Kılıçdaroğlu’nun yükselişi

Derya Kömürcü Yazar deryakomurcu@gmail.com

Bir süredir Kemal Kılıçdaroğlu’nun hemen her açıklaması Türkiye’nin gündemini belirliyor, siyasetin temel konusu haline geliyor. “128 milyon dolar nerede” sorusuyla başlayan süreçte Kılıçdaroğlu’nun gerek evinin mutfağından çektiği videolarda dile getirdiği konular, gerekse TÜİK, Merkez Bankası, Milli Eğitim Bakanlığı, SADAT gibi kurumlara yaptığı ziyaretler çokça tartışılmakla kalmadı, siyasal aktörler arasındaki mücadelenin de çerçevesini belirlemeye başladı.

Açıkça görülüyor ki Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerinde Adalet Yürüyüşü’nden bugüne uzanan yeni bir kanal açıldı. 2018 seçimleri öncesinde İYİ Parti’nin seçime katılmasını sağlayan hamlesi ve Millet İttifakı’nın Saadet Partisi’ni de kapsayacak şekilde kurulması, bu ittifakın 2019 yerel seçimlerinde sergilediği işbirliği, elde ettiği başarı ve bugün geldiğimiz noktada “Altılı Masa”nın ortaya çıkabilmiş olması kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun başarıları olarak algılanıyor. Bu başarıların 20 yıllık AKP iktidarına son veren bir seçim başarısıyla sonuçlanıp sonuçlanmayacağını çok da uzak olmayan bir gelecekte göreceğiz.

Geçmişten farklı olarak Türkiye’de siyasetin gündemini Cumhurbaşkanı Erdoğan değil muhalefet, özellikle de Kılıçdaroğlu belirliyor. Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a laf yetiştiren değil, laf yetiştirilen bir siyasal aktör haline geldi. Eskiden gündemi belirleyen, siyasal alanda neyin tartışılıp neyin tartışılmayacağına karar veren Erdoğan olurdu. Artık Kılıçdaroğlu doğrudan gündemi belirlemekle kalmıyor, Erdoğan’ı ve iktidar çevrelerini kendisine yanıt vermek durumunda bırakıyor. Hatta bunun da ötesinde, KYK borçları konusunda olduğu gibi Kılıçdaroğlu yaptığı hamlelerle iktidarı belirli konularda harekete geçmek durumunda bırakıyor.

Belki gündemi belirlemek ya da belirli konularda iktidarı harekete geçmek zorunda bırakmaktan daha önemlisi, bunun böyle olduğuna dair algının topluma yerleşiyor olması. Erdoğan’ın KYK borçlarının faizlerinin silineceğini açıklaması gibi hamleler, gerçekten öyle olsa da olmasa da toplumun çoğunluğu tarafından Kılıçdaroğlu dile getirdiği için hayata geçen düzenlemeler olarak algılanıyor. Tam da bu yüzden birkaç ay önce muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı olursa “kazanamaz” gözüyle bakılan Kılıçdaroğlu’na yönelik hem seçmen desteği artıyor, hem de kazanabileceğine yönelik algı kuvvetleniyor. Böylelikle Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı olmasının önündeki en büyük engeli, “aslında en doğru aday ama ya kazanamazsa” direncini her gün biraz daha zayıflatmış oluyor.

Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı ilk kez TBMM’deki 2021 yılı bütçe görüşmeleri sırasındaki “aday olmayacağımı nereden biliyorsunuz” yanıtıyla gündeme gelmişti. Bu açıklamanın hemen ardından Ocak 2021’de Erdoğan’ın rakibi olması durumunda Kılıçdaroğlu’nun oy oranı yüzde 29 seviyesinde ölçülüyordu. O tarihten itibaren Kılıçdaroğlu’na yönelik halk desteği istikrarlı bir biçimde arttı. Temmuz 2021’de Erdoğan’ı yakaladı. Birkaç aydır yüzde 47 seviyesinde ve Erdoğan’ın 8-9 puan önünde ölçülüyor.

Oy oranlarındaki artıştan daha önemlisi, eskiden CHP söyleyince kulak kabartıp dinlemeyenlerin, o sesi hiç işitmeyen ve işitmek de istemeyenlerin şimdi Kemal Kılıçdaroğlu konuştuğunda kulak kabartmaya başlamış olması. Hangi partiye oy verme eğiliminde olursa olsun, örneğin bir EYT’li mağdur Kılıçdaroğlu’nun bu konuda dile getireceği bir vaadi ve bunun iktidar üzerinde oluşturacağı baskıyı merakla bekliyor ve arzu ediyor. Buna çok benzer bir durumu bu hafta ÖTV konusunda da gördük.

Bu yeni durum, Erdoğan iktidarının değişmesini isteyen yüzde 50’nin üzerindeki muhalif seçmenin en büyük korkusunu da büyük ölçüde gidermiş görünüyor. Birkaç ay öncesine kadar azımsanmayacak oranda seçmen, esas olarak muhalefetin adayına oy vereceğini belirtmekle birlikte siyasal süreci belirleme kaygısıyla kendi zihnindeki ismin aday gösterilmesi için diğer olası muhalefet adaylarına oy vermeyeceğini ifade ediyordu. Ben bu durumu, muhalefetin ortak adayı belli olduğunda bu seçmen kümesinin önemli bir kısmının aday kim olursa olsun o adayı destekleyeceği şeklinde yorumluyordum. Şimdi araştırmalar gösteriyor ki, aday henüz belirlenmemiş olsa da son dönemdeki başarılı hamleler ve psikolojik üstünlükle birlikte “Kılıçdaroğlu’na oy veririm, ama kazanamaz diye korkuyorum” diyenlerin sayısı her gün biraz daha azalıyor.

Tüm yazılarını göster