Niza Yaratanlar, Nizam Sağlayanlar…

Maalesef dünyanın acımasız kuralları var.

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

İyi insanların erken kaybı gibi, gönüllerde taht kuranların kazayla ölümü gibi, pırıl pırıl gençlerin intihar etmesi gibi, iyilerin bedel ödemesi gibi, anlamsız kazalarda yitip gidenler gibi, başarılı, cesur, hizmet ehli insanların erkenin erkeni bir vedayla çekip gitmesi gibi, kadınların erkek egemen bakış, söylem ve eyleme kurban gitmesi gibi, insanı yerle bir eden, taşınması ve alışması zor olan, yürek yakan ani kayıplar gibi, baba, anne, kardeş ya da dost acısı gibi…

Ve de tüm bu sıralananların az rastlanan, kalın ve yüksek duvarlar örülmeden samimi, mesafesiz, duygu yüklü, içten, acı dolu vedalarla uğurlanmaları gibi…

Önemle ve ısrarla atını çizelim. Ortamın daha fazla gerilmemesi için haksız, zamansız eleştiri ve suçlamalara çanak tutulmasın ve artık son verilsin. Toplumun gün ağarır ağarmaz aklına ve yüreğine düşen ilk şey acaba bugün neler olacak, neler duyacağız sorusu olmasın.

Çünkü hırs, kin, intikam ve hükmetme tutkusundan kaynaklananlar bazen silip süpürüyor, bazen sıyırıp geçiyor, çoğu kez iz bırakıyor, bazen de bana ne yetti artık, ben ne yapabilirim ki dedirtiyor. Sonucu da sonuçları da çok önemli…

Bazen fiziksel şiddet, bazen sözel ve yazılı şiddet, bazen suskun kalma insanı çok etkiliyor. Oysa vefa, dostluk, dayanışma, özlem, hasret insanı insan yapan değerlerdir ve buna toplum olarak çok ihtiyacımız var, hele de bu toz duman arasında…

Daha sakin bir ortam için iş başa düşerse; Siyasi sicili belli olanlara ihtiyatla yaklaşmak şart. Çünkü onlar halka durmadan sabır şırınga ederken, vicdanlara susun demeyi enjekte ederken seyyar mı, sabit mi belli olmayan duruşlarıyla günbegün değişirken, karşı karşıya mı olalım, dünyayı mı karşımıza alalım kararsız kalıyoruz…

Oysa emekleri görünür kılmanın bir erdem olduğunu hatırlamak, sessiz kalan seslere ses vermenin son derece insani bir tavır olduğunu anımsamak, el tutmanın bir insana dokunmanın nelere yol açtığını görmek ne kadar kıymetli değil mi? Hele de az rastlanır yaklaşım sergileyen, sevginin, dostluğun, dayanışmanın, vefanın yok olduğu ülkemizde az şey mi?

Niza yaratan, nizam sağlayan yöneticilerin içimize işleyen bakış ve sözleri..

İşsizlikte rekor kırdık. Son 1 ayda 1.2 milyon kişi daha işsiz kaldı. 13 milyona dayanarak, adeta işsizler ülkesi olarak, bu oranla pek çok ülkenin nüfusunu geride bırakarak, 10 kadından 4’ ün işsiz olduğunu bilerek ve bu gerçeği TÜİK’ten duyarak rekora koşuyoruz.

Yine aynı vizyon ve karizma sayesinde 3.5 milyon Türk vatandaşı ülkeden gitmek için başvuru yapıyor, bankalara borç ve icra dosyaları artıyor, kepenk kapatan esnaf çoğalıyor, vergiden muaf olan yabancılar başta da 1200 Suriyeli esnaf dükkan açıyor. Biz baka kalıyoruz. Az şey mi?

Bu arada sayıları 3 milyona yaklaşan tarım işçisi çocuklar 5 yaşından itibaren günde 12 saat tarlada çalışıyor, okula gidemiyor, çoğunda eklem romatizması görülüyor, kolları yanık içinde dolaşıyorken bu tabloyu dile getirmemek insani ve vicdani midir? Bir milyon yoksul öğrencinin okulunu bıraktığı ülkemizde neredeyse insanların yüzde 80’i yoksullukla baş etmeye çalışıyor.

Bu yazıya noktayı yere bakarak konuşan emekli yurttaş koysun! “Eskiden emekli olunca ev alıyorduk, şimdi et bile alamıyoruz!” YORUMSUZ…

Etiketler
Yoksulluk TÜİK