Kemal Anadol: 'Partideki tüm seslerin çıkması ve temsili, İsmet İnönü’nün olmazsa olmaz koşuluydu'

Kemal Anadol, "Amacım partimizin yapısal değişime uğraması, çağdaş parti ölçülerine kavuşmasıdır." ifadelerini kullandı.

Kemal Anadol: 'Partideki tüm seslerin çıkması ve temsili, İsmet İnönü’nün olmazsa olmaz koşuluydu'

Eski CHP İzmir Milletvekili ve eski Grup Başkanvekili Kemal Anadol, CHP’nin yeniden yapılandırılmasını içeren 40 sayfalık kitapçık hazırladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da kitapçığı gönderen Anadol, delegelik sisteminin kaldırılması ve ilçe başkanından genel başkana kadar tüm yöneticilerin üyeler tarafından seçilmesi yönünde öneride bulundu.

Ön seçimin de uygulanmasını isteyen Kemal Anadol, parti içi eğitimden geçmeyen ve üyelik koşullarını yerine getirmeyenlerin de adaylaştırılmamasını söyledi.

Anadol, hazırladığı kitapçığa ilişkin Cumhuriyet Gazetesi'nden Ali Açar'ın sorularını yanıtladı:

- CHP’ye yenilenme çağrısı yapıyorsunuz. Nedir bu yenilenme?

Çalışmamın adı “CHP Yeniden Yapılanmalıdır”. Çalışma, örgüt ve genel merkez yapılanmalarını ve tüm çağdaş partilerde ana unsur olan üyeliğin yeniden yapılanmasını içermektedir. Partimizin ideolojik konumu ve parti üst yönetiminin bu konudaki uygulamaları çalışmanın kapsamı dışındadır. Partimizin de bugünkü hantal yapısının değişmesi ve çağdaş partilerdeki evrensel modele evrilmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Çalışmamı 10 Haziran 2020 günü Sayın Genel Başkan’a ıslak imzamla gönderdim.

Bazı parti yöneticilerine ve milletvekillerine de elektronik posta ile ulaştırdım. Şu ana kadar bir yanıt almadım. Bu çalışmayı herhangi bir ekip adına değil, kişisel deneyimler sonucu ulaştığım kanılarıma göre yaptım. Bugün tek adam rejiminin dayatması sonunda zorunluluktan doğan “Millet İttifakı” CHP öncülüğünde kurulmuştur. Kamuoyu bu ittifakın mimarının Sayın Kılıçdaroğlu olduğunu bilmektedir. Son yerel seçimlerde metropol belediyelerdeki kazanımlar demokrasimize bir ölçüde nefes olmuştur, umut vermiştir.

Ancak bilinmelidir ki koalisyon ve ittifaklar belirli bir süre için geçerlidir. Bu ülke, Kıbrıs sorununu görüşmek üzere ABD’ye giden Başbakan İnönü’nün düşürüldüğünü, ABD Başkanı Johson’la görüşürken öğrendiği günlere tanık olmuştur. Önemli olan partinin ilkelerini ve kimliğini korumasıdır. Ortaklarına benzeyerek değil, onları yöneterek öncülük yaparak işlevini sürdürmesidir. Amacım partimizin yapısal değişime uğraması, çağdaş parti ölçülerine kavuşmasıdır.

TABANIN NABZI

- Kitapçıkta ‘parti tabanı ile delegeler ayrı düşünüyor‘ diyorsunuz. Parti tabanı düşünceleri nasıl temsil edilebilir? Bunu açar mısınız?

Bu sorunun bilimsel yanıtını, otoritesi dünya ölçeğinde kabul görmüş Fransız anayasa uzmanı ve siyaset bilimci ünlü Prof. Maurice Duverger veriyor. Duverger’e göre, parti içi seçimlerde görevlendirilen delegelerin fikir ve davranışlarıyla, kendilerine vekâlet veren parti tabanının düşünce ve eğilimleri çok kez aynı olmamaktadır. Bu durum tabanın iradesinden sapmayı doğurmaktadır.

Partilerin üst yönetimleri seçimlerde kendi tercih ettikleri adaylara oy kullanılması için sayıları üyelere göre daha az olan delegeler üzerinde baskı kurabilir. Aynı baskıların sayıca daha çok olan üyeler üzerinde kurulabilmesi çok zordur. Kurultaylarımızda genel başkanlara adaylıkları için verilen imzalarla, çıkan oylar arasındaki büyük farklar delegeler üzerindeki baskıyı kanıtlamıyor mu? CHP gibi köklü bir partide olağanüstü kurultay için imza veren delegelerin bu imzalarını sebepsiz yere geri aldıkları düşünülebilir mi?

Çözüm, artık çağdışı kalmış delege sisteminin terk edilmesi ve eğitimden geçmiş, aidatını ödeyen gerçek üyelerin iradesine yol açılmasıdır.

- Tüm parti yönetimlerinin üyelerce seçilmesini öneriyorsunuz. Türkiye’de siyasetin müdahalelere açık olduğunu düşünürsek birtakım kanaat önderleri ya da bölgenin ileri gelenlerinin blok halinde bir adaya güç sağlayacağını düşünüyor musunuz? Bu durum nasıl aşılabilir.

CHP’nin de üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal partilerinin ve özellikle Avrupa sosyalist veya sosyal demokrat partilerin hiçbirinde genel başkanlar delegeler tarafından seçilmemektedir. Delege sistemi artık tarihte kalmıştır. Çağdaş partiler sadece genel başkanlarını değil, cumhurbaşkanı adaylarını da üyelerin katılımıyla belirlemektedirler.

CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu 2017 Aralıkı’nda yapılan Adana il kongresinde “Milletvekillerine talimat veriyorum. Delege sisteminin kaldırılması için yasa önerisi versinler” demiştir. Parti içi eğitimden geçmiş, aidatını düzenli ödeyen, niceliği değil niteliği önemli delegeler mi feodal ve benzeri yapılardan etkilenir, yoksa sayısı bile belli olmayan halkın “naylon üye” adını taktığı denetim dışı kitleler mi? Parti sorumluluğunu yerine getiren eğitimden geçmiş, düzenli aidat ödeyen üyeler gerçek CHP’lilerdir. Burada üye eğitimi ve sorumluluğu bir kez daha öne çıkıyor.

PARTİ MECLİSİNDE TÜM SESLER OLMALI

- Önce parti meclisi üyelerinin seçilmesini, daha sonra ise genel başkanın seçilmesini öneriyorsunuz. Gerekçeniz nedir?

Günümüzde kurultayların en önemli maddesi seçimlerdir. İlk gün yapılan genel başkan seçiminde seçilen kişinin parti meclisi listesinde egemenlik sağlaması kesindir. Listeyi birkaç kişinin delmesinin hiç önemi yoktur. Oysa İsmet İnönü’ye göre parti meclisi, partinin parlamentosuydu. Adı da onun için parti meclisidir. Partideki tüm seslerin çıkması ve temsili, İsmet İnönü’nün olmazsa olmaz koşuluydu.

Örneğin liberal ekonomiye inanan Cahit Zamangil’in de partinin en solunda görünen Selahattin Hakkı Esatoğlu’nun da parti meclisinde yeri vardı. Delegelerin özgür iradesini yansıtan çarşaf liste bu bakımdan çok önemliydi. Siyasal ve toplumsal yaşamın doğal olarak ileriye yönelmesi gerekirken bugün acıklı bir biçimde geriyi ve eskiyi arıyoruz.

Etiketler
CHP kurultayı