Kılıçdaroğlu: 'Erdoğan Akşener için talimat vermiştir'

"Rakiplerini ve rakip olarak gördüğü kişileri konuşturmak istemiyor”

Kılıçdaroğlu: 'Erdoğan Akşener için talimat vermiştir'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tehdit ettiği İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında kararın verilmesi için talimat ilettiğini belirterek, “Erdoğan kaybedeceğini bildiği için tehditle ayakta durmak istiyor. Rakiplerini ve rakip olarak gördüğü kişileri konuşturmak istemiyor” değerlendirmesini yaptı.

Kılıçdaroğlu, İranlı uyuşturucu baronu Zindaşti ile fotoğrafı ortaya çıkan AKP’li Burhan Kuzu’nun güvenilir biri olmadığını dile getirdi.


Kılıçdaroğlu, önceki gün seçim çalışmaları için gittiği Muğla’dan dönüşünde bazı gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre özetle şunları söyledi:


Kuzu güvenilir bir kişi değil: (Zindaşti ile fotoğrafı üzerine) Burhan Kuzu milletvekilliğinde de, milletvekilliği sonrasında da güven veren bir kişi değil. Daha önce tanımadığını söylüyordu. Aynı masada oturduğu fotoğrafı ortaya çıkınca da gerekçe üretmeye çalışıyor. Aslında şu sorunun cevabını vermesi lazım; Hâkime telefon etti mi: etmedi mi? Telefon edenin Kuzu olduğu yönünde güçlü karineler var. Kuzu bir uyuşturucu tüccarıyla niye bu kadar yakından ilgilenir, neden onun tutuklu kalmaması için hâkimlere dolaylı da olsa telefonla baskı kurmaya çalışır. Bu iddialar çok ciddi iddialar. Kuzu bunların hiçbirisini somut bir şekilde reddetmedi. Hâkim de kimin telefon ettiğini biliyor, ancak kamuoyuna açıklamadı. Ama kendisiyle ilgili olarak yapılan soruşturmada herhalde yetkililere açıklamıştır. Kuzu’nun parlamentoda milletvekiliyken beklentileri vardı, onların hiçbiri gerçekleşmedi. Erdoğan şimdi yanında taşıyor çanta gibi. Güven veren bir insan değil.

Sarraf da Zindaşti gibiydi: (Kuzu’nun durumunun Rıza Sarraf’ın da bakanlarla kurduğu ilişkileri anımsatıp anımsatmadığı sorusu üzerine) Rıza Sarraf da Zindaşti gibi birisiydi zaten. Devlet protokolünde yer alıyordu, bakanlarla birlikteydi, bakan çocuklarına çıkar sağlıyordu. Tabii burada asıl ilginç olan, Sarraf’ın iadesiyle ilgili Erdoğan’ın ABD’ye nota vermiş olması. Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’yla ilgili nota verilmedi. Daha önce Kuzey Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirilirken de nota vermemişti. Ama Sarraf için verdi. Niçin? Aralarında ciddi bir çıkar ilişkisi vardı ve o çıkar ilişkisinin resmi otoritelerin önünde itiraf edilmesinden çekiniyordu. Rıza Sarraf’ı neredeyse Türkiye’nin en muteber insanı olarak ilan edecekti. Zindaşti de bunlardan birisidir.

Tamince el üstünde: (Erdoğan’a yakın Fettah Tamince’nin aklanması konusunda) Cumhuriyet iki konuda önemli bir gazetecilik örneğinde bulundu. Fettah Tamince ve Zindaşti haberleriyle. Tamince, 17-25 Aralık diye bir tarih koydular, o tarihlerden sonra Pensilvanya’da ziyaret yapan bir kişi, o tarihten sonra Zaman gazetesine ortak olan, Bank Asya’ya paralar yatıran bir kişi. Ama bu adam el üstünde tutuldu. Devlet protokolünde ağırlandı. En büyük ihaleler ona veriliyor, neden? Bu tamamen çıkar ilişkisi. Çıkar ilişkisi olduğu zaman, kişinin suçlu veya suçsuz olup olmadığına bakılmaksızın siyasetçi kendisine sağlanan çıkara bakıyor.

Saray’ın bilgisi olmadan savcı atanmazdı: (Sözcü gazetesi iddianamesini hazırlayan savcının sabıkalı olduğunun ortaya çıkması konusunda) Bu savcının savcılık yapamayacağı, tarafsız olamayacağı ve sağlıklı bir soruşturma yapamayacağı ortaya çıkmış vaziyette. Üzerinde durulması gereken nokta; bütün bunlar bilindiği halde nasıl oluyor da bu savcının başka yere atanmasıyla ilgili dosya Hakimler Savcılar Kurulu’na (HSK) gitti? O dosyayı HSK’ye taşıyan kişi belli çıkar ilişkileri içinde olan bir kişidir. Çıkar ilişkisi olmasa ve arkasında da bir siyasal güç olmasa o dosyayı başka bir yere taşımaz. Sözcü gazetesini FETÖ’cü diye suçlamaya, savcılık mesleğini bilen ve yapan bir kişi ortak olmak istemez ama kirli bir kişi bunu yapabilir. HSK, Adalet Bakanlığı’na başvurup “Bu dosyayı hangi siyasi otorite bizim önümüze getirdi” diye sormalı. Bilinmeyen bir alan var aslında. Bu alanın üzerine gidilmeli. Gidecek olan HSK’dir. O dosya siyasi otoritenin arzusu üzerine HSK’ye geliyorsa, o zaman siyasi otorite Saray bağlantılıdır, Saray’ın bilgisi olmadan böyle bir şey yapılmaz.

Erdoğan Akşener için talimat vermiştir: (Erdoğan’ın Meral Akşener hakkında hapis cezası imasında bulunması) Erdoğan yargıçlık görevini üstleniyor. Büyük ihtimalle kararın hangi tarihte açıklanacağı ve hangi yargıcın bu kararı vereceğine ilişkin talimat verilmiştir. Bu talimatın gereğini Adalet Bakanlığı yerine getirecektir. Ama bu bir yargılama değil, haksız bir infazdır aslında. Tek adamın, otoritenin ve bir diktatörün verdiği talimatla yargının Erdoğan’ın talimatlarını mahkeme kararına dönüştürmesi... Eğer o hâkim bir mahkûmiyet kararı verirse, o hâkim değildir, yargıç değildir. Yalnızca siyasi otoritenin verdiği kararı mahkeme kararına dönüştüren bir kişidir. O kişilerde bağımsız bir irade yoktur, onlar yalnızca piyondur.

Nasıl infaz edilecek?: (Akşener’in olası bir hapis cezası almasının seçimleri nasıl etkileyeceği konusunda) Demokratik olmayan ülkelerde, baskıcı yönetimlerde, tek adamın karar verici olduğu ülkede şaşırmamak lazım. Meral Hanım, bir siyasal partinin genel başkanı olduğu için toplumun daha fazla gördüğü bir insan ve dolayısıyla ona yönelik olarak beyefendinin verdiği mahkûmiyet kararı bakalım nasıl infaz edilecek?

Kaybettiği için tehdit ediyor: (Erdoğan’ın neden böyle bir çıkış yaptığı sorusu üzerine) Erdoğan kaybedeceğini bildiği için tehditle ayakta durmak istiyor. Gerçeklerin kamuoyundan saklanmasını istiyor. Öyle bir açmaz içinde. Yerel seçimlerde kaybedeceğini görüyor. Alanlara girdiğinde, vatandaşlara hitap ettiğinde, beklediği olumlu havayı göremiyor.

Etiketler
Şile