213 Gündür Tutuklu... Ayşe Barım'dan Cezaevinden Çağrı: 'Yaşamak İstiyorum’
Marmara Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan oyuncu menajeri Ayşe Barım, kaleme aldığı mektubunda ciddi sağlık sorunları yaşadığını ve "ani ölüm riskiyle" karşı karşıya olduğunu belirtti. Barım, “Tutuksuz yargılanabilecekken cezaevinde hayatımı kaybedersem bunun sorumluluğu kimdedir?” diye sordu.
Gezi Parkı soruşturması kapsamında 27 Ocak’ta tutuklanan menajeri Ayşe Barım, yaşadığı sürece ve sağlık durumuna ilişkin bir mektup yazdı. Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ayşe Barım, mektubunda ‘vicdan’ çağrısında bulundu. Mektubunda organize iftira kampanyası ile gerçek dışı bir Ayşe Barım kimliği inşa edildiğini belirten Barım, 12 senedir kendisine yöneltilmeyen suçlamaların bugün gündeme getirilmesine anlam veremediğini belirtti.
Sağlıklı yaşam hakkının ihlal edildiğini ifade eden Ayşe Barım 'ani ölüm riski altında yaşam mücadelesi verdiğini' vurguladı. Barım, "Tutuksuz yargılanabilecekken cezaevinde hayatımı kaybedersem bunun sorumluluğu kimdedir?" sorusunu sordu.
‘SADECE İŞİMİ YAPTIM’
"Ben Ayşe Barım” sözleriyle mektubuna başlayan Barım’ın ifadeleri şu şekilde:
“Bu mektup bir yardım çağrısı değil, vicdan çağrısıdır. Ocak 2025'te sosyal medya üzerinden kimliği belirsiz hesaplarca başlatılan organize iftira kampanyası ile gerçek dışı bir Ayşe Barım kimliği inşa edildi. Ben 23 yıldır oyuncu menajerliği yapıyorum. Her zaman dürüstlükle ve mesleki ilkelere sadık kalarak sadece işimi yaptım.
‘AĞIR BİR SUÇLAMA İLE KARŞI KARŞIYA BIRAKILDIM’
Hiçbir gerçekliği olmayan, delilsiz ve dayanaksız iddialar ile 12 yıl önce gerçekleşmiş Gezi Parkı Olayları ile ilişkilendirilerek tutuklandım. Soruşturması yıllar önce tamamlanan ve o dönemde hiçbir şekilde ilişkilendirilmediğim bu olaylar ile yıllar sonra sadece sosyal medya üzerinden ortaya atılan gerçek dışı iddialarla son derece ağır bir suçlama ile karşı karşıya bırakıldım. Oysaki benim bu iddialarla hiçbir ilgim yok ve hiçbir suç işlemedim. Masumum...
'SAĞLIKLI YAŞAM HAKKIMDAN YOKSUNUM'
İlk itirazımızda mahkeme adli kontrol ile serbest bırakılarak tutuksuz yargılanmama hükmetti. İddia makamının itirazı ile yeniden tutuklandım ve 213 gündür halen başıma bütün bunların neden geldiğini anlamadan bir hücrede özgürlüğümden ve sağlıklı yaşam hakkımdan yoksunum.
‘SON 3 AY İÇİNDE 6 KEZ BAYGINLIK GEÇİRDİM’
Hastalıklarım, Silivri Devlet Hastanesi, İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Damar Cerrahisi Hastanesi, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi tarafından düzenlenen resmi raporlarla sabittir. Yaşadığım bu tutukluluk süreci boyunca gittikçe ağırlaşan 6 ayrı kalp hastalığım, beynimde 2 stentli anevrizmanın yanı sıra bu süreçte oluşan müdahale edilememiş yeni bir anevrizma sebebiyle ani ölüm riski altında yaşam mücadelesi veriyorum. Ayrıca sağlıksız ve hızlı bir şekilde 30 kilo kaybettim, ağır kas yıkımım oluştu ve kilo kaybım devam etmektedir. Hastalıklarımın her biri ani ölüm riski taşıyan hastalıklar olduğu gibi cezaevi koşulları nedeni ile gelişen ağır kaygı bozukluğum ve yaşadığım panik ataklar bu riski yükseltmektedir. Son 3 ay içerisinde kalp rahatsızlığımın ilerlediğinin belirtisi olarak 6 kez baygınlık geçirdim.
