Hekimlerden uyarı: İstanbul'daki sağlık kurumları en kısa zamanda güvenli hale getirilmeli

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası (İTO) tarafından yapılan açıklamada megakentteki sağlık kurumlarının olası bir depreme dayanıksız olduğu hatırlatıldı. Afette sağlık kurumlarının hasar görmesinin yaratacağı sorunlara dikkat çekildi.

Hekimlerden uyarı: İstanbul'daki sağlık kurumları en kısa zamanda güvenli hale getirilmeli

6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli olarak meydana gelen depremler 11 ilde yıkıma neden oldu. 20 Şubat'ta Hatay merkezli olarak meydana gelen diğer bir deprem de ilde yıkımı artırdı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası (İTO) felaketin yaşandığı günden itibaren çalışmalarını sürdürüyor. Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası gönüllü hekimleriyle afet bölgesindeki 10 ilde çalışmalarını sürdürüyor. Son olarak hekimler Hatay Tabip Odası ve Adıyaman Tabip Odası ile birlikte 3-5 Mart tarihlerinde afet bölgesinde yaptıkları incelemeleri kamuoyu ile paylaştı. İncelemede afet bölgesindeki kentlerin sorunlarının tespiti ile çözümün sağlanması hedeflendi.

ve 20 Şubat'ta is Hatay merkezli iki ayrı depremin ardından yaşanan büyük felaket ilk gününden itibaren Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası’nın gündemindeydi. TTB ve Tabip Odaları gönüllü hekimleriyle depremden etkilenen 10 ilimizde sağlık hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesi için sahadaydı. Daha organize destek verebilmek amacıyla Hatay ve Adıyaman Tabip Odaları ile birlikte o illerin ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen İstanbul Tabip Odası’nın Yönetim Kurulu üyeleri 3-5 Mart tarihlerinde bölgeye giderek incelemelerde bulundular.

İstanbul Tabip Odası, 7 Mart 2023 tarihinde düzenlenen, basın açıklamasında deprem bölgesindeki izlenimler ışığında, olası İstanbul depreminde sağlık kurumları ve hizmetlerinin organizasyonuna ilişkin düşüncelerini kamuoyuna aktardı.

Basın toplantısında sağlık hizmetinin depreme dayanıklı yapılarda verilmesinin önemi yeniden hatırlatılarak İstanbul’un önemli sağlık kuruluşlarından İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin büyük bir bölümünün dekan ve tüm diğer bileşenlerinin bilgisi dışında emrivaki bir kararla kapatılması ile İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nin taşınması da gündeme geldi.

"YERİNDE GÜÇLENDİRİLME İMKANI DEĞERLENDİRİLMELİ"

Basın Toplantısına katılan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Raşit Tükel, fakültedeki son durumu su sözlerle anlattı:

Gölcük depreminin yaşandığı 99 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi binasının yeniden yapım, güçlendirme ve dahi taşınma planlarının hep gündemde olduğunu, ancak sürecin yavaş ilerlediğini belirten Dr. Tükel, yaşanan son depremlerle birlikte konunun aciliyetinin bir kez daha görülür olduğunu vurguladı.

Dr. Tükel, Hasdal ve Çapa'da yapımına başlanan fakülte binalarının hızla bitirilerek hizmete sunulmasının önemine dikkat çekerken, fakültenin riskli olduğu ifade edilen yapılarına ilişkin de açıklamalarda bulundu.

2018’de Üniversitenin bölünerek Cerrahpaşa ile yollarının ayrıldığını hatırlatarak, İstanbul Tıp Fakültesi kısmına yönelik uzun yıllardır devam eden ancak son birkaç yıldır durma noktasına gelen inşaatların bir an önce bitirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Ancak Cerrahpaşa’da bilimsel ölçütler kullanılmadan değerlendirmeler yapıldığını ve fakülte bileşenleriyle bir araya gelmeden ani tahliye kararı alındığını dile getiren Dr. Tükel; “Acil tahliye kararından vazgeçilerek, yerinde güçlendirme imkânı değerlendirilmeli, bu seçenek önceliklendirilmelidir. İstanbul Tıp’ta da aynı şekilde geçici güçlendirme seçeneği bilimsel temellerle uygulanmalı ya da geçici bir süre başka bir binada kalınıp yeniden dönmek üzere bir planlama yapılmalıdır. Bu esnada mutlaka kararlar bütün üniversite bileşenleriyle paylaşılmalı, karar süreçlerine katılım sağlanmalıdır. Bileşenlere rağmen alınacak her karar ciddi sonuçlar doğuracaktır. Atılan her adımın bilgisine sahibiz ve takip ediyoruz. Şu ana kadar karşılık bulan girişimlerin aynen devam etmesini istiyoruz” dedi.

