Milyar dolar karşılığında devlete dönüyor: Özelleştirilen Türk Telekom'un 17 yıllık süreci

T24 yazarı Füsun Sarp Nebil, Türk Telekom'un özelleştirildikten 17 yıl sonra devlete döndüğü süreçte neler yaşandığını anlattı.

Milyar dolar karşılığında devlete dönüyor: Özelleştirilen Türk Telekom'un 17 yıllık süreci

Füsun Sarp Nebil, T24’te “Türk Telekom özelleştirildikten 17 yıl sonra devlete dönüyor; süreçte neler yaşandı, emanetten vesayete mi” başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Nebil yazısında, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile LYY Telekomünikasyon AŞ (LYY) arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin (Türk Telekom) toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalamasını ele aldı.

Yazıda, Türk Telekom’un 17 yıl önce özelleştirilmesiyle neler yaşandığı değerlendirildi.

İşte o yazı:

Dün, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile LYY Telekomünikasyon AŞ (LYY) arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin (Türk Telekom) toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalandı.

AKP, Türk Telekom'u neden özelleştirdi, bugün 17 yıl sonra neden geri aldı? Bu bir kamulaştırma mıdır? Ama diyemiyoruz çünkü başka yorumlar var. Yakından bakalım.

Neden geri alındığını konuşmadan önce olanları şöyle bir basitçe özetleyelim:

- Türk Telekom 2005 yılında ihaleyle özelleştirildi. OTAŞ 6,55 milyar dolara yüzde 55'i satın aldı.

- Ojer Telekomünikasyon A.Ş. (OTAŞ) firması ağustos 2005'de 333 milyon TL sermaye ile kuruldu ve 14 kasımda sermayesini 2 milyar TL'ye çıkardı. Başka deyişle 6,55 milyar dolarlık taahhüt altına giren firmanın varlığı 2 milyar TL idi.

- 2005 yılında 1,3 milyar dolar peşinat ve 2006 yılında 1,2 milyar dolar taksit ödedi. Toplam 2,5 milyar dolar gibi bir rakam.

- 2006 yılında Oger Telecom (Dubai'ye taşınan Lübnan'daki ana şirket) Londra ve Dubai Borsalarında 1,25 milyar dolarlık hisse arzı planladı ama alıcı çıkmadığı için her 2 arz ertelendi. Sonra bir daha yapılmadı.

- 2007 yılında ise seçim yılıydı. Peşin olarak geri kalan parayı 4,3 milyar doları bir kerede ödedi.

-Ama bu peşin para, 29 tane bankadan alınmış bir kredi idi.

-Bu kredinin çok büyük kısmının ödenmediğini, 2013 yılında alınan (ve bugüne kadar gelen) 4,75 milyar dolarlık kredinin "amaç" kısmına yazılanlardan gördük. 2007 kredisinin 3,6 milyarının ve 2011 tarihli başka bir kredinin 1,1 milyarının bu yeni alınan kredi ile ödeneceği ve geri kalan ile OTAŞ ortaklarına temettü ödeneceği kaydedildi.

-Saudi Telecom (STC) 2008'de Lübnanlı Oger Telecom'un yüzde 35'ini satın alarak Türk Telekom'un dolaylı ortağı haline geldi ve yönetim kuruluna girdi. 2016 yılına kadar da yönetim kurulunda kaldı.

-Türk Telekom 2008 mayıs ayında borsaya açıldı. 15 mayıs 2008 tarihindeki hisse fiyatlaması ile değeri 8,20 milyar dolar idi.
2013 yılında Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası önderliğinde 26 bankadan 4,75 milyar dolar karşılığında kredi alındı. Bu krediye teminat olarak Türk Telekom hisseleri verildi.

-2016 yılında Suudi Arabistan'da inşaatlar yapan ana şirket Saudi Oger, Suudi hükümetinden hakedişlerini alamadığı için iflas etti.
Aynı dönemde Türkiye'deki OTAŞ firmasının 2013'de aldığı kredinin taksidini ödeyemediği ortaya çıktı.

-Saudi Telecom ortağı adına 160 milyon dolar gibi komik paralar ödemeye çalıştıysa da, kabul görmedi.

-Çeşitli süreçler yaşandı.

-2018'de BTK'nın ve Rekabet Kurumu'nun onayı ile Türk Telekom'un yüzde 55 hissesi, alacaklı bankaların kurduğu LYY Telekom firmasına devredildi.

-Dün de LYY hisseleri, bankaların alacaklı oldukları 4,75 milyar dolar + faize karşı 1,65 milyar dolar olarak, Türkiye Varlık Fonuna devir etmeye yönelik imza atmış oldu.
(Not: Türk Telekom'un bütün bu süreçleri tabii ki özetlediğimiz kadar basit değil. Daha detaylı bir içeriği kitap olarak hazırlamaktayız.)

