Ayten Öztürk ‘Adalet istiyorum’ diyerek kampanya başlattı: İşkence iddiaları ve yıllar süren dava dosyasında neler var?

İki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan ve tahliye edilen Ayten Öztürk'e, 303 gün sonra "elimizde yoktu, sırayla takıyoruz" diyerek elektronik kelepçe takıldı. Öztürk'ün geçmişinde ise, işkence iddiaları ve yıllar süre dava dosyası vardı.

Ayten Öztürk ‘Adalet istiyorum’ diyerek kampanya başlattı: İşkence iddiaları ve yıllar süren dava dosyasında neler var?

GERÇEK GÜNDEM - FURKAN KARABAY

Ağırlaştırılmış müebbet ve ağır hapis cezalarının yağdırıldığı Gezi davasına tepkiler sürerken, birçok davada benzer tutarsızlıkların yapıldığı ve ağır kararların verildiği biliniyor. Bunun bir örneği de iki kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan Ayten Öztürk’ün yargılandığı davaydı.

Yıllar önce, Beyrut Havalimanı’nda gözaltına alındıktan sonra aylarca kendisinden haber alınamayan ve bu sürede işkence gördüğünü söyleyen Ayten Öztürk’e, 303 günlük ev hapsinin ardından elektronik kelepçe takıldı.

İki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Öztürk, “tutukluluktan beklenen fayda gerçekleşti" diyerek tahliye edilmişti. Mahkeme kararında Öztürk, ev hapsine mahkum edilmişti. Öte yandan kararda Öztürk’e elektronik kelepçe takılmasına dair bir ibare yoktu.

Sosyal medya hesaplarından adalet talep eden Öztürk, “6 ay işkence gördüm, 3,5 yıl tutsaklık yaşadım, vücudumda 898 yara açtılar! İki gün önce de mesafesi 10 metreyi aşmayan bir elektronik kelepçeyi dayattılar! Amaçlanan nedir” dedi. İşkenceye uğradığına dair fotoğrafları paylaşan Öztürk, “Adalet istiyorum” diyerek change.org adlı sitede imza kampanyası başlattı.

Bununla birlikte, Ayten Öztürk’ün yargılanma sürecinde yaşananlar ise puslu olarak kaldı.

“TECAVÜZCÜ” DEYİP SALDIRDILAR

Bundan 14 yıl önce, 5 Kasım 2008 tarihinde, Okmeydanı’nda kimi tanıklara göre, çok sayıda kişi ellerinde demir çubuklarla S.C.’ye saldırdı. Saldırganların “tecavüzcü bu” diye bağırdığı ve dakikalarca S.C.’ye demir çubuklarla vurduğu ifade edildi. İddialara göre, S.C. mahallede çocuklara cinsel tacizde bulunmuş, telefonunda da görüntülerini saklamıştı.

Kaldırıldığı hastanede polise ifade veren S.C., kendisine saldıranlarda şikayetçi olmadığını söyledi. S.C iki gün sonra yaşamını yitirdi.

GÖZALTILAR BAŞLADI: FETÖ’NÜN KUMPASÇI POLİSİNİN ALTINDA İMZALARI VAR

S.C.’nin ölümünün ardından, Okmeydanı’nda 3 kişi gözaltına alındı. Bu üç kişinden biri Mesut P. idi. Mesut P., iddiaya göre polisin düzenlemiş olduğu fezlekeyi imzaladı. Ardından polis, Okmeydanı’nda 10 kişi daha gözaltına aldı ve tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da olaydan bir yıl sonra 2 Ocak 2009’da, 4 sanık hakkında iddianame düzenlendi. 2 Aralık 2009 tarihinde de 15 sanık hakkında yeni bir iddianame hazırlandı.

Soruşturma sürecinde, kolluk kuvvetleri tarafından dosyadaki sanıkların telefon tapelerinin dinlenmesi, dökümünün yapılması, imhası işlemleri, ev arama, gözaltı, el koyma, yakalama, kan-kıl-tükürük örneklerinin alınması istemlerine imza atan isim ise Terörle Mücadele Amiri Mutlu Ekizoğlu’ydu. Mutlu Ekizoğlu, FETÖ’nün Poyrazköy olmak üzere birçok kumpasında yer alan emniyet mensubuydu. Emniyet Müdürü Ekizoğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “Yetkisini veya nüfusunu kendisine veya başkasına çıkar sağlamak amacıyla veya kin ve dostluk nedeniyle kötüye kullanmak” gerekçesiyle ihraç edildi. Ardından kumpas davalarda yer almasından dolayı yargılandı.

Ekizoğlu’nun imzasının bulunduğu evraklarla S.C.’nin ölümünün ardından hazırlanan iddianamede, adli bir olay olmasına rağmen sanıklara “Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Öldürme, Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Mala Zarar Verme” suçlamaları yöneltildi.

İddianamede, sanıkların DHKP-C militanları oldukları, olayın örgütlü yapıldığı öne sürüldü. Davada, gizli tanıkların beyanları ise dikkat çekiciydi.

