'İmamoğlu greyder operatörü değil, 1 saat olmaması çalışmaları aksatmaz'

İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve Bilim Akademisi asli üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Türkiye'nin hızla akan gündemini ve ülkenin içinden geçtiği süreci yorumladı.

'İmamoğlu greyder operatörü değil, 1 saat olmaması çalışmaları aksatmaz'

Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ile buluştu, Türkiye'nin içinden geçtiği zorlu süreci konuştu. Kalaycıoğlu “Yaşamakta olduğumuz bu Sultanizm Rejimi'nin ilk örneğini 1876-1908 arasında 2. Abdülhamit rejimi vermiştir. Zaten büyük ölçüde ona öykünüyorlar” yorumunu yaptı.

Mengi'nin Kalaycıoğlu ile söyleşisinden bir bölüm şöyle:

■ Sayın Kalaycıoğlu, Türkiye'de şiddet zaten yaygın, son dönemde buna bir de sözel şiddet eklendi. Erdoğan'ın Sezen Aksu'nun bir şarkısının sözleri nedeniyle söylediği “Dilini koparırız” sözünden sonra Fazıl Say'ın bir sosyal medya esprisi üzerine de iktidar ortağı partiden tehditler geldi. Şiddet baştan başlayarak ülkeye yayılıyor. İsteyen, istediği gibi tehditler savuruyor.

Hayır, her isteyen değil, AKP ve MHP'li olanlar ediyor, siz tehdit edemezsiniz. Türkiye'nin 2017'den sonra geçtiği sistemde bir tek siyasal liderin kendi kişisel takdirine göre karar alıp uygulaması esası getirilmiş durumda. Anayasa'nın 8'inci maddesinde “Yürütme cumhurbaşkanından ibarettir” yazıyor. Kişiden ibaret, yani kurumsal bir yürütme organı yok. Bu yetmedi, Cumhurbaşkanı'na aynı zamanda hem devlet başkanı, hem yürütmenin şu anda cumhurbaşkanından ibaret olması dolayısıyla hükümet başkanı (eskiden başbakan idi), hem parti başkanı olma yolu açıldı. Cumhurbaşkanı'nın 3 şapkası var. 3 şapkayı aynı anda giyebilmesi mümkün değil. Burada cumhurbaşkanlığına, yani devlet başkanlığına pek sıra gelmiyor. Cumhurbaşkanı parti başkanlığı yapıyor. Cumhurbaşkanı tarafsız olacağına dair yemin ediyor ama tarafsız olma şansı yok, çünkü partizan.

İYİ PARTİ'NİN KILIÇDAROĞLU'NA ÇIKIŞI

■ “Türkçe yasaklansın” veya aynı günlerde “çocuklara Türkçe isim verilmesin, çocuk ahirette başını örtmeyen annenin yakasına yapışacak” çıkışlarının toplumsal bir dönüşüme neden olabileceği durumu var. Türkiye'nin, Ortadoğu'nun İslami kurallarla yönetilen ülkelerine benzemesi gerçekleşebilir mi?

Bunlar provokasyondur. Karşı tarafta bulunan daha seküler, Sünni mutekid bir görüş açısıyla Arapçayı, Araplığı filan ön plana getirmeyen bir kitle söz konusu olduğundan, bunlarla çatışmayı nasıl sürdürebilirim sorusunun yanıtı bunlar. Kendi destekçisi olan kitlelere “Bakın bunlar din düşmanı” benzeri açıklamalar yaparak hem onların duymak istediklerini duyabilmelerini temin etmek, hem de aynı zamanda iktidar partisine desteği sürdürmesini sağlamak gibi bir siyasal iletişim süreci sürdürüyorlar ve seçime kadar da sürdürecekler, çünkü ellerinde başka bir alternatif kalmadı.

■ Kılıçdaroğlu'nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer” sözüne
İYİ Parti tepki gösterdi. Bu konularda aralarında bir sürtüşme çıkabilir mi sizce?

Etnik milliyetçilerin bazı duyarlılıkları var, bunları ifade etmeleri söz konusu. Ama bunu sadece Kılıçdaroğlu'na karşı ifade etmeleri enteresan. Demin vermiş olduğunuz örnekteki Arapça'yı Türkçe'nin yerine geçirme konusunda aynı duyarlılığı göstermiyorlar. Çok ilginç, ben bunun yanıtını bilmiyorum. Niye bu duyarlılığı göstermiyorlar?

İMAMOĞLU GREYDER OPERATÖRÜ DEĞİL

■ İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'un kar problemi yaşadığı günün akşamı balıkçıda yemek yediği için siyasi tepkilerin arkası kesilmedi. Siz deneyimli bir siyaset bilimci olarak nasıl değerlendirdiniz?

O bir siyasi iletişim problemi, onun dışında başka bir problem yok. İmamoğlu orada bir saat yemek yedi diye bütün kurtarma çalışmaları filan durmuş mu? Herhangi bir şekilde belediye başkanının bir yemek molası vermiş olması çalışmaları akamete mi uğratmış? Kanıtı var mı bunun? O greyder operatörü değil, kepçe kullanmıyor, kamyon şoförü değil. 1 saat bulunmamasından herhangi bir etkilenme söz konusu olamaz. Bu anlaşılır bir şey değil, 19 saat bulunmuş, bir saat bulunmamış, bu bir sorun haline getiriliyor. Temel itibarıyla, müthiş bir muhalefet partileriyle geçinmeme derdi var. Halbuki kamu hizmetinde merkezi hükümetin, yerel hükümetle eşgüdüm içinde çalışması lazım, aksi takdirde kamu hizmeti üretemezsiniz. Oysa merkezi hükümette bulunanlar muhalefet partilerinin elindeki belediyelerle bir tek kurşun sıkmadıkları kaldı, savaşıyorlarmış gibi bir görüntü var, hiçbir koordinasyon yok. Benim gördüğüm manzara; İstanbul'da merkezi hükümet “Belediye çalışamasın” diye elinden geleni yaptı, ondan sonra da dönüp belediyeyi suçlamak için her türlü imkanı seferber etti. Bu, İstanbul açısından acınacak bir durumdur. Ama şunu da söyleyeyim, geçmiş senelerde İstanbul'da gördüğüm kar fırtınalaırnda gördüğüm manzaralardan daha kötüsünü görmedim ben. Mesela 2004'te Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında evinin yolunu bulamayıp donarak ölen öğrenciler vardı, böyle bir şey yaşanmadı. Geçmişte mükemmel yapılıyordu da şimdi becerilemedi iddiaları geçerliliği olan gerçek iddialar değil maalesef. Merkezi Hükümet'le yerel idarenin koordinasyon içinde, hizmetleri sunmalı, bu görevi acaba kim ihmal etti?

Tamamına ulaşmak için tıklayın

ERSİN KALAYCIOĞLU HAKKINDA

Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, ABD'de Iowa ve Minnesota Üniversiteleri'nde, Türkiye'de Boğaziçi ve Sabancı Üniversiteleri'nde öğretim üyeliği yapmıştır. İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve Bilim Akademisi asli üyesidir.

Etiketler
İstanbul Türkiye