1. Uluslararası Dostluk ve Barış Ödülleri sahiplerini buldu: 'Papandreuu ve Livaneli bütün hayatlarını demokrasiye adamışlardır'

Çankaya Belediyesi’nin bu yıl birincisini düzenlediği Çankaya Uluslararası Dostluk ve Barış Ödülleri sahiplerini buldu.

1. Uluslararası Dostluk ve Barış Ödülleri sahiplerini buldu: 'Papandreuu ve Livaneli bütün hayatlarını demokrasiye adamışlardır'

Çankaya Belediyesi’nin bu yıl birincisini düzenlediği Çankaya Uluslararası Dostluk ve Barış Ödülleri, TED Ankara Koleji ATA Sahne Sanatları ve Gösteri Merkezi’nde yapıldı. Törene; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de katıldı.

Törenin açılış konuşmasını yapan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, ''Güçlü bir devlet olan Türkiye’nin Millet İttifakı iktidarında dış politikada temelleri Atatürk tarafından atılan, ulusal çıkarı, uluslararası hukuku ve meşruiyeti temel alan akılcı, barışçı ve yüzü batıya dönük Cumhuriyet felsefesine döneceği açıktır. Çankaya Uluslararası Barış ve Dostluk Ödülleri işte bu kurucu felsefenin ve Atatürk çizgisini bir simgesidir'' ifadelerini kullandı.

Taşdelen, şunları söyledi:

“Uluslararası Çankaya Barış ve Dostluk ödülleri vereceğimiz bu gecenin ev sahibi Çankaya. Çankaya, cumhuriyetimizin kurulduğu ilçe, ulu önde Mustafa Kemal Atatürk’ün var ettiği ve onun devrimlerine sıkı sıkıya bağlı ilçe ve öyle olmaya da devam edecek. Egemenliği kayıtsız şartsız millete veren cumhuriyetimiz, bağımsızlığını kazanmış bir millet olarak padişahın kulluğundan eşit yurttaşlığa, ümmetten ulusa geçerken her alanda devrimler ve atılımlar yeni devletin temellerini attı. Bunlardan birisi, dış politikaydı. Yeni devleti kuran Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu kadro, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışına bizzat şahitlik etmiş, yapılan yanlışlardan ve çekilen acılardan büyük dersler çıkarmıştı. İşte bu yaşanmışlık ve çıkarılan bu dersler yeni devletin dış politikasının da temellerini oluşturmuştu.

“CUMHURİYETİN TEMELLERİNİ ATTIĞI BU POLİTİKA NE YAZIK Kİ AK PARTİ İKTİDARINDA TERS YÜZ EDİLDİ”

Yeni devlet, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemde izlenen maceraperest, hayalci ve ütopik politikalarının aksine, akılcı ve gerçekçi anlayışı benimsemişti. Bu anlayış ulusal çıkarı, her uluslararası olayda uluslararası hukuku ve meşruiyeti temel alırken, milli sınırları korumayı komşu devletlerin egemenliğine saygı gösteren iç işlerine asla karışmamayı esas almıştı.

Cumhuriyetin yönü Batı, yani çağdaş uygarlıktı. Bu temel barışçı bir temeldi. Bu dış politika sayesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti on yıllar boyunca itibarlı, saygın ve güvenilebilir bir devlet olarak uluslararası siyasette yer aldı. Cumhuriyetin temellerini attığı bu politika ne yazık ki AK Parti iktidarında ters yüz edildi. Cumhuriyetin hayata geçirdiği bu dış politikanın bütün prensipleri reddedilerek yerine gerçeklikten kopuk Neo Osmanlıcı ideoloji temelli ve baş döndüren bir hızla duruma göre değişen çok pragmatik bir dış politika anlayışı hayata geçti.

“ÇANKAYA ULUSLARARASI BARIŞ VE DOSTLUK ÖDÜLLERİ İŞTE BU KURUCU FELSEFENİN VE ATATÜRK ÇİZGİSİNİ BİR SİMGESİDİR”

Bir devletin kurucu felsefesi o devletin güvenliği ve esenliği için partiler üstü olmak zorundadır. Milli bir tutum, milli bir anlayışı benimsek durumundadır. Çünkü dış politika siyasal partilerin değil devletlerin oyun sahasıdır ve kaybeden siyasal parti olmaz devletin kendisi olur. Güçlü bir devlet olan Türkiye’nin, Millet İttifakı iktidarında dış politikada temelleri Atatürk tarafından atılan, ulusal çıkarı, uluslararası hukuku ve meşruiyeti temel alan akılcı, barışçı ve yüzü batıya dönük cumhuriyet felsefesine döneceği açıktır.

Çankaya Uluslararası Barış ve Dostluk Ödülleri işte bu kurucu felsefenin ve Atatürk çizgisini bir simgesidir. Bu kapsamda değerli jüri üyelerimizin ilk ödüllerini Yunanistan eski Başbakanı Sayın Yorgo Papandreou ve değerli sanat insanı, yazar ve aydın Zülfü Livaneli’ye verilmesini çok değerli buluyorum.

