Akit yazarı Dilipak’tan 28 Şubat sitemi: O zaman da linç yaşadım ama böylesi ilk kez

28 Şubat sürecine ilişkin siyasal İslamcılara ilişkin eleştiriler yönelten Abdurrahman Dilipak, “Biz hiç mi hata yapmadık” dedi. Dilipak, AKP’li kadınların kendisine açtığı davanın 28 Şubat günlerinde yaşadığını baskılardan daha ağır olduğunu savundu.

Akit yazarı Dilipak’tan 28 Şubat sitemi: O zaman da linç yaşadım ama böylesi ilk kez

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak 28 Şubat’ın 25. yıldönümünde yazdığı yazıda, AKP’liler tarafından hakkında açılan davaları hatırlatarak, “28 Şubat’ta da tecrit ve linç kampanyaları yaşadım, ama böylesi ilk kez. 81 ilde ve topyekûn!” dedi.

Geçtiğimiz yıl AKP iktidarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, tüm kadın örgütleriyle birlikte AKP’li kadınların da tepkisini çekmişti. Dilipak bu durum üzerine kaleme aldığı yazıda, şu ifadeleri kullanmıştı:

"AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum 'Yeşil Sermaye' de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim 'Yeşil sermaye' davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!"

Dilipak’ın ‘fahişe’ ve “FETÖ’nün ikizi’ söylemleri AKP yönetimi ve partili kadınlar tarafından da tepkiyle karşılanmış, AKP’liler tarafından Türkiye’nin tüm illerinde Dilipak aleyhinde davalar açılmıştı.

“28 ŞUBAT SÜRECİNDE BİZ HİÇ Mİ HATA YAPMADIK”

28 Şubat’ın yıldönümü nedeniyle yazdığı yazıda süreçte siyasal İslamcıların da hata yaptığının altını çizen Dilipak, “28 Şubat’ta, biz Kalkancı tarikatında tamam ötekilerini suçladık da biz hiç mi hata yapmadık. Adnan Hoca konusunda ya da Aczimendiler konusunda.. Gerçekten Çiller sütten çıkmış ak kaşık mı idi. REFAHYOL hükümeti nasıl kuruldu, niçin kuruldu?” ifadelerini kullandı. Kendisine o dönemde dava açıldığını hatırlatan Dilipak, bugün de haklarını savunduğu AKP’liler tarafından suçlandığını belirtti.

Dilipak’ın yazısının ilgili bölümü şöyle;

“Bu günleri de gördük. Onların dilince irticaın manası belli idi. Dün biz bu anlamda şeriatçıydık, onun için irticacıydık, mürteciydik, ama bugün böyle bir şeyle bizimkiler tarafından bu şekilde suçlanabileceğim aklımın ucundan bile geçmezdi!

28 Şubat’ta, biz Kalkancı tarikatında tamam ötekilerini suçladık da biz hiç mi hata yapmadık. Adnan Hoca konusunda ya da Aczimendiler konusunda.. Gerçekten Çiller sütten çıkmış ak kaşık mı idi. REFAHYOL hükümeti nasıl kuruldu, niçin kuruldu?

“RADİKAL İSLAMA KARŞI SOPA, ILIMLI İSLAMA KARŞI HAVUÇ”

F. Gülen, ordudaki BÇG’lileri tasfiye etmesi için Erbakan’a başlangıçta destek oldu. Zaten münavebeli bir başbakanlık söz konusu idi. Başta Demirel de bu senaryoya destek verdi. Erbakan, BÇG kanadından büyük zarar görmüştü, Erbakan eğer bunları ordudan tasfiye ederse, Gülen dikensiz gül bahçesine girecekti.

Aslında BÇG, SSCB’nin dağılmasının ardından, “tehlikenin rengi yeşil”e dönünce, Radikal İslam’a, irticaya, şeriatçılara karşı sopa politikasının ürünü NATO şemsiyesinin altında bir örgütlenme idi. Gülen ise, ılımlı İslam’a karşı havuç politikasının ürünü olan bir örgütlenme idi. ABD’de bir grup ılımlı İslam’la yola devam etmek isterken, karşı grup İslam’a karşı sopayı savunuyordu. Sonunda radikal İslam’a karşı sopa, ılımlı İslam’a karşı havuç politikası benimsendi.

BÇG kanadı, kendi dışında ılımlı İslam için kontrolleri altında bir örgütlenme olarak Kalkancı tarikatını örgütleme yoluna gitti, ama daha sonra o da patladı. Sincan’daki toplantıda asıl konuşmacı bendim, boğazımdan bir ameliyat geçirdiğim ve ses kısıklığı yaşadığım için gidemedim. Ben gidemeyince, benim yerime giden Nureddin Şirin farklı bir etkinlik düzenleyince ve buna İran büyükelçisi gelince ve RP’li bir belediye başkanı da bu toplantıya katılınca, Kudüs, RP, İran bir araya gelince, suçu RP’ye yıkmak için beni görmezden geldiler.

“28 ŞUBAT’TA DA TECRİT YAŞADIM AMA BÖYLESİ İLK KEZ”

Kadere bakar mısınız, dün de sanıktım bugün de. Hem de haklarını savunduklarınız tarafından haksız bir şekilde suçlanarak. 28 Şubat’ta da tecrit ve linç kampanyaları yaşadım, ama böylesi ilk kez. 81 ilde ve topyekûn! O zaman ve sonrasında “Topyekûn savaş manşeti” attılar ama uygulayamadılar. Bir arkadaşımıza karşı 312 General davası açıldı ama bugün olduğu gibi o gün de o davayı açanların ellerinde patladı. Ben o zaman da Güven Erkaya, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Teoman Koman davalarından askeri mahkemede de yargılandım. Bugün böyle bir davada yargılanacağımı hiç düşünmezdim.. Asla aklımdan bile geçmeyen yakıştırma bir suçlamayla suçlanmak hem de 81 ilde, olacak şey değil, ama oldu işte. Hem de kimisi haklarını savunduğum kişiler olarak! İnanmamaları gerekmez mi idi. Kaderde bu da varmış.”

Abdurrahman Dilipak’ın yazısının tamamını okumak için tıklayın

Etiketler
Abdurrahman Dilipak