Felaketlerde Zirveyi Kaptırmıyoruz: Denetim, Kontrol, Sorumluluk Fıtrata Aykırı mı?

"Konumları, sıfatları, unvanları ne olursa olsun sorumlu makamlarda oturanlara; istifa yoksa görevden af, yoksa görevden alma diye bir şey olduğunu hatırlatmanın zamanı gelmedi mi?"

İnsanın söylemeye dili, yazmaya eli varmasa da yönetimin “Aile Yılı” ve “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ilan ettiği dönemde 1.6 milyon çocuğun okul öncesi eğitimin dışında kalmasını unutan! Bilimsel ve çağdaş eğitimden uzaklaşıldığını, atanamayan öğretmenlerin sorununu, okula aç giden öğrencilerin çilesini, okul terkindeki artışları görmezden gelen! “Hayatımı vatanımda geçirmek istiyorum!” diyenleri hiç duymayan MEB açıklama yapmış; “Her sınıfta akıllı tahta olan tek ülkeyiz!” Çok önemli ve yaşamsal bir adım olan akıllı tahta uygulamasıyla bizi çok kıskanan batıya yeni bir neden daha çıktı desenize!

Geçen yıl 394 kadının öldürüldüğünü, 259 şüpheli kadın ölümü gerçekleştiğini, kadın cinayetlerinde sınır tanımayan ülkemizin yine katillere faza mesai yaptırdığını önemsemeyen! Ölüm, kaza, yaralanma, maden faciaları, göçükler, orman ve otel yangınları, iş kazaları, kadın cinayetleri gibi say sayabildiğin kadar olayları kadere bağlayan! Geçen yılın sadece ilk 5 ayında trafik kazalarında 138 bin kişinin yaralandığını, 1033 kişinin hayatını kaybettiğini görmezden gelenlere bazı gerçekleri hatırlatma zamanı değil mi?

Yine 71’i çocuk ve genç işçi olan 1897 kişinin geçen yıl iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesinin o evlerde unutulmaz acılar yaşattığını yok sayanları! Ekonominin belkemiği sayılan tekstil sektöründe şirketlerin Mısır’da açtığı fabrika sayısı 200’e ulaşırken 200 bin kişinin işsiz kaldığını, çok övündüğümüz tekstil ihracatının gerilediğini unutanları uyandırma zamanı değil mi?

Bazen içimize içimize, bazen sesli sedalı konuştuğumuz bugünlerde yaşananları görerek, yaşanacakları tahmin etmeye çalışarak, çoğu kez bakıp durarak, yer yer şaşıp geçerek, daha çok söylenmekle yetinerek nereye kadar? Denetim, kontrol, sorumluluk fıtrata aykırı mı? Soru bu.

Kim suçlu?

Rant değişikliğiyle, yasalardaki boşluklarla, kanun ve kurallar yok sayıldığı için, denetimsizlik ve ihmaller yüzünden yakınlarına onulmaz acılar bırakarak haksız bir vedayla yaşamları bitenler için! Karne coşkusuyla çocuklarını mutlu etmek için tatile gidip evlatlarıyla birlikte yanarak ölenler için! Depremlerde, sellerde, trafik kazalarında, hastanelerde, yollarda, asansörlerde, otellerde, yangınlarda, sahte içkiler yüzünden sona eren hayatlar için net ve mert açıklamalar gerekmez mi?

Yine korkutarak, sindirerek, gözdağı vererek, tehdit ederek, kin ve intikam duygularıyla düşmanlık, gerilim, kavgadan beslenerek nereye kadar ve neden? Daha ne kadar acılarla, anılarla, sorunlarla yüzleşeceğiz? Aradığımız, özlemini duyduğumuz kişi ve kurumlara şu anda ulaşılamadığı(!) için ülkemizin geleceği, toplumun sağlığı ve huzuru adına üstüne vurgu yaparak daha fazla duyarlılık gerekmez mi?

Bitmedi. Biter mi? Yoksulluktan, haksızlıktan, duyarsızlıktan, sahte belgelerle suçlular korunduğundan, istifa kavramı unutulduğundan insanlar eceliyle değil, ihmalkârlıktan ölüyor. Depremde kolonu kesik binalardan, sellerde dere yatağına kondurulan evlerden, trafikte kuralsızlıktan, madende ihmalden, yangında geç müdahaleden ötürü yaşananlarla ve kayıplarla zirveyi diğer ülkelere kaptırmıyoruz. Saygı, disiplin, liyakat, güvenlik tarihe karışmış. Bir felaketten diğerine koşarken, toplumsal çürümede sınır tanımazken iyi ki 2026 Kış Olimpiyatlarına ev sahibi olmak için yaptığımız başvuru reddedilmiş…

Yaşananlardan ders çıkarmamak kocaman bir soru işareti olarak havada asılı dururken, baskı iklimi dozunu artırırken, ülkemizin gündemi hızla değişirken, ekonomik kriz yerinde sayarken, çarşı pazarın ateşi düşmezken, elektrik, su, yakıt eğitim, sağlıkta zam yağmuru devam ederken, halkın payına sabır ve tasarruf düşerken nasıl mıyız? Ya da nasıl olmalıyız? Bu sorunun yanıtı biraz uzun: Suçlama, savunma, erdem, değer, eylem çerçevesinde gidip geldiğimiz için; Üzgünüz, kırgınız, kızgınız, tepkiliyiz, bıkkınız, yorgunuz, öfkeliyiz, vicdanen yaralıyız…

Önemli soru? Dünyanın hangi ülkesinde eğitim bakanının okulları! Sağlık bakanının hastaneleri! Turizm bakanının otelleri var? Acaba bu konuda bizi kıskanan batıya öncülük mü ediyoruz, ders mi veriyoruz, alay konusu mu oluyoruz? Bazen sessiz, çoğu kez sesli sedalı öfkesiyle tepki koyanların, yapısal ihmallerin bedelini ödeyenlerin sesine kulak vermenin! Konumları, sıfatları, unvanları ne olursa olsun sorumlu makamlarda oturanlara; istifa yoksa görevden af, yoksa görevden alma diye bir şey olduğunu hatırlatmanın zamanı gelmedi mi?

Davet: 7 Şubat 2025 Cuma günü saat 19.00’da Kadıköy Evlendirme Dairesi A Salonda “Kadın hakları mı? Hani?” konulu konuşmam var. Yolu düşenleri beklerim…