Sayın Papandreuu ve Livaneli bütün hayatlarını demokrasi, insan hakları ve sosyal adalete adamışlardır. Ülkelerinde demokrasinin askıya alındığı dönemlerde özgürlük mücadelesinin bayraktarlığını yapmış, barışın, demokrasinin tekrar vücut bulması için kendi hayatlarında çok ağır bedeller ödemişlerdir. Bu mücadeleyi uluslararası seviyeye çıkararak küresel barışa da çok büyük katkılar sağlamışlardır.

Her türlü haksızlığa ve her türlü adaletsizliğe karşı dünya barışının ve halkların kardeşliğinin korunmasına ve geliştirilmesine hizmet eden bu ödülümüzün ilham kaynaklarından birisi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Yunanistan eski Başbakanı Venizelos’tur. Birbirleriyle çok kısa bir süre önce savaşmış olan bu iki halk, bu iki büyük liderin öncülüğünde barışın ve ortaklaşmanın simgesi olmuşlardır.

“UYGARLIK, DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK NEHRİNİN ÖNÜNDE KİMSE DURAMAZ”

‘Bir ulusun türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür’ sözünü hepimiz biliyoruz. Bu sözün en güçlü ispatı 12 Eylül döneminde her türlü yasağa ve baskıya rağmen milyonlar tarafından dinlendiği Zülfü Livaneli’dir. Özgürlüğe dair bütün umutları bestelerine taşımıştır. Yine Ege’nin öbür yakasında bir halk ozanı aynı özgürlük bayrağını dalgalandırıyordu. Sayın Mikis Theodorakis’i de bu vesileyle saygıyla anıyorum. Uygarlık, demokrasi ve özgürlük nehrinin önünde kimse duramaz.

“CUMHURİYETİN BARIŞÇIL FELSEFESİNİ BENİMSEYEN BİR ANLAYIŞI TEKRAR HAKİM KILMAK GİBİ GÖREVLERİMİZ VAR”

Şimdi cumhuriyetimizim ikinci yüzyılın arifesindeyiz. İkinci yüzyılda cumhuriyetimiz demokrasiyle taçlandırmak, tek adam rejiminden güçlendirilmiş parlamenter sisteme, demokrasiye tekrar geçmek, haksız ve çarpık ekonomik düzeni üretim, planlı kalkınma, sosyal adalet, rekabet ve fırsat eşitliğine dayanan halkın ve ülkenin çıkarlarına hizmet eden halkça bir ekonomik düzene çevirmek ve dış politikada ulusal çıkarı, uluslararası meşruiyeti temel alan akılcı, barışçı ve cumhuriyetin barışçıl felsefesini benimseyen bir anlayışı tekrar hakim kılmak gibi görevlerimiz var.

Siz değerli genel başkanlarımızın liderliğinde bu güzel çalışkan yiğit insanların bütün bunları başaracağına inanıyorum. Bugün Nazım Hikmet’in 120. doğum günü, konuşmamı Nazım Hikmet’in ünlü dizeleriyle noktalamak istiyorum:

“Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...”

ZÜLFÜ LİVANELİ VE PAPANDREOU'YA VERİLDİ

Konuşmanın ardından 1. Çankaya Uluslararası Barış ve Dostluk ödülleri sahiplerini buldu.

Ödül, Yunanistan eski Başbakanı Yorgo Papandreou ve Zülfü Livaneli’ye verildi.

Eski Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreou, ödülünü aldıktan sonra şunları söyledi:

“Bu ödülü almak gerçekten büyük bir onur. Çünkü Alper Taşdelen sadece harika bir belediye başkanı değil aynı zamanda barış ve demokrasi değerlerine sıkı sıkıya bağlı birisi. İçinde yaşadığımız zamanlar hepimizi derinden etkiliyor bir taraftan insanlık büyük ilerleme kaydediyor bilgide, refahta, teknolojide. Ama diğer taraftan büyük problemlerde yarattık; iklim değişikliği, pandemi, uzun süren çatışmalar, insanların ülkelerinde sürülmesi ve daha nice eşitsizlikler. Bu zorluklarla karşı karşıya kalınca bazıları şunu diyor, bu yabancı düşmanlığıyla, şiddetle ve hatta demokrasi ile barışı unutarak üstesinden gelinir diyorlar. Ama ben bu görüşleri sorgularım. Çünkü bu tarz otoriter yanıtlar sadece adaletsizlikleri geliştirir, özgürlükleri kısıtlar. Benim cevabım şu başka bir yol da var. Buna kalpten inanıyorum, çünkü rahmetli İsmail Cem ile birlikte Türk-Yunan ilişkilerinin seyrini değiştirmeyi başardık. Biz ve insanlarımız birbirlerine ellerini uzattılar. İsmail’le Samos Adası’na diktiğimiz o zeytin ağacını dün gibi hatırlıyorum. Kendimizi, barış ve istikrara adamıştık. Sadece iki ülke için değil. Bütün bölge için bir vizyondu o ve Türkiye’nin güvenli bir Avrupalı geleceğe giden bir yoldu. Öyle bir Avrupa ki, daha fazlası bir değerler ailesi; demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve adaletin işte ortak geleceğimiz için düşündüğümüz değerler. Biliyorum ki hem saygı değer Kılıçdaroğlu hem saygıdeğer Akşener bu değerler için mücadele ediyorlar.