Hem 2 Temmuz 2025 tarihli Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi raporu hem de 14 Ağustos 2025 tarihli Türk Tabipler Birliği Bilim Kurulu raporu cezaevi koşullarının ve sürecin bu hastalıkları ağırlaştırdığını ve ani ölüm riskimin durumunu açıkça ortaya koyuyor. Uzmanlar ifadelerinde yaşadığım kalp sorunları ve beyin anevrizması için yapılması gereken tedavilerin ve hatta tetkiklerin dahi ileri teknolojik olanaklara sahip merkezlerde bile ciddi ölüm ve sakatlık riski barındırdığını, bu nedenle hayatımı güvenle teslim etmek üzere seçeceğim hekimler tarafından tedavi edilme hakkımın acilen tanınmasının gerekliliğini vurguluyorlar.
‘YAŞAM İSTİYORUM’
Benim tek isteğim yaşam hakkımın korunmasıdır. Tutuksuz yargılanabilecekken cezaevinde hayatımı kaybedersem bunun sorumluluğu kimdedir? Hukuken ve vicdanen sorulması gereken asıl soru budur. Haksız yere atılan iftiralarla elimden alınan hayatımın geri verilmesini talep ediyorum. Adaletin bir an önce tecelli etmesini istiyorum ve sesimi kamuoyunu vicdanına teslim ediyorum. Devletime ve adalete inancımı kaybetmeden YAŞAMAK istiyorum."
AYŞE BARIM'IN RAHATSIZLIKLARI
Kalbinde ve beyninde toplam dokuz farklı ciddi rahatsızlık bulunan Ayşe Barım, cezaevinde yaşamını tehdit eden sağlık problemleriyle mücadele ediyor. Son altı ay içinde birçok kez baygınlık geçiren Barım, bu süreçte defalarca hastaneye kaldırıldı.
TAHLİYE TALEPLERİ REDDEDİLDİ
Avukatları, sağlık durumunun ciddiyeti nedeniyle tahliyesi için 20 Mayıs ve 30 Mayıs tarihlerinde mahkemeye başvuruda bulundu, ancak bu talepler reddedildi. 5 Haziran’da hücresinde yeniden fenalaşan Barım, bir kez daha bilincini kaybetti. Bunun üzerine avukatları, 11 Haziran’da acil tahliye talebiyle yeniden başvurdu. Ancak mahkeme bu talebi de geri çevirdi.
'CEZAEVİ KOŞULLARI TEHDİT OLUŞTURUYOR' DENİLDİ
Mahkeme, Barım'ın sağlık durumunun netleştirilmesi amacıyla Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ne sevkine karar verdi. 2 Temmuz’da, 9 uzmandan oluşan bir doktorlar kurulu tarafından hazırlanan detaylı raporda, Barım’ın cezaevinde kalmaya devam etmesinin yaşamı açısından ciddi tehdit oluşturduğu açıkça belirtildi. Raporda, kalıcı kalp pili takılmadığı sürece ani ölüm riskinin bulunduğu ifade edilirken, daha önce beynine yerleştirilen iki stente rağmen yeni bir anevrizma oluştuğu ve bu baloncuğun patlaması halinde beyin kanaması, felç veya ölümle sonuçlanabilecek bir tabloyla karşı karşıya kalınabileceği vurgulandı. Üstelik, anevrizmanın konumu nedeniyle şu an cerrahi müdahalenin mümkün olmadığı belirtildi.
Bu bulguların ardından Barım’ın avukatları, sağlık kurulu raporunu da sunarak yeniden tahliye başvurusunda bulundu. Adli Tıp Kurumu’ndan çıkacak rapor beklenmeden tahliyenin gerçekleşmesi gerektiğini savunan avukatlar, aksi takdirde doğabilecek ağır sonuçlardan hem cezaevi yönetiminin hem de yargı makamlarının sorumlu olacağını ifade etti.