünya hayatına gelirken ruhumuza giydirilen bir elbiseden başka bir şey değil. Bedenin fonksiyonları olarak bize Can verildi. Bizi diğerlerinden ayıran bir de “alamet-i farikamız” olan Nefs verildi. Biz parmak uçlarımız gibi bir diğerlerinde farklıyız. Bedenimizi yönetmek için de hem hakikatin bilgisi, hem de gerçeğin bilgisine sahip olma kabiliyeti ile Akıl verildi ve bu şekilde işlerimizden sorumlu tutulduk imtihan gereği.

Asli olarak Ruh, Akıl, Can/Hayat, Nefs ve Beden sahibiyiz. Arızi olarak ise, bizim bir parçamız olmamakla birlikte bizim içimizde ve çevremizde başka bir dünya daha var. Bedenimizdeki mikro canlılardan söz etmiyorum. Melek, Cin ve Şeytan’dan söz ediyorum. Ruh ahirete bağlıdır, Asli yurdu özler ve ölümsüzdür. Nefs dünyaya meyyaldir ve bedenin hazzı, keyfine düşkündür. Can, yaşama/Hayat içgüdüsü ile canlılığını sürdürmek ister.

Burada bizim yönettiğimiz tek bir akıl var. Melek ruhun dostudur, bizi ahirete çağırır ve bize manevi bir koruma kalkanı sağlar. Vicdanı canlı tutmaya, fıtratı korumaya çalışır. Cin’in iyisi de var kötüsü de.

Cinnin Şeytanlaşanı da var. Akıl bizi ruhani bir hayata yönlendirirse, ekmeli mahlukat, eşrefi mahlukat oluruz, Nefse yönlendirirse, ki Nefs Şeytana yakındır, terbiye edilmesi gerekir, o zaman insan Belhum adal’a dönüşebilir ve Şeytanlaşabilir. Akıl ruhla birlik olur cana dokunursa sağlıklı olursunuz. Vicdana dokunursanız, merhamet edersiniz ve merhamet edenlere merhamet edilir. Mutmain olursunuz. Akıl, nefsle birlikte bedene dokunursa canınız acır, bedeninize zarar verirsiniz.

Ekonomik kriz, terör, siyasi kriz, savaş ve hastalıklar da bizim için bir imtihan vesilesidir.

Malımız, canımız ve sevdiklerimiz, (Para, makam, güç, şöhret) ailemiz, bizim için fitne vesilesidir aslında. Fitne altını curuf’undan ayıran yüksek ateşle yapılan işleme denir. Bunlar sözkonusu olduğunda neyi nasıl yapıyorsunuz buna bakılır, bu yüksek heyecan veren, korku ve umutla peşinden koştuğunuz şeyler imanı küfürden ayıran bir iş olacaktır.

Unutmayalım, bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her şeyin hesabının sorulacağı bir gün var.

Bu dünyada yapıp yapmadıklarımız ve söyleyip söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacak ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyacağız. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir teklif bizim teklifimiz olamaz..

Yarab bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara, Bize Hakkı Hak, batılı batıl göster ve Hak’ta toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.

Devlete sadakatımın dinime sadakatımın teminatı olması duası ile. Allah’ın selâmı (Barışı / Kurtuluşu), O’nun ipine tutunanların üzerine olsun.

Etiketler
Yeni Akit Akit gazetesi Abdurrahman Dilipak