Türkiye gazetesi yazarından iktidara ‘sansür yasası’ ile ilgili zor sorular

Türkiye yazarı Atilla Yayla, AKP ve MHP tarafından hazırlanan sosyal medya yasa tasarısı için endişelerini yazdı. Yayla şu soruyu yöneltti: Kamu otoriteleri dezenformasyon maddesini sevmedikleri paylaşımları engellemek kullanmaya kalkışırsa ne olacak?

Türkiye gazetesi yazarından iktidara ‘sansür yasası’ ile ilgili zor sorular

AKP’nin ortağı MHP ile birlikte TBMM Genel Kurulu’na getirmek için hazırlıklarını sürdürdüğü ve basına yönelik ağır sansür düzenlemeleri içiren sosyal medya yasasına bir tepki de iktidar yanlısı Türkiye gazetesinin yazarı Atilla Yayla’dan geldi.

Neyin ne zaman dezenformasyon olacağı hakkında kesin kıstaslar olmadığına dikkat çeken Yayla, “Kamu otoriteleri dezenformasyon maddesini sevmedikleri paylaşımları engellemek için kullanmaya kalkışırsa ne olacak? İlgili madde insanların özellikle kamusal alanda olan biteni öğrenme hakkına zarar verirse ne yapılacak?” sorularını yöneltti.

‘SANSÜR’ TEPKİSİNİ ABARTILI BULDU

Atilla Yayla, bugün, ‘Sosyal Medya Yasası’ başlığıyla kaleme aldığı yazıda, muhalefet partilerinin AKP ve MHP’nin hazırladığı sosyal medya yasasına ilişkin ‘sansür’ ve ‘istibdat kanunu’ değerlendirmelerini abartılı bulduğunu belirtti. Benzer sosyal medya düzenlemelerinin ‘bizden daha iyi bir demokrasi olduğu kabul edilen’ Almanya ve Fransa’da da olduğunu belirten Yayla, iktidarın yaptığı yasa düzenlemesinin bu ülkelerdeki düzenlemeyi esas aldığını savundu.

‘MİLYONLARCA KİŞİ HUKUKİ GÖZETLEME ALANINA GİRECEK’

Yayla yazısının devamında ise iktidarın hazırladığı sosyal medya düzenlemesinin sıkıntılarına dikkat çekti. Yayla’nın yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Şüphe yok ki geleneksel medyada yanlış olan ve suç teşkil eden her şey sosyal medyada da aynı statüde olmalı. Geleneksel medyada nasıl hakaret, iftira, kasıtlı ve sistematik yalan hukuk davalarına yol açıyorsa sosyal medyada da açmalı. Fakat, henüz yolun başlarındayız ve sosyal medyadan ıstırap çekenlerde çok da haksız olduğu söylenemeyecek bir rahatsızlık var.

Gelgelelim, geleneksel medya organları ile sosyal medya arasında bir temel farklılık mevcut. Geleneksel medya organlarında mesela sorumlu yazı işleri müdürleri her tür davaya muhatap olurken; sosyal medyada çoğu zaman tek başına haber veren ve yorum yapan insanlar söz konusu. Bu insanlar kurumlaşmış bir yayın organı değiller ve ne yapıyorlarsa kendi adlarına yapıyorlar. Bu durumda milyonlarca kişinin hukukî gözetleme alanına girmesi gerekiyor…

Kanun teklifinde iyi şeyler yanında sıkıntılı noktalar da var. En vahimi, suç sayılmasına rağmen neyin ne zaman dezenformasyon olacağı hakkında kesin kıstaslar bulunmaması. Kişi meselâ yanlış bilgi sahibi olduğu için bir paylaşım yaptığında hukuk ile mi muhatap olacak? Kamu otoriteleri dezenformasyon maddesini sevmedikleri paylaşımları engellemek için kullanmaya kalkışırsa ne olacak? İlgili madde insanların özellikle kamusal alanda olan biteni öğrenme hakkına zarar verirse ne yapılacak?

ÖRGÜTLÜ VE SÜREKLİ OLUP OLMADIĞINA BAKILMALI

Sosyal medyada rahatsızlık verici şeyler olduğu açık. Bana göre bu konuda aceleyle ayrı bir yasal düzenleme yapmak yerine mevcut kanunlardaki ilgili maddelerin sosyal medyayı da kapsayacak şekilde genişletilerek yorumlanması daha doğru. Ayrıca, problem olarak görülen şeyleri azaltmanın mümkün ama tamamen bitirmenin imkânsız olduğu da gözden uzak tutulmamalı. Bilhassa yalan kampanyalarının kasıtlı, sistematik, örgütlü ve sürekli olup olmadığına bakılmalı. Bu konularda mahkemelerin vereceği kararlarla yavaş yavaş bir ortak anlayışın doğmasına ve yerleşmesine izin verilmeli. Ancak ondan sonra hukukî düzenleme düşünülmeli. Bir başka deyişle kanun geriden gelmeli, önden gitmemeli...”

Yazının tamamını okumak için tıklayın

Etiketler
MHP Türkiye