GİZLİ TANIKLAR ORTAYA ÇIKTI

Gizli tanık beyanlarında, saldırının Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneği tarafından gerçekleştirdiğine dair ifadeler yer aldı. Gizli tanık “Adalet” ise S.C.’ye biri siyah diğeri kırmızı maskeli iki kişinin demir sopalarla saldırdığını, etrafta ise elli kişinin olduğunu söyledi.

Öte yandan gizli tanık “Adalet”, çevredeki elli kişiden tespit ettiklerinin Okmeydanı Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’ne girip çıktıklarını öne sürdü. Temel Haklar ve Özgürlükler derneği için savcılık, “Operasyonlarda ele geçirilen dökümanlara göre Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC)'nin DHKP-C terör örgütünün açıklamalarını istenilen adreslere göndermek, ölen teröristlerin cenazelerinin organize edilmesi, önemli gün ve haftalarda eylem ve etkinliklerin organize edilmesi, örgüt yayınlarının satışının organize edilmesi, örgüte destek sağlanması gibi faaliyetlerde bulunduğu” tanımını yaptı.

Tutuklu yargılanan sanıkların aileleri “Bu olay, devrimci gençlerin yoğunlaştığı Okmeydanı’nda değil de Fatih’te yaşansaydı, yargılama ne yönde olurdu” dedi ve davanın siyasi olduğuna dikkat çekti

TANIK BEYANLARI ESAS KABUL EDİLDİ: KAMERA KAYITLARA DOSYAYA KONMADI, KEŞİF YAPILMADI

Soruşturma sırasında ifadeleri alınan sanıklardan Mesut P. ve Burak A., S.C.’nin dövüldüğü sırada etrafta olanları teşhis ettiğine dair beyanlarına yer verildi. Bu beyanlar esas kabul edildi. Tutuklu sanıkların avukatları da dava dosyalarında hiçbir kamera kaydının yer almamasına dikkat çekti. İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olaydan 6 ay sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak olay anına ilişkin kamera ve görüntülerinin bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılmasına karar vermiş ancak cevap olumsuz oldu. Ayrıca olay yerinde keşif gerçekleştirilmediği ifade edildi.

Davada tutuklu yargılanan sanıklar hakkındaki tek kanıt beyanlardı. Öte yandan FETÖ’nün sık sık kumpas davalarda kullandığı “gizli tanık” da bu dosyaya eklenmişti. İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesinde görülen yargılamanın 4. celsesinde gizli tanık Ada davaya konu edilen derneğin görevlilerinin veya derneğin bu olayda etkisi olup olmadığı konusunda beyanda bulunmadığını söyledi. Halbuki gizli tanık Ada’nın, 7 Kasım 2008 tarihli Tem Şube Müdürlüğüne bağlı polis memurlarınca alınan ifadesinde yaşanan olayın örgütsel bir faaliyet olduğuna ilişkin değerlendirme mevcuttu.

MAHKEME EL DEĞİŞTİRDİ: 9 YIL SONRA CEZA ÇIKTI

Yargılamanın bulunduğu aşamanın üzerinden 2 sene geçtikten sonra kanun değişikliği ile mahkeme el değiştirdi. Dava dokuz yıl boyunca adeta askıda kaldı. Davayı devralan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 10 Haziran 2021 tarihinde kararını verdi. Kararda, “Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Öldürme, Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Mala Zarar Verme” suçlarından ceza çıktı. Ağırlaştırılmış müebbet cezaları verildi.

Davada iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlardan biri de Ayten Öztürk’tü. Ayten Öztürk’ün anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiği ve tasarlayarak öldürme gerçekleştirdiği söylendi.

LİNCİ KALDIRIMDAN İZLEDİĞİ İÇİN “ANAYASAL DÜZENİ ORTADAN KALDIRMA” SUÇUNDAN CEZA VERİLDİ

Ancak davada Ayten Öztürk hakkındaki tek kanıt, Mesut P.'nin beyanıydı. İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, “Mesut P.'nin soruşturma sırasında yaptığı teşhislerde Ayten Öztürk’ü Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneğinde uyuşturucu ve kumar üzerine düzenlenen toplantıya katılan ve SC’nin linç edildiği sırada olayı izleyen kişi olarak teşhis ettiği” ifade edildi. Öte yandan Öztürk’ün S.C.’nin dövülmesini izlediğine dair bir kamera kaydı yoktu.

Ayten Öztürk hakkında bir diğer beyan ise Burak Altundal’a aitti. Altundal ifadesinde Öztürk’ü Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneği’nin binasında gördüğünü söyledi.

Yani Ayten Öztürk, S.C.’nin dövülmesini kaldırımda izlediği ve dernek binasında görüldüğü beyanları üzerine iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.

AYTEN ÖZTÜRK “KAYIP”: İŞKENCE İDDASI, YÜZLERCE YARA İZİ

2018 yılından itibaren tutuklu olan Öztürk, “tutukluluktan beklenen fayda gerçekleşti” denilerek 2021’de tahliye edildi. Ve ev hapsi cezasına mahkum edildi.

