Neşe Doster Kaybettiği Eşinin Ardından Yazdı

Kars’ta doğan, ilk, orta ve lise öğrenimini doğum yerinde yapan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra uzun yıllar memleketinde uzman hekim, Kars Devlet Hastanesi başhekimliği ve Kars Sağlık Okulu müdürü olarak görev yapan İstanbul Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden emekli olan Dr. Beşir Doster yok artık…

Cumhuriyetin tüm değerlerini özümseyen, iflah olmaz bir Atatürk sevdalısı olan, Cumhuriyet, Aydınlanma, Atatürk devrimleri, Laisizm, Kars hasreti konulu araştırmaları, makale ve şiirleri başta yerel yayın organları olmak üzere pek çok yerde yayınlanan Dr. Beşir Doster yok artık…

Dr. Doster, hemşerim olmasaydı, entelektüel kimliği, deontolojik duyarlığı, derinlerde yatan Kars sevdası, şiirlerinde verdiği mesajlar, yazılarındaki cüretkâr diliyle bir eğitimci olarak da benden iyi notlar (!) almasıydı ben bu yazıyı yazmayacaktım.

Demem o ki; Bu yazı aidiyetler ortak paydasında yüzde yüz buluştuğum ve yıllarca aynı yayın organlarında sütun komşum olan bir kalem ve kelam ustası için eş kontenjanından değil, hoşgörünüze sığınılarak duygusal dozu yüksek olan bir yazı olarak yazıldı.

Yıllar önce 14 Mart’ta yaptığı bir konuşmasında; “ülkenin fotoğrafı hastane koridorlarında çekilir” demişti. O gün çok anlayamadığımız bu sözün ne denli gerçeği yansıttığını ondan sonra yoğun bir şekilde gözledik ve yaşadık. Hastane ortamının ne kadar zor olduğunu, yoğun bakımın önünde beklemenin insandan neler alıp götürdüğünü, hemşirenin, doktorun bir bakışına bir sözüne ne gibi anlamlar yüklendiğini, deontolojik duyarlığın nasıl da ortadan kalktığını, arayanların sizde ne gibi duygular yarattığını bir kez daha anladık…

Kars’a olan gönül bağı…

Onun mesleğine dair pek çok anısı vardır. Ben çok etkilendiğim bir anısını paylaşmak istiyorum. Bir gün bir hastaya çağrılır. Kars’ta bazı evlerin darvaza dediğimiz dış kapıları bazen çok yüksek bazen çok alçaktır. Gittiği evin dış kapısı alçak olduğundan başını vurur, çok acı duyarsa da belli etmez, hastayı muayene eder, reçetesini yazar ve çıkar. Sırada artık kendi acısını dindirmek, kendi başına reçete yazmak vardır! Aradan bir hafta geçer, hasta sahipleri yine gelir, kontrol için tekrar götürmek istediklerini söylerler. Oysa o hastası hakkında günü güne bilgi almış ve iyiye gittiğini öğrenmiştir. Ama hasta yakınları götürmek için ısrar ettiklerinden gitmek zorunda kalır. Evin önüne geldiklerinde, kapının yıkılıp yeniden yapıldığını ve yükseltildiğini görür. Hastanın babası; “Dr. Bey! Biz o gün o kadar mahcup olduk ki, hemen kapıyı yıktık, yükselttik, bugünde hastamızı bahane ederek sizi çağırdık ki gözünüzle görün” der. Beşir, bu anısını hep hemşerilerinin duyarlığı olarak anlatır ve çok duygulanırdı...

Atatürk, Cumhuriyet ve Kars sevdalısı bir yürek daha sustu…

Kars, onun çok yönlü hizmet verdiği gözbebeği memleketidir. Dernek kuruculuğundan kulüp başkanlığına, Fransızca öğretmenliğinden hemşire okulu müdürlüğüne, hükümet tabipliğinden başhekimliğe pek çok alanda hizmet etmiştir oraya. Öyle ki benim tayinim İstanbul’a çıktığında o bir yıl daha kalmış, gelmemiş, gelememişti. Ayrılırken de kimselere veda etmemiş, edememişti. Yüreğini Kars’ta bırakıp çıkıp gelmişti. İçini çeke çeke ve içine çeke çeke…

Beşir Doster’i 16 Ocak Perşembe günü kaybettik. Hava koşullarına rağmen, tüm zorlukları aşarak il dışından, Kars’tan, İzmir’den, Bursa’dan gelen camide, mezarlıkta yanımızda olan, çelenkleriyle, yardım bağışlarıyla bizleri gururlandıran yakınlarımıza, akrabalarımıza, dostlarımıza, meslektaşlarına, sağlık çalışanlarına, birlikte görev yaptığı kurumlardaki mesai arkadaşlarına, akademisyenlere, basın mensuplarına, belediye başkanlarına, KAL’dan ve MSM’den öğrencilerime, meslektaşlarıma ağız ve gönül dolusu teşekkürler…

Hastalandığında susmayan telefonlarımız için bana; “Hep doğru işler yapmışız, bak bu sevgi seli bunun kanıtı değil mi?” deyip duruyordu. Şimdi hiç susmayan telefonları, cami avlusu ve mezarlığı dolduran dostlarımızı, günlerdir evimize taziyeye gelenleri, eski hastalarını görseydi ne derdi acaba?
Arayan herkes, gelen her dost son derece övgü dolu sözlerle, ilginç anılarından, başarılı hekimliğinden, güçlü kaleminden, aydın yüreğinden, koruyan ve kollayan yöneticiliğinden, “Taşra Hayatı!” adıyla kaleme aldığı yazı dizisinden söz ede ede bitiremiyor.

Özetle duygu selleri içinde yazmaya çalıştığım bu yazıyı şu temellere oturtarak bitirmek isterim! Hemşerilerimizin “Dohdur Beşir’i!”, Neşe Doster’in değerli eşi, Barış Doster’in sevgili babası, mesleğinin hakkını veren bir hekim, gerçek bir Atatürk aşığı, cumhuriyet değerlerinin yürekli savunucusu ve Kars sevdalısı bir yürek daha sustu.

Kendisi için; “Acemi bir yazar kırıntısı!” diyen ve aslında son derece akıcı bir dille yazan Dr. Beşir Doster yok artık. Ailesinin en küçüğü olarak, çok sevdiği annesiyle, babasıyla, ağabeyleriyle buluşmuştur artık…

Acımız da kaybımız da büyüktür, yokluğuna alışmak zor olacak. Işıklar içinde uyusun…