'Yok Artık!', 'Bu Kadarı da Olmaz!' Dedirten Siyasal Hamleler ve Sonuçları…
Günlerdir hepimiz aklımızla, ruhumuzla, yüreğimizle, bedenimizle yarınlarımızın umudu, ülkemizin geleceği, kıymetlilerimiz olan gençlerimizin yanındayız. Yine günler ve geceler boyu akıllı, zeki, becerikli, pratik zekalı, her derde deva bulma gücü olan, bazen komik, çoğu kez eğlenceli, yer yer çılgın, hele de elektronik konusunda rakipsiz olan gençlerimizin çeperindeyiz. Onlar ne demek istediler? Sahadan gözlemlerle sıralamaya çalışalım...
Başlıkta da vurgulandığı gibi seçim ve tercihlerinde özgür olmak isteyenlere bilirkişi tavrıyla engel olanlara 'dur' demek istediler. 'Seçim ve tercih hakkı benimdir, bizimdir' dediler. Soğuk aylarda da sıcak öyküler yazılacağını kanıtladılar…
Onlar neler yaptılar? Devlet üniversitelerinden vakıf üniversitelerine kadar akademik boykot kararı aldılar, güvenlik kapıları kilitleyince pencerelerden atlayarak direnişe katıldılar...
O yaratıcı zekalar gerçekleri öylesine etkili, çarpıcı, vurgulu dile getirdiler ki; onların umutlarını, coşkularını, heyecanlarını hissetmemek ve etkilenmemek olanaksız. Şimdi söz onların…
Komik, esprili, yaratıcı, zeki gençler diyor ki!
“Cumhuriyeti korurum, barikatı yıkarım, bulaşığa karışmam!”
“Korkma anne! Biz daha kalabalığız.”
“30 yaşındayım ve kendimi bu coşkulu gençlik karşısında ilk kez yaşlı hissetim!”
“Bu ülkeden gitmek istemiyorum bu da son umudum. Sadece kendi hakkımı değil, tüm gençliğin hakkını savunmak için buradayım. 20 yaşındayım ve hiçbir şey görmedim. Gençliğimi heba ettiler!”
“Biz geleceğimiz için buradayız. Bu memleket bizim!”
“Okul bitince bizi iki şey bekliyor. Ya işsizlik, ya da kiraya ancak yetecek bir ücret!”
“Tomaların ıslatması sonucu donacak hale geldik. Korku hissetmiyorum, çünkü bardağı taşıran son damladayız.”
Toronto’dan Montreal’e, Ottawa’dan Vancouver’e, Edmonton’dan Calgary’e Kanada’dan seslenenler ellerinde; “Göç ettik ama terk etmedik.” “Ana vatandan kopmadık, kopmayacağız!” “Bu protestolar üzüntümüzün ve ülkeye olan bağlılığımızın göstergesidir.” yazılı pankartlarla dayanışmalarını ifade ettiler.
Özetle! Onlar gelecek kaygısı ve güvenli gelecek için sokağa döküldüler…
Onlar zamanın işlemediği bir deha olan Büyük Atatürk’ün; “Türk genci devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisidir!” diyerek başlattığı Bursa Nutku’nda eşsiz devrimcinin kendilerinden beklentisine sahip çıkıyorlar…
Onlar haklı kaygılarını dile getirirken, heybeden turpa uzanan benzetmelerin hakim olduğu siyasi dile, yabancı yatırımcının tedirgin olduğu ekonomik iniş çıkışlara, gelir dengesizliğin kararttığı hayatlara, gaz bulutunun arasında sırtında Atatürklü bayrakla dimdik ve tek başına yürüyerek direniyorlar…
Onlar dürüst, içten, yapmacıksız, mert, zeki, bilgili çıkışlarıyla, alaya dönüşmeyen zeka ürünü mizahlarıyla, gerçeği yazan aydınların, hak isteyen işçilerin, adalet bekleyen annelerin, işsiz kalan eğitimli gençlerin haklarını savunuyorlar…
Onlar yaratılan korku iklimine karşı toplumsal refleksle, bacaklarına isabet eden plastik mermilerle, jop darbelerinin oluşturduğu morluklarla, gaz yiyerek, TOMA’ların soğuk suyuyla sınanarak ama geri adım atmayarak şiddeti reddeden bir sivil itaatsizlik sergiliyorlar…
Onlar işsizliğin 12 milyona yaklaştığı ülkemizde sadece iktidara değil muhalefete de siyasetin dinlemek, anlamak, birlikte çözüm üretmek gerçeğini hatırlatarak, neler yapılabileceğini anlatarak, toplumdaki öfkeyi pozitif havaya sokarak bir bakıma yol haritası çiziyorlar...
Onlar giden arkadaşlarının sadece beyin göçü değil, bu ülkenin umudu, rüyası, potansiyel gücü olduğunu hatırlatarak, önlem alınmazsa bunun kaçınılmaz bir yenilgi olacağını haykırıyorlar…
Onlar yılların birikimiyle içi boş altı dolu olmayan sözde müjdelerin toplumun yüzünü güldürmeye yetmediğini, liyakatsizliğin, adaletsizliğin, kayırmacılığın, gece yarısı operasyonlarının, şafak baskınlarının öfkelerini daha da büyüttüğünü, bu tepkilerinin temelinde ve oluşmasında da yanlı ve yanlış kararlarla, hesaplı kitaplı adımların yattığını anlatıyorlar…
Onlar yüzde 53’ünün kız, yüzde 47’sinin erkek olduğu ve 7 milyon 334 bin öğrencinin olduğu üniversitelerde gereken eğitimin verilmediğini, laiklik ilkesine aykırı bir şekilde dini dayatmaların olduğunu, ilkokul öğrencilerine; “Ramazan ayı nedeniyle oruç tuttuğu için bu belgeyi almaya hak kazanmıştır şeklindeki “Ramazan orucu başarı belgesi” verildiğini, Mlli Eğitm Müdürlerinin camide imamlık yapıp namaz kıldırdığını hatırlatarak atanamayan öğretmenlerin hakkını savunuyorlar…
Özetle! Beyaz önlükleriyle hekimler, işçi tulumlarıyla emekçiler, montuyla kotuyla gençler, atkısıyla paltosuyla kadınlar- şapkasıyla pardösüsüyle erkekler adım adım örülen bir dostlukla her gün meydanları dolduruyorsa! Ortak payda; yurtseverlik, çalışkanlık, direnç, insan ve ülke sevgisi ve dostluksa! Ortak slogan; Herkese eşit parasız eğitim ve ulaşılabilir sağlık sistemi, özgürlük, laiklik, adalet ve barışın egemen olduğu bir ülke ise! Bu maya tutar, ülkenin genel fotoğrafı sokağa yansır. Şeker Bayramımız kutlu olsun…