Yıldırım Türker yazdı: Sezen Aksu meselesi

Yıldırım Türker, YenidenTV'de yazmaya başladı. Türker, ilk yazısında Sezen Aksu'yu kaleme aldı.

Yıldırım Türker yazdı: Sezen Aksu meselesi

Yıldırım Türker, Yeniden TV'de kaleme aldığı yazısında Sezen Aksu'yu yazdı: "O, bir gönül beraberliği peşindedir. Safdilliği o derece derindir ki bunu başardığında herkesin ağzı açık kalmıştır. İnsana olan inancını hiç kaybetmemiş bir düşçüdür sonuçta. Taşkın bir şefkati vardır. Diken üstünde yaşar."

Sanatçı Sezen Aksu hakkında, dört yıl önce söylediği bir şarkıda İslamiyet’in ilk insanlar olarak kabul ettiği Adem ve Havva’ya ‘‘cahil’’ dediği için, linç kampanyası başlatıldı. Muhafazakar çevrenin şarkı sözlerini bahane ederek başlattığı linç, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önce hedef gösterip ardından geri adım atmasıyla son buldu.

Yıldırım Türker, ilk yazısında Sezen Aksu'yu kaleme aldı.

Türker, şu ifadeleri kullandı:

Hazzı ve hevesi yücelten, hep hayatın yanında duran bir şairdir.

Nitekim zamanla halkın gözünde talip olmadığı kadar büyük bir güç edindi. Kendisinden beklenenler arttı. Düşmanları çoğaldı. Memleketin AKP girişimi kutuplaştırılma hamlesinde elbette yerini bulacaktı.

Barış Süreci’ni desteklediği, “Yetmez ama evet” dediği için ulusalcı camianın gözünden düşmüştü. Artık şarkılarını birçokları gizlice dinliyordu. Onu “uğursuz öteki” ilan ettiler. Kürt muhibbiydi. Kürt bayrağından giysileriyle PKK propagandası yapıyordu. Ermeni geliniydi. Gizli Yahudiydi. Fetöcüydü, bölücüydü, değil mi ki bir gün olsun Türk bayrağına sarınıp gözünde yaşlarla “Ne mutlu Türküm diyene” diye haykırmamıştı. Haindi. Düşmandı.

Bu saldırıları örgütleyen kesim barış düşmanıydı. Kürt meselesi üstüne kıllarını kıpırdatmıyor, sessizce çocuklarını diğer çocukları öldürmesi, onlar tarafından öldürülmesi için otobüslere doldurup savaş meydanlarına yolluyorlardı. Kürtçe yasağını meşrulaştırmak için kırk dereden su getiriyor, Kürtlerin adını bile duymaya tahammül edemiyorlardı.

Sezen ise Mehmetçiği şanlı şehit adayı olarak değil hepimizin kurbanı olarak görüyordu. “Memet daha çok küçüksün Memet / İnsan soyu böyle nihayet / Öteki de sen, beriki de sen / Kendini de bizi de dünyayı da affet” diye yakarıyordu.

Toplumun bir kesiminin iliklerine işlemiş Kürt düşmanlığı barış konusunda gayret gösteren herkesi karalamak için yeterli bir motivasyondu.

“Kürt Açılımı”na destek verdiği, “yetmez ama evet” dediği için büyük saldırılara uğradı. “Araştırmacı” gazeteci müsveddeleri tarafından mesnetsiz dedikodularla itibarı yok edilmeye çalışıldı. Geri adım atmadı. Cevabı vardı:

“Benim kuşağım büyük acılardan geçti. Darbelerden, faili meçhullerden, ‘Cumartesi Anneleri’nden, işkencelerden gelir adaletsizliğine kadar… Hangi birini sayayım. Bütün bu acılardan süzülüp damıtılmış bir umuttu benim ‘evet’im…… ’Pişman mısın?’ gibi soruları ya da ‘Özür dile’ gibi buyurgan yaklaşımları özgürlük bağlamında henüz yeteri kadar olgunlaşmamış oluşumuza bağlıyorum. İnsan umudundan pişman olmaz…”

Cumhurbaşkanı’nın kadük olan şeriat kalkışmasında bütün toplum bir kez daha hayatlarındaki Sezen’i tarttılar.

CB, cami minberinden dilinin koparılması vaciptir fetvası ile toplumun karşısına çıktığında ana muhalefet lideri hiç ses çıkarmıyor, ulusalcıların en kanlıları ellerini ovuşturuyordu.

Sezen Aksu, bir kez daha ulusalcılarla İslamcıları birleştiriyor, onların birbirlerinden pek de farkı olmadığını açık ediyordu.

Ana muhalefet, Sezen’den geçtim herhangi bir vatandaş için camiden fetva verilmesini hiç önemsememişti. Böylesi açık ve coşkulu bir şeriat provasının kıyamet kopartması beklenirken öyle olmadı. Şeriat hedefinden güçlü bir gündem olabilirmiş gibi “gündem saptırma” deyip geçtiler.

İslamcı dil, “Bir Roman’ı sevdim” diyen, bir Ermeni’yle aşk yaşayan, Kürtlerle kucaklaşan bu gâvur kadına yüklenirken ulusalcıların sağladığı levazımdan da yararlandı. Ergenekon muhibbi Genelkurmay’ın yaratmış olduğu dosyalar bir kez daha döküldü. Kürt kadın milletvekilleriyle çekilmiş fotoğrafı yayıldı. Korkunç Kürt Hayaleti tekrar üstümüzde salındı.

Sezen Aksu’nun özgürlükten başka hiçbir şeye borcu yoktu. Çapkındı. Hesap vermiyordu.

En önemlisi, benzersiz gücüyle hizayı bozuyordu. Hizaya girmemekle kalmayıp hizaya karşı kışkırtıyordu. Hiyerarşi bekçilerinin tahammül edemediği de işte budur.

Sezen Aksu, bulunduğu yere kimsenin “tensipleriyle” gelmemiştir. Kimsenin “affıyla” da susmaz.

O, şu koca dünyaya sesini, şiirini salmış, bütün insanları merak eden cesur bir kız çocuğudur.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Etiketler
Sezen Aksu NTV