21 yılın sonunda AKP nereye gidiyor?

Türkiye hemen her gün seçimi konuşuyor olsa da, öyle görünüyor ki olağanüstü bir durum olmadığı sürece 2022 yılı içinde bir erken seçim olmayacak. Erken seçim...

Derya Kömürcü Yazar deryakomurcu@gmail.com

Türkiye hemen her gün seçimi konuşuyor olsa da, öyle görünüyor ki olağanüstü bir durum olmadığı sürece 2022 yılı içinde bir erken seçim olmayacak. Erken seçim beklentisinin azalması, iktidarın oy oranındaki gerilemeyle birlikte ele alındığında sıklıkla şu sorunun gündeme gelmesine yol açıyor: Toplum bu koşullarda yaşamaya bir kış daha dayanabilir mi? Dahası, zor bir kışın ardından gidilecek bir seçimde AKP ve Erdoğan bugünkü oy oranlarını mumla arar mı?

Belki her şeyden önce şunu ifade etmek gerekiyor: bıçağın kemiğe dayandığı bu ortamda iktidar ülkeyi hâlâ yönetebiliyorsa bunun nedeni, toplumun çoğunluğunun seçim sandığının önlerine geleceğine ve Erdoğan iktidarının gideceğine, gittikten sonra da yeni iktidarın hiçbir şey yapmasa bile durumun bugünkünden daha iyi olacağına inanıyor olması. Tüm olumsuzluklara rağmen iktidarın hâlâ bu kadar “rahat” yönetebilmesi, bir boyutuyla toplumsal muhalefetin son derece zayıf olmasıyla, diğer boyutuyla bütün beklentilerin seçime endekslenmiş olmasıyla ilgili.

SARSILAN GÜÇ İMGESİ

Bugüne kadar gücünü hep çoğunluk olmaktan, kitlelerden alan bir lider olarak Erdoğan, sadece kamuoyu araştırmalarında düşen seçmen desteği nedeniyle değil, kendi seçmen tabanıyla sürdürdüğü gönülsüz bağ nedeniyle de zor durumda. Oy oranında dramatik bir düşüş, büyük kopuşlar şimdilik yaşanmıyor olsa da ne mitinglerine eksiden olduğu gibi yüz binler akıyor, ne de gündem haline getirmeye çalıştığı konular kamuoyunda uzun süre tartışılıyor.

Daha önce hiç görmediğimiz türden geri adımlar atıyor olması, uzlaşma ve hoşgörü işareti olarak da algılanmıyor. Tam tersine Erdoğan’ın sarsılan güç imgesinin tezahürleri olarak görülüyor. Ek bütçede Cumhurbaşkanının maaşına yapılan zammın geri çekilmesi ya da en son KPSS sınavındaki soru skandalı sonrası ÖSYM Başkanı’nın görevden alınması, kendi destekçilerinin bile şaşkınlıkla izlediği alışılmadık geri adımlar olarak değerlendiriliyor.

İç politikada hareket alanı iyice daralan Erdoğan, yeni bir şey söyleyemiyor, seçmenlere yeni bir hikâye anlatamıyor. Oysa AKP’nin ve Erdoğan’ın en başarılı olduğu zamanlar ideolojisini görünmez kılabildiği zamanlardı. Topluma ikna edici bir hikâye anlatıyor, geldiği yeri, dünya görüşünü görünmez kılıyor, hegemonik bir söylem üreterek çok farklı kesimlerden, İslamcılardan “solcu”lara, liberallerden milliyetçilere kadar uzanan geniş bir yelpazenin desteğini alabiliyordu. Şimdi AKP’nin yirmi birinci kuruluş yıldönümünü kutlarken bırakın ikna edici olabilmeyi, anlatacak bir hikâyesi bile kalmadığı görülüyor.

YAPILAN HAMLELER OY ORANINA YANSIYOR MU?

Bu koşullar altında önümüzdeki sene yapılacak seçimlerden AKP’nin birinci parti olarak çıkma olasılığı her gün biraz daha azalıyor. Yaz aylarında sahaya inen AKP’li milletvekillerinin önümüzdeki dönem yeniden milletvekili seçilebilme konusunda giderek karamsar hale gelmeleri ve hatta MHP ile içinde bulundukları ortaklığı sorgulamaları şaşırtıcı olmayacaktır.

Temmuz ayı içinde gerek Erdoğan’ın güçlü lider imajını destekleyecek gelişmeler olarak Tahran ve Soçi ziyaretleri ile Tahıl koridoru anlaşması, gerekse vatandaşların ekonomik sıkıntılarını hafifletmek amacıyla asgari ücretin artırılması, emekli maaşlarına zam yapılması, 3600 ek gösterge düzenlemesi gibi hamlelerin AKP ve Erdoğan’ın oy oranına kayda değer bir pozitif etki sağladığını görmüyoruz.

AKP’nin oy oranını üç aydır kararsızlar ve oy kullanmayacaklar oransal olarak dağıtılmadan önce yüzde 25’in altında ölçüyor olmamız, bu partinin yeni oy kazanamadığı gibi kendi sadık seçmeninin de bir kısmını kaybetmeye başladığını ve bunun kalıcı bir eğilim haline geldiğini göstermesi açısından önemli.

Bugün tam da bu yüzden artık hiç kimse Erdoğan şunu şunu yaparsa iktidar kendini toparlayabilir mi diye sormuyor. Günümüzün en çok merak edilen sorusu “bu kadar olup bitene rağmen nasıl oluyor da hâlâ bu kadar oy alabiliyorlar” şeklinde.

AKP’ye ve Erdoğan’a oy vermeye devam eden seçmelerin bir kısmının alternatifsizlikten, bir kısmının da dünya görüşü, dini inanç ve lidere bağlılık gibi kolay değişmeyen etkenleri öne koyarak oy davranışını belirlediğini görüyoruz. Ülkede tüm olup bitenlere rağmen AKP’nin belirli bir seviyenin altına düşmüyor olmasının nedenini öncelikle burada aramak gerekir.

Bununla birlikte AKP ve MHP’ye oy vermeye devam eden seçmenler içinde ülkenin kötü yönetildiğini düşünen, parlamenter sisteme geri dönmek isteyen, pek çok konuda muhalefetin görüşüne daha yakın hisseden seçmenler olduğunu da biliyoruz. Sorunların çözüleceğine dair inanç yittiğinde, yaşamınız da her gün biraz daha çekilmez bir hal alıyorsa, buna tepki göstermemeniz çok güç. Belki artık bu seçmenler için bile iktidarın büyüsü bozulmaya başlamıştır.

Tüm yazılarını göster