"DEMOKRATİK VE BARIŞÇIL BİR GELECEK YARATABİLİRİZ"

Arkamızda güçlü bir geleneği de taşıyorduk. Yunanistan’da, Türkiye’de, İspanya’da, Portekiz’de ve Şili’de bütün diktatörlüğe karşı duranların gücünü taşıyorduk buna inandık ve başardık. Güçlü bir demokrasinin en temelinde barış yatmaktadır. Zülfü Livaneli ile beraber bu sahnede olmaktan mutluluk duyuyorum. Sözlerime son verirken bu ödülü; geçmişte, bugün ve gelecekte barış ve demokrasi için cesaret gösterenlere adamak istiyorum. Dünyaya şunu söylüyoruz; bakın biz buradayız çünkü inanıyoruz ve biliyoruz daha demokratik ve barışçıl bir gelecek yaratabiliriz.”

Sanatçı-yazar Zülfü Livaneli'nin törende yaptığı konuşma ise şöyle:

“Bu ödülü bir yere bırakmadım, elimde tuttum, giderek de ağırlaştı ama Ankara’yla ilgili öyle olaylar okuyoruz ki bırakırsam birileri alıp kaçar mı? Çok güzel bir ödül oldu. Geçenlerde Yunanistan’dan tarih kurumu beni aradı ve dediler ki; sizin bir Yunan yazarla ortak bir kitap yazmanızı istiyoruz. Konusu da şöyle şöyle… Nedir dedim konusu? 10 günün hikayesi 19222’de Türk ordusu Ayvalık’a girdiği zaman, savaş şartları ve orada daha önce Türklerin hayatı tehlikedeydi, sonra Türk ordusu girince bu sefer oradaki Yunanların hayatı tehlikeye girdi. Orada bir Rum kızının hikayesi bu. Artık hayatını kaybetmek üzereyken genç bir subay geliyor, alıyor üstüne bir çarşaf giydiriyor. Diyor ki, sorarlarsa adını Zeynep de, sonra onu ağırlıyor, 10 gün ona yemek getiriyor ve gidişini ayarlıyor ve sonunda Midilli’ye yolluyor. Midilli’ye yollarken, bu tanımadığı hayat kurtarıcısına bu kadın diyor ki; ‘Adınız ne?’ Adım diyor Doktor Yüzbaşı Kemalettin. Peki bana niye Zeynep dediniz ve kurtardınız? Ben Bursalıyım bütün ailem Yunan ordusu tarafından öldürüldü, en çok sevdiğim kız kardeşim adı Zeynep, o da öldürüldü. Şimdi bu kadın Midilli’ye gittikten sonra bir daha hiç göremeyeceği Kemalettin’e mektuplar yazıyor. Muazzam mektuplar yazıyor. Ve sonra da bu kadının oğlu Yunanistan Dışişleri Bakanı Molivyatis oluyor. Şimdi biz bunun romanını yazacağız.

“VENİZELOS 1934’TE OSLO’YA NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ KOMİTESİ’NE ATATÜRK’Ü BARIŞ ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERDİ”

Dünya’da kime sorsanız barış için iyi şeyler söyleyecektir. Kimse barışı istemem demez ama mecbur kaldık derler. Neandertal insandan bu yana savaşsız bir dünya hiçbir zaman olmadı. Ama böyle diyerek nasıl olsa insanın tabiatı bu diyerek vazgeçmeyeceğiz bundan. Vahşi hayvanlardan ayrışmayı, medenileşmek istiyoruz. Mesela Amerika ile Kanada arasında 5000 mil sınır var bir tek asker beklemiyor. Biz de böyle Yunan adalarına gidip gelsek, pasaportlar kalksa, Ege denizinin güzelliklerinden beraber istifade etsek. Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği çok önemli iki söz var, o dönemde bir generalin söyleyebileceği bundan daha ileri bir söz olamaz. Birincisi; ‘İnsanlığın medeniyeti tektir ama kolları vardır.’ Bu müthiş bir felsefi görüş. İkincisi de şu; ‘Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir.’ Ve Venizelos da bunu taktir ettiği için 1934’te Oslo’ya Nobel Barış Ödülü Komitesi’ne Atatürk’ü barış ödülüne aday gösterdi. Burada eğer ömrü vefa etseydi benim yerime sevgili dostum İsmail Cem olacaktı, ben de bu ödülü İsmail Cem için alıyorum.”

Etiketler
Papa Çankaya