“Kampüsleri terk etmek riskler taşıyor” diyen Tükel, “Yaşananlar gösteriyor ki buraları terk ettiğiniz zaman geri dönmeniz çok zorlaşıyor. Bu konuda hem öğretim üyeleri, hem öğrenciler, hem de çalışanlar olarak duyarlı davranmamız gerekiyor. Eğer yerleşke terk edilmeden binaları güçlendirme imkânı varsa bu seçenek öncelikli olarak değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.

"CERRAHPAŞA'DA DEPREM OLMADAN ENKAZ ALTINDA KALDIK"

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki durumu anlatan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Döventaş ise şunları söyledi:

“Yaşadığımız felaket, ülke olarak bıçak kemiğe dayanmadan pozisyon almamızın ne kadar güç olduğunu gösterdi. Cerrahpaşa açısından 1999 Depremi’nden sonra binalarla ilgili ciddi testler yapıldığını biliyoruz. 2007-2008 yılları arasında şu anda acilen boşalttığımız 17 binadan oluşan monoblok yapımızın dış cephelerinin öncelikli olmak üzere güçlendirdiğini biliyoruz. 2013 yılında yeniden bir raporlama sistemi yapıldı ve binalarımızın sağlam olduğu söylendi. 2019 Kasım ayında karot örnekleriyle beraber yapılan raporlamada pek çok birimin yer aldığı bloğun acilen boşaltılması ve yıkım kararı alındı. Bize hiçbir bilgilendirme yapılmamıştı. Çeşitli yerlere sıkıştık ve dağıldık. Bugün ise gelinen noktada, öncesinde bir kez daha bize hiçbir bilgilendirme yapılmadan, pazartesi günü sosyal medya üzerinden hastanenin bir gün içinde boşaltılacağını öğrendik ve büyük bir şok yaşadık. Koskoca hastaneyi inanılmaz bir çaba ve büyük bir kaos içinde bir günde boşalttık. Poliklinikler de geçici süreyle durduruldu. Bugün itibarıyla prefabrik binalarımızda tüm poliklinikler azaltılmış sayıda da olsa hizmete başladı. Geleceğimizle ilgili akut planlama nasıl olacak, henüz hiçbir şey net değil. Monoblok hızlıca boşaltılınca elimizden geldiğince prefabrik binada ayakta kalmaya ve öğrencilerimizin eğitimlerine devam etmeye çalışacağız. Biz adımızı ve geleneklerimizi koruyarak hizmete devam etmeyi ve en kısa sürede bu belirsizliklerden kurtulmayı ümit ediyoruz. Acı çekiyorsanız canlısınız, başkalarının acısını duyuyorsanız insansınız. Biz bu acıları çok uzun süredir çekiyoruz. Depremde asla yerine konulamayacak acılar söz konusu ama biz Cerrahpaşa'da ne yazık ki deprem olmadan enkaz altında kaldık.”

"İSTANBUL'DAKİ SAĞLIK KURUMLARI EN KISA ZAMANDA DEPREMDE GÜVENLİ HALE GETİRİLMELİ"

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Esin Tuncay ve Dr. Tamer Yazar’ın da katıldığı basın toplantısında İTO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nergis Erdoğan'ın okuduğu açıklama şöyle oldu:

Hatay ve Adıyaman gözlemlerimiz, bu bölgelerdeki sağlık kurumlarının büyük bir çoğunluğunun depremde kullanılamaz hale geldiğini, sağlık hizmeti sunumunda kamunun halen yeterince etkin olmadığını, sağlık çalışanlarının koordinasyon ve rotasyonlarında aksaklığın sürdüğünü göstermektedir.
Bu durumun olası İstanbul depreminde yaşanmaması için başta İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri hastaneleri olmak üzere İstanbul’daki sağlık kurumları en kısa zamanda depremde güvenli biçimde hizmete hazır hale getirilmelidir.

6 Şubat 2023’ü inanılmaz boyutta yıkım, can kayıpları ve derin bir acıyla yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu (İTO) 3-5 Mart 2023 tarihlerinde yerinde gözlem yapmak üzere Hatay ve Adıyaman deprem bölgelerinde üç gün süren bir inceleme gezisi yaptı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) raporları ve İTO gözlemleri, deprem bölgesinde sağlık kurumlarının tüm basamaklarda çok ciddi hasar aldığını ve kullanılamaz hale geldiğini göstermektedir.

Hatay’da sağlam kalan ve güvenli hizmet verebilen tek hastane Fransız bir firma tarafından Avrupa Birliği projesi kapsamında depreme karşı güvenli bir teknik kullanılarak yapılan Dörtyol Hastanesidir. Aile Sağlığı Merkezlerinin neredeyse tamamı kullanılamaz derecede hasar görmüştür.

