Beklenen İstanbul depreminde tahmini bilanço korkunç!

Beklenen İstanbul depreminde 100 bin yıkım ve milli gelirde yüzde 10-12 kayıp bekleniyor...

Beklenen İstanbul depreminde tahmini bilanço korkunç!

Cumhuriyet'ten Şükran Soner'in haberine göre İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin 17 ağustos depreminin her yıldönümünde yapılacağını ilan ettiği İstanbul’a yönelik sorgulamaları şöyle:

- İstanbul depreme hazır mı?

- Mevcut yapı stoku genel olarak güvenlikten uzaktır. En iyimser tahminler, deprem senaryolarında bile hayatını kaybedecek insan sayısı on binlerle ifade edilmektedir.

- İstanbul’un yaşayacağı olası felaketin sorumluları hiç şüphe yok ki, dere yataklarını imara açan, askeri alanlara yapılaşma izni veren, yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkûm eden, mühendisleri üretim sürecinin dışına iten, kentleri insana göre değil ranta göre düzenleyenler olacaktır.

- Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı(JİCA)tarafından belirlenen riskli bölgeler haritasıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığının haritası örtüşmüyor. İki harita arasında riskli bölgeler yüzde 73 oranında farklı. Bakanlığın haritasında rant değeri yüksek bölgelerin riskli gösterilmesinin nedeni nedir?

- Piyasa ilişkilerinde “gayrimenkul değerlendirme” olarak da tanımlanan kentsel dönüşümün, Bakanlığın risk haritasında yer alan ve rant değeri yüksek bölgelerden başlaması manidar değil midir?

- İstanbul içinden çıkılmaz sorunların sıkışıklığındayken ve deprem tehlikesinin sıcaklığını hissediyorken, nüfus yoğunluğunu, sorunlarını iki katına çıkaracak, Kanal İstanbul gibi bir projeye neden ihtiyaç duyulmaktadır?

- Deprem toplanma alanları ve ulaşım güzergâhları sorunu varlığını sürdürmektedir. Önceden belirlenen alanların yapılaşmaya açılması bir yana, parkları, okul bahçelerini, boş alanları toplama alanı ilan etmek sorunu ortadan kaldırmamaktadır.

- Geleceği kazanmanın tılsımlı kavramı, yapı denetim sistemi ne yazık ki sorunlarından arındırılamamış, işlevsel ve sağlıklı bir işleyişe kavuşturulamamıştır.

- İmar affıyla yapı stokunu iyleştirme hedefinden vazgeçilmiş, kaçak ve sağlıksız yapılaşma adeta ödüllendirilmiştir.

Ürküten yıkım tablosu Meclis tutanaklarında

Meclis tutanaklarından İstanbul için çarpıcı, ürkütücü deprem uyarısı...

İstanbul için beklenen olası depremde 40 bin ila 100 bin can kaybı olacak. 100 bini aşkın ev yıkılacak, milli gelir kaybı yüzde 10-12’ye ulaşacak.

Ersin Arıoğlu’nun CHP milletvekili olarak konusu yalnız “deprem”olan bir ihtisas ve araştırma komisyonu kurulması gerektiğine ilişkin 8 Ocak 2003’te yaptığı tutanaklara geçmiş konuşmasında, hazırlıksız durumda bulunması nedeniyle İstanbul için olası bir depremde 40 bin ile 100 bin vatandaşımızı kaybedeceğimiz belgelere geçirildi.

En aktif bölgelerden

Arıoğlu, tutanaklardan özetliyeceğimiz Meclisin bilimsel çalışmalara ağırlık verilmesini istediği konuşmasında, 63 yıl 12 gün önce Türkiye’de yaşanmış en büyük, 7.9 olarak ölçülen, 60 saniyede yaklaşık 33 bin yurtaşımızın kaybı, 150 bin yaralı, yüzbinlerle ev ve işyeri hasarlı depremden günümüze gelişmeleri değerlendiriyor.. “Türkiye en aktif deprem bölgelerinden birisidir” diyor.

