Gel de Sabahattin Ali'nin Sözünü Hatırlama! 'Bazen İnsan Olmak Haysiyetime Dokunuyor'

Çok uzun bir süreden beri utanma, üzülme, pişmanlık duyma gibi duygulara ulaşılamadığı için neredeyse "Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz!" noktasına geldik…

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Düşük gelir, yüksek kira, artan hayat pahalılığı, eriyen ücretler, sınır tanımayan vergiler “düzenleme” adı altında artmıyor mu? Evet! Sonuç mu? Her katmanda geleceğe dair belirsizlik ve umutsuzluk…

Asgari ücret açlık sınırının altında mı? Maaş 25 bin TL, kira 35 bin TL mi? Gündemin yoğunluğu ve yorgunluğun tavan yapmış mı? Evet! Sonuç mu? Ülkeden kopuş, sinirleri yıpranan ve arayışa giren bir toplum…

Hep yazıyorum, yeniden yazayım, yine yazacağım…

Avrupa’da emeklisine en az maaş veren 2 ülkeden biriymişiz. Diğeri İrlanda imiş. Genç kadınlarda işsizlik yüzde 22’ye, genç işsizliği yüzde 15’e dayanmış. Bu şu demek midir? Kadınları sistematik olarak iş gücü piyasasından silmek. Yarınlarımızın umudu gençlerimizi de “ne iş olursa yaparım abi!” noktasına çekmek.

Bu arada CB “Kişi başı milli gelirde sınıf atlayacağız!” şeklinde konuşmaya, Maliye Bakanı “Ekonomimiz istikrarlı bir şekilde büyüyor, enflasyon düşmeye devam ediyor, hedefe emin adımlarla ilerliyoruz!” diyerek övünmeye, TÜİK abartılı sonuçları açıklamaya devam etse de unutulmasın ki artık kimse yutmuyor ve uyumuyor.

Tam da burada somut konuşarak soralım mı? Hız kesmeden yapılan ve arkası kesilmeyen siyasi operasyonlar ortadan kalkınca ne olacak acaba? Tüm bunlar toplumsal kabulü azaltmıyor mu? Mırıl mırıl da olsa yandaşlardan bile eleştirel tonda konuşanlar çıkmıyor mu?

Daha da somut konuşarak devam edersek! Günümüzde aydınlığı, çağdaşlığı hedef alan, kurumlara, kültürlere, yasalara, yaşama hakkı tanımayanlar arttıkça; yaşadığımız coğrafyada kıyımlar, katliamlar, vurup kırmalar, yaralayıp öldürmeler sıradanlaşmıyor mu?

Büyük Atatürk’ün ardına düşen yüz binlerin yoktan var ettiği, sistemin adı olan Cumhuriyet’e yönelik saldırılar arttıkça yakıcı sorunlarımız, başta kaygı, öfke, üzüntü, stres kaynaklı duygusal boşluklarımız artmıyor mu?

Nefes borusu kesilen emekçiler, hayalleri bitirilen gençler, açlıkla sınanan emekliler, boy hedefi olan kadınlar, artan fiyatlar yüzünden eğitim dışı kalan öğrenciler; toplumsal değerleri yerle bir olan bir ülkede yaşamaktan ötürü üzülmüyor mu?

Ankara’da bulunan, 403 bin metrekare alana sahip olan ve çok özel bir geçmişin adı olan, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin F. Koca’ya bağışlanmasının adı Cumhuriyetin taşıyıcı kolonlarına çivi çakmak yerine baltayla biçmek ve eşi dostu ihya etmek anlamına gelmiyor mu?

Bilimi dışlayan, bilim dışı her şeyi destekleyen, temellendiren, meşrulaştıran, ve olumlayan ülkelerin başına gelenlerden ders alınmıyor mu? Çürümeden sonra çözülmenin başladığı o ülkelerde yaşanan gerçeklerle yüzleşilmiyor mu?

Sistemin güvenlik duvarları yıkılırsa, kurumların içi boşaltılırsa, gençlik ülkeyi terk etmenin yollarını ararsa, geriye, güven, umut, hayal, adalete olan inanç kalır mı diye sorgulanmıyor mu?

Artık ayak üstü günlük konuşmalarda bile sık sık geçmiş ve geleceğin masaya yatırılması, ezbere bilinen konuların bile tekrar edilmesi, alaca karanlık kuşağından çıkmak için yollar aranması, duyguların ve düşüncelerin yoğunluğunun hem kişiyi hem toplumu gerim gerim germesi, sistemin bel kemiğinin sağlık, hukuk, eğitim olduğunun unutulması yönetim katını ilgilendirmiyor mu?

Talimat ve girişimlerin sonuçları…

CB’nin talimatı ve Emine hanımın girişimiyle Savarona yatının restore edilmesine sevinerek! Maliye Bakanının; “Çalışanı ve emekliyi enflasyona ezdirmedik! Gelirler yüzde 621 arttı!” açıklamasına teşekkür ederek hatırlatmak zorundayız. Sn. Bakan açlık sınırı 28 bin TL, yoksulluk sınırı 88 bin TL’ye dayandı da…

Sözün özü: Işık, umut, uygarlık, cesaret, çağdaş eğitim, eşitlik ve yol göstericilik derken akla ilk gelen Büyük Atatürk’ü anmayarak! “Defteri de, tüfeği de vatan için taşırız” diyen gençleri unutarak! Zaferi canıyla, kanıyla yazan askerleri yok sayarak! Gerçeklerin üstünü kapatıp, olup bitene göz yumarak! Olaylar karşısında insani, vicdani, siyasi sorumluluk almayarak, özeleştiri yapmayarak, istifa etmeyerek, sorumluları cezalandırılmayarak geldiğimiz ve getirildiğimiz nokta o kadar öğretici ki…

Özetle: Hele de gündemi ve günceli takip ederken bakmamız gereken pencereleri sımsıkı kapattığımız bu günlerde; Gel de Sabahattin Ali’nin; “Bazen insan olmak haysiyetime dokunuyor!” sözünü hatırlama…