Ziyaretimiz sırasında 165.494 nüfusu ile Hatay ilinin ikinci büyük ilçesi olan Defne’de hastane olmadığını gözledik. İTO, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) gibi kuruluşlar tarafından Sevgi parkında günde 350-400 hasta başvurusuna ulaşan tedavi edici sağlık hizmeti de engellenmişti. Çünkü ziyaretimizden önceki gece bu kurumlar güvenlik gerekçesiyle tahliye edilmiş, hizmetin verildiği çadır ve konteynerler, çevresi ağır hasarlı çok katlı binalarla çevrili ve kendisi tümüyle yıkık durumda olan El Arabi türbesinin bulunduğu dar bir parka taşınmak zorunda kalınmıştı. Yerleşmek için alt yapı desteği arayışında olan gönüllü sağlık çalışanları, devasa sağlık hizmeti eksiği sürerken işlevsiz kalmıştı. Güvenlik güçleri ise işlevlerini yerine getirerek bu alanı da boşaltmaları için aralıksız baskılarını sürdürüyordu.

İncelediğimiz alanlarda ciddi bir tuvalet sıkıntısı yaşanmaktaydı, birçoğu kullanılamaz hale gelmiş, giderleri nehre verilmiş tuvaletler olduğunu gördük. Sevgi parkına komşu bir özel alanda siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları tarafından kurulan revirde hem sağlık hizmeti hem ilaç desteği verildiğine tanık olduk. Aynı zamanda yemek de verilen bu alan metre kareye neredeyse beş kişinin düştüğü bir rağbet görmekteydi.

İlçede beş on çadırdan ibaret bazı alanlar dışında, büyük yıkıma cevap verecek büyüklük ve genişlikte barınma sağlayacak, insani bir barınma alanı göremedik.

Antakya’da ziyaret ettiğimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) kriz koordinasyon merkezi, bir yandan halka ve STK’lara alt yapı, lojistik hizmeti sunarken diğer yandan merkezi revirlerinde rotasyonla gelen hekim, hemşire, diğer sağlık personeli ve Türk Eczacılar Birliğinin (TEB) ilaç desteği ile 24 saat birinci ve ikinci basamak sağlık hizmeti veriyordu.

Samandağ’da bulunan İBB koordinasyon alanı çocuklar için oyun alanları hazırlıyor, öte yandan ilaç ihtiyaç malzemesi için STK’lara depo alanı sağlıyordu. Alanda İTO ve SES’in de içinde bulunduğu gönüllü sağlık çalışanları aracılığıyla psikiyatrik destek dahil birinci basamak sağlık hizmeti veriliyordu. Tuvalet ve duşların da bulunduğu bu alanda halk da konaklayabiliyordu.

Adıyaman’da İTO tarafından sağlanan konteyner alanı ziyaret edildi, Adıyaman Tabip Odası Başkanı İsmail Tosun ile buluşuldu. Konteynerlerin yerleşim ve yatak, su, elektrik, ısınma, duş tuvalet gibi donanım açısından mükemmel bir konaklama ortamı sağladığı gözlendi. Aynı gün SES ve diğer sağlık örgütlerinin hizmet verdiği çevredeki çadır kent ziyaret edilerek yapılanlar hakkında bilgi alındı.

Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ziyaretinde, ikinci ve üçüncü basamak tedavi edici hekimlik hizmetlerinin verildiği, polikliniklerin açık olduğu öğrenildi. Ancak polikliniklerde çalışan hekim ve sağlık personelinin bir kısmı yakınlarını kaybetmiş, depremzede ve çocuklarını başka illere göndermiş olmalarına rağmen çalışmak zorunda bırakılmışlardı. Rotasyonlarla, gönüllülerle çözülebilecek bu duruma seyirci kalındığını ve hakkaniyetsiz bir tutum sergilendiğini ifade ediyorlardı. Bu ifadeler afet yönetimindeki koordinasyon eksikliğinin, hazırlıklarda yetersizliğin açık bir göstergesiydi.
Sonuç olarak yıkımın büyüklüğü en katı yürekleri bile acıtacak boyutlardaydı. Buna karşın özellikle Hatay’da enkaz kaldırma çalışmalarından, barınmaya, sağlık hizmeti sunumundan, hijyenik sorunlara kadar yapılanlar ve yapılması gerekenler açısından ciddi eksiklikler olduğunu gözledik.

Anlattıklarımız bildik bir öykünün tekrarı, kırmızı pazartesi romanıydı aslında. Yıllar öncesinden Hatay’da yayımlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planında, İl Afet Risk Azaltma Planında en büyük doğal afetin deprem olduğunu belirtilmiş, yedi buçuk büyüklüğünde bir deprem senaryosu üzerinde çalışılmış ve bugün yaşananlar öngörülmüştü. Buna rağmen hizmeti koordine edecek AFAD binası, hastaneler ve sağlık kuruluşları, belediye binaları yıkılmıştı.