Meclis tutanaklarından en çarpıcı alıntılarla özetleyelim..

“Türkiye, inşaatlarını, gerekli kalite kavramı içersinde üretemediğinden, deprem bilinci ve yapı denetimi bir türlü yeterince geliştiremediğinden, Türkiye’de olan depremler daima şiddetlerinden daha büyük ölçekte yapısal hasarlara ve can kayıplarına yol açmaktadır.

Nitekim 1999 Marmara depremi, bize üzerinde yaşadığımız toprakların yüzyıllardır süregiden bu gerçeğini, çok acı bir şekilde tekrar hatırlatmıştır. Türkiye, 17 ağustos 1999 depreminde 18 bin yurtaşını ve milli gelirinin yüzde sekizini, 48 saniye içersinde kaybedivermiştir. 2000-2001 yıllarında içine düştüğümüz derin krizlerin muhtemel tetikleyicisidir.

Yapısal hasar doğurur

Türkiye İzmit depremiyle çok acı tecrübeler yaşamıştır. Yeterli araştırma olmamasına rağmen 2001-2002 yıllarında içine düştüğümüz derin krizlerin muhtemel tetikleyici sebeplerinden biridir. Ayrıca Türkiye’nin depremere karşı ne kadar hazırlıksız olduğunu açıkça ortaya çıkarmıştır.

Türkiye depremliliği özetlenirse, deprem doğuran fayların toplam uzunluğu 15 bin kilometredir. 5.5’ten büyük olan depremler yapısal hasar doğururlar. Ölümlere sebep olan depremler, genel olarak 6 ve 6’dan büyük olanlardır.

Türkiye’de 5.5 ile 6 arasında her yıl iki deprem beklenmektedir. 6 ile 7 arası 3 ile 7 yılda bir beklenir. 7’den büyük olan çok şiddetli depremler 10 yılda bir tekrar geri dönerler. Türkiye’nin en aktif deprem bölgesi Kuzey Anadolu fay hattı civarıdır. Batıda Marmara denizinin içine girer ve İstanbul’un hemen güneyinden geçer. İstanbul’u etkileyecek bir depremin olası olduğunu göstermektedir. İstanbul tüm vergilerimizin yüzde 47’sini ödeyen, en gelişmiş kentimizdir. Senelerin ihmaliyle, tüm diğer şehirlerimiz gibi hazırlıksız durumda bulunan İstanbul için olası bir depremde 40 bin ile 100 bin vatandaşımızı kaybedeceğiz.

100 BİN EV YIKILACAK

100 bini aşkın ev yıkılacak. 800 bin ile 1 milyon aile depremden zarar görecek.. Maddi kayıplarımız, milli gelirimizin yüzde 10 ile 12’sine ulaşacak. İzmir kentimiz için de hasar boyutu sayısal olarak daha küçük, fakat benzer senaryolar bulunuyor...”

İstanbul’un ranta en açık bölgelerinden Eyüpsultan da, kuralsız yapılaşmanın olumsuz sonuçlarından nasibini aldı. Toprak kaymasında zarar gören evler boşaltıldı. Eyüpsultan’da iki hafta önce toprak kayması sonucu hasar gördüğü için mühürlenen evler boşaltıldı. İslambey Mahallesi Nigari Sokak’ta yaklaşık iki hafta önce toprak kayması nedeniyle evleri zarar gören vatandaşlar, eşyalarını dışarı çıkardı.

Aynı yerde önceki gece tekrar yaşanan toprak kaymasının bina sakinlerini tedirgin ettiği öğrenildi.

Osmanlı döneminin en yakın tarihli, göreceli ahşap mimari, kentleşmenin bugüne göre yoğun olmaması bağlantılı depremler için yıkıcı olmayan yapılaşma koşullarında bile büyük depremler İstanbul’u yıkmış.

