AKP'nin Boğaziçi'ne yönelik saldırılarında son durum ele alındı: 'Cepheyi fakültelere çektik'

Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasının ardından başlayan eylemler devam ederken; açılan davalara ilişkin bilgilendirme paneli açıldı. Panelde sürece ilişkin ise ''Cepheyi fakültelere çektik'' denildi.

AKP'nin Boğaziçi'ne yönelik saldırılarında son durum ele alındı: 'Cepheyi fakültelere çektik'

Prof. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyio Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne dışarıdan rektör olarak atılması ile birlikte Türkiye, son yılların en büyük üniversite eylemlerinden biri ile karşılaştı.

Bulu'nun görevden alınması sonarsı yerine ünversite içinden Prof. Naci İnci'nin atanması da bu eylem ve tepkileri bitirmedi. Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 369 gün önce başlaektörlük binasına sırtlarını dönerek başlattıkları #KabuletmiyoruzVazgeçmiyoruz mesajlı ''özgür, özerk ve demokratik üniversite'' talep eden eylemlerini sürdürüyor.

DAVA SÜREÇLERİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

Üniversitede 2021 yılının Ocak ayında başlayan ve 78 haftadır devam eden bu eylemlilik süreci boyunca merkezi yönetim ve Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin senato, üniversite yönetim kurulu dekanlıklar ve yeni fakülteler başta olmak üzere, üniversite organlarını şekillendirmek amacıyla aldıkları çeşitli kararlar Boğaziçi Üniversiteli akademisyenler tarafından yargıya taşındı.

20 Haziran'da ise açılan davalar hakkında Boğaziçi mezunları bilgilendirmek için bir panel düzenlendi.

BÜMED Sosyal Tesis'te düzenlenen panele Prof. Dr. Kuban Altınel ve avukat Fırat Kuyurtar konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Necdet Hasgül üstlendi.

''BOĞAZİÇİ'NİN ÖZGÜRLÜK VE ÖZERKLİĞİNİ SAVUNMAYI KENDİMİZE GÖREV BİLDİK''

Panelde ilk sözü alan Prof. Dr. Kuban Altınel, 7 Şubat 2021 tarihinde yayınlanan Resmi Gazete'de yer alan Boğaziçi Üniversitesi'nde hukuk ve iletişim fakülteleri kurulması yönündeki Cumhurbaşkanı kararının Anayasa ile çeliştiğini savundu.

Altınel, ''Cumhurbaşkanın kararı anayasa ile çelişkili. İlginç bir durum ortaya çıktı: Bu durum yasaya da aykırı. Bir kararname ile bir yasaya ek yapılmış, bir kararname ile de başka bir kanuna ek yapılmış. Ek yapılan kanunda 'fakülteler kesinlikle kanun ile kurulur' diyor.

Biz Boğaziçi Üniversitesi'nin özgürlüğüne ve özerkliğine yönelik hem iç hem de dış saldırılara karşı savunma yapmayı kendimize görev bildik'' dedi.

''ANAYASA'NIN 130. MADDESİ BİZİM MİHENK TAŞIMIZ''

Altınel'in ardından Avukat Fırat Kuyutal söz aldı.

Açtıkları davaların 'mihenk taşı'nın Anayasa'nın 130. maddesi olduğu belirten Kuyutal şöyle konuştu:

''Biz avukatlar olarak her zaman şunu söyleriz: Hak öznesi varsa bizim yaptığımız işin de çok manası olmaz. Burada tek bir mücadele yürütülüyor. Burada gerçekten iş tanımları da net bulunduğu için süreci hakkıyla yerine getirebildik.

Burada genel çerçevemiz olan idari özerklik bağlamında; senato, dekanlıklar ve atamalar gibi başlıklarda biz davalar açtık. Bunun haricinde hocalarımızın bireysel olarak yaşadıkları hukuksuzluklar, öğrencilerin yaşadıkları hukuksuzluklar karşısında mücadele eden meslektaşlarım var.

Biz anayasa, yasa ve mevzuatlara baktığımızda biz haklıyız. Argümanlarımız son derecek doğru ancak ortam farklı, siyasi iklim herşeyi belirliyor. Biz kağıt üzerinde de kalsa anayasaya dönüp bakmak zorundayız. Temel ilke ve kurallar buradan belirleniyor. Bizim en başta bakmamız gereken anayasa kuralı Anayasa'nın 2. maddesi; 'Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal, hukuk devletidir.'

Bu hala değiştirilmedi. Bu çerçevede hak talebinde bulunmak hala meşrudur. 130. madde ise bizim açtığımız davaların mihenk taşı. Bu maddeye göre üniversitelerimiz serbestçe bilimin üretildiği ve bilimsel özerkliğin var olması gerektiği, yasa ve mevzuat kurallarının da bu ilke kapsamında düzenlenmesinin şart koşulduğu bir madde.''