Gözlemlerimiz bize bir yandan hekimler ve sağlık çalışanlarının inanılmaz özveri ile çalışma azmini, öte yandan koordinasyon eksikliği ve talimat beklemeye dayalı beceriksizlik nedeniyle ellerinin kollarının ne derece bağlandığını gösterdi.

Felakete dönüşen deprem gerçekten çok büyüktü ve sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve toplumun katılımıyla büyük bir dayanışmayı, birlikteliği gerektiriyordu. İyi bir koordinasyonla, içtenlik ve gönüllülük esasına dayalı bir dayanışmadan korkmaksızın, toplumsal hayata önemli katkılar sağlayacak, yaraları hızla saracak bu dayanışma ağını şimdi ve acilen kurmak zorunda olduğumuzu bir kez daha göz önüne seriyordu.

Deprem bölgesinde gördüklerimiz, yaşadığımız derin acı bizi benzer ve belki çok daha ağırının yaşanacağı İstanbul depremi gerçeğiyle de yüzleştirdi. Aile Sağlığı Merkezlerinden (ASM) ihtisas hastanelerine kadar İstanbul’da bina güvenliği oranının ne denli düşük olduğu hem çalışanlar hem de mülki amirler tarafından kuşkusuz biliniyor.

Güncel deprem bölgesinin neredeyse yirmide biri kadar bir alanda, toplam deprem bölgesi nüfusundan daha fazla insanın yaşadığı bir metropolde, bırakın sağlık hizmetini tahliyelerin olanaksızlığını ön görmek için kâhin olmaya gerek yok.

Sağlıkta dönüşüm politikaları geleneksek sağlık kurumlarını ulaşım alt yapısı olmayan perifer alanlara çoktan taşımış durumda, kalanları da taşıma planları hazır.

"CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN BOŞALTMA KARARI İLE KARŞI KARŞIYA"

İstanbul sur içi bölgesinin en önemli iki hastanesi İstanbul ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastaneleri yıllardır yerinde yapılanmak için hastasıyla, hekimiyle, çalışanıyla, mahallelisiyle dayanışıyor ve direniyor. Buna karşın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastanesi bir gün yöneticileri dahil kimsenin haberi olmaksızın, kabul edilmesi mümkün olmayan bir boşaltılma kararı ile karşı karşıya kalıyor.

Kamu kaynaklarının rasyonel bir öncelik planı ve hakkaniyetli bir dağılımla bu hastanelerimizi yenileyecek güçte olduğunu biliyoruz. Bir ay önce başlayan ve halen yaşanmakta olan acıların tekrar yaşanmaması için yetkilileri öncelikle İstanbul sağlık kurumlarının bina güvenliğinin sağlanması için harekete geçmeye ve aşağıdaki koşulları gerçekleştirmeye davet ediyoruz:

1. İstanbul’da mevcut sağlık kurumlarının tümü deprem dayanıklılıkları açısından hızla değerlendirilmeli, gereken girişimler güçlendirme seçenekleri de dikkate alınarak bütçelendirilmeli, durum tespitinin ötesine geçen adımlar atılmalıdır. Sağlık kurumlarının güçlendirilmesi için deprem fonundan bütçe ayrılmalıdır.

2. Olası İstanbul depreminde yerinde yapılanması süren İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri, devasa hasta bakım kapasiteleri ile Avrupa yakasında çok önemli sağlık hizmeti sunumu görevi üstlenecektir. Bu kurumların yerlerinde yapılanması için başlayan yapım süreçleri en kısa zamanda tamamlanmalı, sürecin hızlanması için ek ödenekler tahsis edilmelidir.

3. Aile Sağlığı Merkezleri aynı zamanda toplanma alanları olarak konumlandırılmalıdır.

4. Tüm sağlık kurumlarında gerçek ve işlevsel deprem tatbikatları gerçekleştirilmelidir.

5. Binaların yıkılmasına neden olmasa da güçlü bir sarsıntıda risk oluşturabilecek tavan kaplamaları, ıslak laboratuvar malzemeleri, ameliyathane ve yoğun bakım teçhizatı gibi gereçlerin korumalı koşullarda yerleştirilmesi için her bir kurum düzeyinde denetim süreçleri sağlanarak raporlanmalıdır.
İstanbul Tabip Odası olarak bu süreci büyük bir dikkat ve sorumlulukla takip edeceğimizi kamuoyuna açıkça beyan ediyoruz. Üyelerimizin, sağlık çalışanları ve öğrencilerimizin, hastalarımızın can güvenliği en önemli önceliğimizdir.

Etiketler
Sağlık İstanbul Deprem