Yaklaşık 20 yıl arayla, ikisincisi çok da daha ağır İstanbul’u yıkmış iki büyük depremin ayrıntılı raporları, bugün olacaklar için ders verici...

1968 kuşağının bir tık öncesi, İTÜ’de Harun Karadeniz’in Öğrenci Birliği Başkanı olduğu dönemden, 68 kuşağına, günümüzde Haziran hareketine uzanan halkada, her dönem toplumsal olaylar içindeki ağırlığı ile tanınan Mete Akalın, tanımayanlar için yönetici kimliği ile 70’li yıllar ağırlıklı İnşaat Mühendisleri Odası’nın hem İstanbul Şubesi hem de genel merkezinde dönüşümlü yönetim kurulu üyeliği, başkanlık yapmış bir isim. Teknik uzmanlığında, uzun sürelerde İstanbul’un metro çalışmalarında görev almış, büyük depremin enkazı üzerinden hazırlanan inşaat mühendisliği ve TMMOB raporlarına, enkazları inceleme heyetlerinde görev almış olarak imza atanlar içinde. Yakın tarihimizde, yapılarımızın hali pürmelali, depremsiz yıkımlar ile, depremde olacaklara ilişkin tanıklıklarıyla söz sahibi olduğu için, altını çizeceği gerçekler değerli.

Mete Akalın ortak söyleşimize elinde sürpriz bir raporla geldi. Kirli çıkınında getireceği önemli raporları ararken, nereden ne zaman edindiğini anımsayamadığı bu tarihi raporu da bulmuş. Hazine bulmuş gibi bir kopyasını Oda’nın, diğerini Cumhuriyet arşivi için çektirerek sayfalarını karıştırdık. 1894 İstanbul depremi hakkında bir rapor üzerine inceleme başlıklı kapağında. Dr. Hamiyet Sezer imzası var. Arapça kopyalarının üzerine Türkçesinin çeviri sayfaları eklemlenmiş. Dilin aksanı da tarihte kaldığı için, ilginç bir o kadar anlaşılması zor. Sayfaları karşıtırırken, adalardaki tek tek ev yıkımlarının teknik ayrıntılarını okudukça insan hayranlık duyuyor. Uzatmadan Mete Akalın’dan elindeki raporun özet anlamını öğrenmeye çalışalım..

20 yılda bir mi?

“İnceleme kapsamında yer almış İstanbul’un ilk büyük depremi 16 Ocak 1489 olarak tanımlanıyor. ikinci büyük deprem ise 22 Ağustos 1509’da olmuş. Binin üzerinde ev yıkılmış, 4-5 bin insanın öldüğü, sarsıntıların 45 gün sürdüğü kayıtlara geçmiş. (Oysa 325 yılında başlayıp 1894’e kadar devam eden 12 büyük deprem var.) Şimdi bu raporu okuyanlar, bu iki yakıcı deprem arasında 20 yıl olduğuna dikkat çekip (aman 1999 depreminden bu yana da 20 yıl geçti. Yoksa???) kehanetleri yapmaya kalkmasınlar..)

Neyse bu rapordan anlaşılacağı üzere 2. Abdülhamit’in isteği üzerine Atina Rasathanesi Müdürü Eserinisti (D.Eginitis) ile İstanbul Rasathanesi Müdürü Coumbary ve yardımcısı Emil Lacoin yaptıkları incelemeler sonucunda bu ayrıntılı raporu 15 Ağustos 1894 tarihinde Sultan’a sunmuşlar. Raporun beşinci sayfasında “...Bu mıntıka-i merkeziye ber-mu’tad uzun bir hatt-ı münahi şeklini almıştır. Bunun büyük mihveri Çatalca’dan Adapazarı’na kadar ve İzmit Körfezi boyunca yüz yetmişbeş kilometre tulunde imtidad ider..”ifadesi de ilginç. Okunması gerekli bir rapor diye düşünüyorum.