ANAYASA MAHKEMESİ'NİN KARARLARINI ÖRNEK GÖSTERDİ

Avukat Fırat Kuyutal, Yüksek Öğretim Kurumu kanuna göre, kendilerinin haklılığının ortada olduğu dile getirdi:

'' YÖK çok sorunlu bir kurum. Her şeye yetkisi var. Kanuna göre yetkiler tanımlanmış durumda. Şu anda mevzut anayasamız ve Yüksek Öğretim Kanunu'na göre, bir uygulama yapılsa biz bunları yaşamayacağız. İdare özerklik, 130. maddede doğrudan tanımlamış değil ama bilimsel özerkliğin var olabilmesi için idari özerkliğin var olabilmesi gerektiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin 2010 ve 2020 yılında verdiği bir takım kararları var. 2021 yılının Nisan ayında da benzer bir karar çıktı. Bu karar ile önceki kararlarının devam ettirilmesi ve cumhurbaşkanlığı sisteminde de sürmesi gerektiğini bildirdi.

Tekrar tekrar söylüyoruz: Üniversiteler idari ve bilimsel olarak özerklik sahip yüksek öğretim kurumlarıdır. Burada siz bu özerkliği sağlamazsanız üniversitelerde bilim üretilemez.

''ÜNİVERSİTE KADROSU DIŞINDA ATAMA YAPACAKSINIZ GEREKÇESİNİ GÖSTERMEK ZORUNDASINIZ''

Rektör seçim usülü son 6 yıl içerisinde 3 kez değiştirildi. En son aşamada alalede bir şekilde yönetici alıyormuş gibi mail aracılığıyla cvnin kabul edildiği ucube bir sisteme geçildi.

Üst düzey kamu görevlileri, cumhurbaşkanı tarafından atanabilir, bu anayasada yer alıyor. Bunun yanı sıra üniversitede bilimsek özerkliği zedelemeyecek şekilde bu atamaların yapılması gerekir. Yani 'Sana yeterli adaylar gönderilir sen bunların içerisinde bir kişiyi seçersin ama bunu da kadrolaşmak için keyfine göre yapamazsın.'

Mesela siz bir üniversite yüzlerce akademisyen olması rağmen onların içerisinden bir atama yapmıyorsanız bu sebebi açıklamak zorundasınız. ''

''CEPHEYİ FAKÜLTELERE ÇEKTİK''

Kuban Altınel ardından yeni söz alarak üniversitede yaşanan süreci aktardı.

Altınel, ''Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşananlar küçük bir Türkiye modelidir. Melih Bulu atandıktan sonra içeriden rektör yardımcıları çıktı. Biri rektör, diğer ikisi rektör yardımcısı oldu. Ama ondan sonra biz üniversite savunma hatlarını oluşturduk.

Sonunda bunlar bizden gerekli desteği bulamayınca burayı yıkmaya karar verdiler. Üç tane dekanı uyduruk nedenlerle tek işlemle görevden aldılar. Sonra dışarıdan dekanlar geldi. Gördüğünüz gibi içeriden değil dışarıdan katakullilerle ele geçirdiler.

Biz de şu anda cepheyi fakültelere çektik. Çünkü burası kendi çapında küçük bir üniversite'' ifadelerini kullandı.

Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi, geçtiğimiz yaz üniversite içinde yapılan kapalı devre seçimlerde yüksek oy alan hocalar yerine en düşük desteğe sahip olan kişinin tercih edilme gerekçesini anlamadığını da söyledi.

Prof. Altınel, ''Bizim açtığımız ilk davalar rektör atamaları ile ilgili davalar oldu. Melih Bulu'nun atanmasına ilişkin açtığımız dava muhattapsız kaldı ama Naci İnci için açtığımız davada hukuki argümanımız, bahsettiğimiz Anayasa'nın 130. maddesi oldu. Doğrudan cumhurbaşkanına istediği kişiyi atama yetkisine dokunan bir noktadan yaklaştık. Naci İnci de daha önemli bir gerekçemiz daha vardı: Buraya değerli hocalarımız aday oldular. Ve hocalarımız aday olduktan sonra Naci İnci'nin neden rektör olamayacağını kamuoyuna açıkça belirttiler. Şu an ki mevzuat kurallarına rağmen neden İnci'nin tercih edilip diğer hocaların tercih edilmediği bilmiyoruz'' dedi.

Boğaziçili akademisyen, bu süreçte üniversiteye zarar verdiğini düşündüğü ve 'akademik koç başları' olarak değerlendirdiği konuları beş başlıkta topladı:

1. YÖK'ün kolaştırıcı kararları,

2. Hukuk fakültesi, İletişim fakültesi, veri bilimi enstitüsü

3. Vekaleten/tedviren atama usullerinin keyfi kullanımı

4. 40/b usulü dahil çeşitli geçici görevlendirme usullüleri

5. 1416 sayılı kanun atamaları''

Etiketler
Boğaziçi Üniversitesi Saldırı Üniversite