Tahir Elçi davası: ‘Dört tanık yalan ifade verdiklerini itiraf ettiler, hiçbir şey yapılmadı’

Diyarbakır Sur'da 2015’te düzenlenen bir basın açıklaması sırasında saldırıya uğrayan ve hayatını kaybeden Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin ölümüne ilişkin devam eden yargılamayla ilgili avukatları ve ailesi açıklama yaptı.

Tahir Elçi davası: ‘Dört tanık yalan ifade verdiklerini itiraf ettiler, hiçbir şey yapılmadı’

FIRAT FISTIK / GERÇEK GÜNDEM

Avukatlar, 15 Haziran 2022 tarihinde görülecek dördüncü duruşma öncesi davanın ilerleyişine dair bilgiler paylaştı. Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili kasten ve olası kastla öldürme suçundan üç polis memuru hakkında bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan cezalandırılmaları talebiyle 20 Mart 2020 tarihli iddianame Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş, dava açılmıştı. İlk duruşma Ekim 2020’de gerçekleşmişti.

Soruşturmanın genişletilmesiyle ilgili avukatların talepleri sürekli olarak reddedilirken, avukatlar davanın bir şekilde kapatılmak istendiğini söylüyor.

Toplantıdaki ilk konuşmayı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi yaptı. 1,5 yıldır devam eden yargılama süreci hakkında konuşan Elçi, “Ben adalet arayışını bir yolculuğa benzetiyorum. Bir insan evladının karşılaşacağı en zor yolculuklardan biri. Hak arayışı yolculuğu bu. Bu yolculukta mağdurun istekleri, talepleri, mahkeme heyeti tarafından yerine getirilmesinin kolay olmadığını en iyi bilenlerdeniz. Mağdur belli bir çaba içinde olsa, ilgili suçluların, sanıkların yargılanması konusunda talepler dile getirilse de bu sadece avukatların veya mağdurların tek başına yeterli gelmediğini çok daha iyi gördük” dedi.

Tahir Elçi davası: ‘Dört tanık yalan ifade verdiklerini itiraf ettiler, hiçbir şey yapılmadı’ - Resim : 1

“1,5 YILIN SONUNDA YARI YOLDA BIRAKILDIK”

“Çıktığımız yolculukta, 1,5 yılın sonunda biz yarı yolda bırakıldık” diyen Elçi, “Şu anda şunu sorabilirsiniz, bunu bilmiyor muydunuz? Şunu da dile getirmek gerekir ki; her nedense umutlanmayı daha çok tercih ediyorsunuz. Çünkü o umudu kendi yüreğinizde hissetmediğiniz zaman ne başlamanız ne devam etmeniz mümkündür. Bu yolculuğa çıkmakta inat ettik” diye konuştu.

İlk duruşmada dahi mağdur olmalarına rağmen sanık muamelesi gördüklerini, salondan atılmakla tehdit edildiklerini belirten Elçi, “Hiçbir talebimizin kabul edilmeyeceğine ikna olduk diyebiliriz, yine de devam etmek istedik. Böyle mahkemeyle ne gibi engellemeyle karşılaştığımızı açıklama çabası içindeyiz. Duruşmalarda mahkeme heyetinin çeliklerle, zırhlarla aramıza duvar ördüğünü fark ettik. Duvarın arkasında bu dosyanın cezasızlıkla sonuçlanacağı fikri vardı. Yargılananların usulen yargılandığı hissini gittikçe daha çok görebiliyoruz. Başlarken bile bununla karşılaşacağımızı biliyorduk, yargının durumunu hiç bilmiyormuşuz gibi bu yola devam etmeye çalıştık ama 1,5 yılın ardından bizim defalarca taleplerimiz oldu, kabul edilmedi” dedi.

“KENDİMİ ENGİZİSYON MAHKEMESİNDE HİSSEDİYORUM”

“Tahir Elçi’nin sadece Kürtler açısından değil Kürtler ve Türkler açısından bu hafızaya ismini yazdırdığını iyi biliyoruz” diyen Elçi, şöyle devam etti: “Bizler toplumun barış duygusuyla, güven duygusu içinde yaşaması gerektiğine inanıyoruz. Mahkemenin bizim kadar toplumu düşünecek, barışı düşünecek çaba içinde olmadığını görüyoruz. 7 yıl önceki suikast dosyasının ağırlığını her defasında hissediyoruz. Mahkeme heyetine baktığım zaman kendimi ortaçağ zihniyetinde bir katolik kilisesine dayanan, objektif olmaktan uzak, tamamiyle dogmatik fikirlerle mağduriyet karşısında sağır, hiçbir acı hissetmeyen bir engizisyon mahkemesinde olduğumu hissediyorum.”