Ancak dava dosyasındaki çarpıklıklar sadece bundan ibaret değildi. Davanın 23 Ocak 2018 tarihli 18’inci celsesinde, Ayten Öztürk’ün savunmasının tespiti için yakalama kararı çıkarılmasına” karar verildi. 24 Nisan 2018 tarihli 14’üncü duruşmada ise savunmanın tespiti yönündeki yakalama kararının devamına karar verildi.

Ancak bu karardan önce Öztürk, 8 Mart 2018’de, Beyrut Havalimanı’nda gözaltına alınmıştı. Öztürk, 5 gün boyunca burada tutuldu ve 13 Mart 2018’de Beyrut polisi tarafından Tür yetkililere teslim edilmesi sırasında iddiaya göre başına çuval geçirilerek bilinmeyen bir yere götürüldü. Öztürk’ün avukatlarına göre, müvekkilleri aylarca burada işkence gördü. İşkenceye dair doktor raporları da vardı. Avukatlara göre, Öztürk’e, süngerli hücrede çıplak şekilde tutulma, 24 saat kamera ile izlenme, hücreye sıcak hava, soğuk hava, sigara dumanı doldurma, askıya alma, parmak uçlarından elektrik verme, falaka, cinsel taciz gibi işkenceler uygulandı ve iğne ile ne olduğu bilinmeyen bir kimyasal madde enjekte edildi.

BOŞ ARAZİYE BIRAKILDI: DAKİKALAR SONRA GÖZALTINA ALINIP TUTUKLANDI

Vücudunda 898 yara izi olduğu söylenen Öztürk, iddiaya göre işkencenin ardından 28 Ağustos 2018’de Ankara Yapracık’ta bulunan bir tarlaya yanında iki valiz ve bir sırt çantasıyla birlikte bırakıldı. Tarlaya bırakılmasından sonra Ankara TEM şube polisleri Öztürk’ü gözaltına aldı. 3 gün sonra da 31 Ağustos 2018 tarihinde adliyeye sevk edilip tutuklandı.

Ayten Öztürk, bu süreçte yaşadıklarını “Türkiye'deki bir işkencehaneye getirildim. Çırılçıplak soyuldum. Süngerli bir hücreye atıldım. Günlerce gözlerim, ellerim bağlı halde tutuldum. Bana işbirliği teklif edildi. Duvardaki halkalara bileklerimden astılar. Bedenimin her yanına dakikalarca elektrik verip ‘konuş’ diye bağırdılar. Her yerimde yanık izleri oluştu. Parmak uçlarıma elektrik bağladılar. Copla taciz ederken başkalarına nasıl tecavüz ettiklerini anlattılar. Orada işkence gören başkaları da vardı, tek kadın bendim. Havasız, susuz, güneşsiz, kendilerinin ‘cehennemin dibi’ olarak tanımladıkları bir yerdi. Ben o işkencelerde 25 kilo verdim. Bedenimde 898 yara-iz tespit edildi. Beden yaralarım kapandı ama içimdeki yaralar bu adaletsizlik ortadan kalkmadan asla kapanmayacak” sözleriyle anlattı.

TUTUKLANDIĞI DAVA REDDEDİLDİ: İŞKENCEYE UĞRADIĞINI SÖYLEDİĞİ AYLAR PUSLU KALDI

Öztürk’ün “sahte pasaportla yakalandığı” gerekçesiyle açılan soruşturmada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla’ hazırlanan iddianame ise İstanbul’daki linç davasındaki dosyası ile birleştirildi. Savcı Yarcan Mutlu tarafından hazırlanan iddianamede, DHKP-C ve eylemlerine yer verildi. Ayten Öztürk hakkında sivil toplum örgütlerinin paylaşımlarına yer verildi ve terör örgütü üyesi olduğu suçlaması yöneltildi.
İstanbul’daki linç davasında ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamesi ile açılan davanın reddine hükmedildi. Linç davasında ise iki kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi.

13 yıl süren davada ise ne ak ne de karar belli oldu. Gizli tanıklar ve itirafçıların beyanları üzerinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verildi.

“KELEPÇEMİZ AZDI, YENİ SIRASI GELDİ”

Ev hapsinde olan Ayten Öztürk’e ise 303'üncü günde apar topar evine gelen polisler elektronik kelepçe taktı. Öztürk’ün “neden 300 gün sonra geldiniz” sorusuna ise polisler “kelepçemiz azdı, yoktu, sırayla takıyoruz, sırası geldi” diye yanıt verdi.

Öztürk’ün avukatı Seda Şaraldı ise “Herhangi bir elektronik kelepçe uygulanmasına dair bir mahkeme kararı yoktu. Bugüne kadar da bu uygulamaya gidilmedi. Bu kararı polis değil mahkeme verir. Denetimli Serbestlik Müdürlüğü kendi inisiyatifi ile bu kararı uyguladı" dedi.

Avukatların beyanlarına göre ise Öztürk’ün işkence iddiası ve vücudundaki yüzlerce yara ise hiçbir zaman aydınlatılmadı ve üstü kapatılmak istendi.

Etiketler
Hapis cezası İşkence Tahliye