“MIŞ GİBİ YAPIYORLAR”

Avukat Orhan Kemal Cengiz de davayla ilgili bilgiler paylaştı. “Bir iddianame hazırlanmış gibi, deliller toplanmış gibi yapıyorlar. Mahkeme de yargılama yapıyormuş gibi davranıyor” diyen Ertekin, “Bizden de mış gibi yapmamız isteniyor. Gözümüzün önünde duran heyulaları görmemiş gibi yapmamızı istiyorlar. Biz net şekilde bir şeyi görüyoruz, karanlığın içinden bir el çıktı ve Tahir Elçi’yi vurdu. O elin arkasında çok büyük bir ağ olduğunu görüyoruz. Tıpkı Hrant Dink dosyasında olduğu gibi. Hrant Dink ile Tahir Elçi’nin benzerliği siyasal olarak durdukları yer değildi, davaları da, onları hedef alan ağlar da benzerlik gösteriyor” dedi.

“Tahir Elçi’yi hedef aldılar, onu şeytanlaştırdılar. Bir de biliyorsunuz sonra yargı devreye giriyor” ifadelerini kullanan Ertekin, “Türkiye tarihinde görülmemiş bir hızla, dokuz gün sonra Tahir Elçi hakkında terör örgütü propagandasından iddianame düzenlendi. Tahir Elçi, ‘Ben ifade vermek istiyorum’ dedi. Bunu duymamış gibi yaptılar, barodan gözaltı yaptılar. Tamamen bir şov. Hedef göstermenin apaçık hale getirilmesi” diye konuştu.

“AYLARCA DELİLLER TOPLANMADI”

28 Kasım 2015’te Tahir Elçi’nin öldürüldüğü günü anlamak için öncesine bakmak gerektiğini belirten Ertekin, yaşananları ve şüphelerini şöyle anlattı: “28 Kasım’da ne olduğunu, 27 Kasım’a bakmadan anlamamız mümkün değil. Kadın hastanesi önünde 27 Kasım’da bir çatışma meydana geliyor. PKK militanları polisle çatışıyor. Biliyoruz ki, Mahsun Gürkan takip ediliyor. Polise saldırmış o gün, bir polisi yaralamış. Ertesi gün Mahsun Gürkan ve Uğur Yakışık için 13 kilometrelik takip var, adım adım takip. Yol bomboş. Polisler onları durdurmuyor. Nerede durduruyorlar? Anons yapıyorlar, ‘şüpheli kişiler var kontrol etseniz iyi olur’ diyorlar. Arkasından polisler öldürülüyor ve ondan sonra o sokağa giriyorlar. Diyarbakır’ın en kalabalık caddelerinden birinde durduruyorlar. Bütün bunlar olduktan sonra bir kişi ölüyor, Tahir Elçi. Bizden, bütün bunların tesadüf olduğuna inanmamız isteniyor. Aylarca oradaki deliller toplanmadı. Hepimizin aklıyla alay ediyorlar. 3,5 ay sonra olay yeri incelemesi yapıyorlar…”

TANIKLARA BASKIYLA, VAATLE İFADE VERDİRİLDİ

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ise şöyle konuştu: “4 yıldır dosyada tek bir şüpheli yok. Tahir Elçi, her sokağında istihbaratçıların olduğu, kameraların olduğu bir ilde kaybedildi. Kamera kayıtlarının kaybedilmesi, delillerin toplanmaması, tüm bunlar tesadüf olamaz. Ne tesadüf ki tam da cinayetin işlendiği kayıtlar poliste de yok. 13 saniyelik kesinti var. 4,5 yıl sonra iddianameyle karşılaştık. Dikkat çekici olan şuydu, istihbaratın takibi altında olan iki örgüt mensubunun öldürdüğü polisler vardı. Ama nedense iki polis memurunun öldürülmesiyle ilgili bir dava açılmadı. Neden açılmadı? Soruşturma aşamasında dinledikleri tanıkların mahkemedeki beyanlarından da bir şeyler anladık. Cinayetin örgüt mensupları tarafından işlendiği şeklinde algı yaratmak istediklerini gösterdi. Dört tanık da Elçi’nin cinayetine tanıklık etmediklerini söylediler. Kendilerine yapılan vaatleri anlattılar, bizzat savcıların isimlerini verdiler. Nasıl baskıya maruz kaldıklarını dile getirdiler. Dolayısıyla bu soruşturmayı manipüle eden savcılar hakkında gerekli yasal işletmeleri başlatmak konusunda beklentimiz oluştu. Tanıkların işkence iddiasını mahkeme heyeti ve savcı dikkate almadı.

Etiketler
Tahir Elçi Diyarbakır Saldırı