OTAŞ PATRON DEĞİL ANCAK YAVRU OLABİLDİ

Olayın özetini yukarıda verdik ama aralık sonunda [1] ve dün yayımladığımız 2 ayrı yazıdan, Türk Telekom'dan duruma ve OTAŞ'ın sermaye gelişmelerine dair haberlere göz atarsanız[2], OTAŞ'ın Türk Telekom'a patron olmaktan çok, adeta yavrusu olabilecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. Zaten bu nedenle olsa gerek, Londra ve Dubai borsaları 2008'de Lübnanlı ana şirket Oger Telecom'a geçit vermemiş.

Ama buna rağmen yetkili olanlar arasından kimse, bu firmaya "sen hangi boyunla?" diye sormamış. Neden acaba? Hatta, bankalar da bu firmaya sermayesinin bu kadar düşük olmasına ve de öncesinde ödemediği bir kredi geçmişi (2007 ve 2011) olmasına rağmen, 4,75 milyar dolar gibi inanılmaz boyutta bir kredi vermiş.

Bütün bu olanlar için "Nasıl yani?" diye sormak lazım.

Ama bu sorulara cevap veren yok. Hatta TBMM'de sorulsa bile. Mesela yıllar içinde cevap alamadığımız onlarca sorudan en önemlisi; İmtiyaz sözleşmesinde yer alması gereken "yatırım mecburiyeti miktarı" idi. Bu soruyu 2005'den itibaren gazeteci olarak da sorduk, TBMM'deki soru önergelerinde de kimi siyasetçiler tarafından soruldu. Ama cevap "Ticari sır" şeklindeydi. Yani halkın şebekesinin imtiyazını veriyorsunuz ve verdiğiniz yere soru sorulmasını engelliyorsunuz.. Sonucunu bugün olması gerekenin 10'da biri olan 400 bin km fiber ile yaşıyoruz maalesef.

Aklımdayken belirteyim; yanlış bir düşünce sonucu, 4G ya da 5G olduğu zaman fiber gerekmediği gibi anlamsız bir fikir var. Bu doğru değil. Bulunduğunuz hücreden sinyal baz istasyonuna havadan gidiyor. Doğrudur ama o sinyal ana merkeze kadar gitse zaten adı cell phone olmaz. Baz istasyonlarının nedeni budur. Bulundukları hücrelerdeki sinyalleri toplayıp, ana merkeze iletirler. Baz istasyonunun bu trafiği kaliteli bir şekilde taşımasının yolu baz istasyonunun fiber ile bağlı olmasıdır. Bugün Türkiye'de baz istasyonlarının ancak yüzde 40'ında fiber olduğunu kasım ayında katıldığı bir konferans sırasında bizzat Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan belirtti. Yani fiber yoksa, 4G, 5G de yok.

EMANETTEN VESAYETE Mİ?

Dün yayınladığımız OTAŞ makalesini, tam da bu yazıya temel olarak yayımladık. O yazıda göstermeye çalıştığımız şu: OTAŞ, Türk Telekom'un yüzde 55'ini alacak ne telekom tecrübesine, ne mali yapıya, ne de idari yapıya sahip. O zaman nasıl oldu da bu şirket, Türk Telekom gibi bir devin yüzde 55 hissesini, bankalardan 4,75 milyar dolar gibi dev bir krediyi aldı ve 17 yıl Türkiye'de açık kaldı?

Bu sorunun bir cevabı, acaba OTAŞ bir emanetçi miydi?

Bu geçmişin sualiydi. Zamanında ne sivil toplum örgütleri, ne düz vatandaşlar olarak bizler, ne de siyasetçiler bu suali dosdoğru soramadık.

Ancak bugünün suali daha önemli… Acaba Türk Telekom şimdi emanetten, vesayete mi geçiyor?

TÜRK TELEKOM 2016'DA ZATEN DEVLETE Mİ GEÇECEKTİ?

AKP’nin şirketi geriye almasına daha farklı bakmadan önce bir yanlışlığı düzeltelim. 2005 yılında yapılan Türk Telekom özelleştirilmesinde iki konu vardı:

- Türk Telekom isimli şirketin hisselerinin bir kısmının satılması (yani yüzde 55'inin özelleştirilmesi)

- Türkiye'nin haberleşme altyapısının 21 yıllığına kullanım (işletim) imtiyazının verilmesi

Osmanlı zamanından bu yana gelen 180 yıllık haberleşme altyapısı (bakır kablolar, fiber kablolar ve bu haberleşmeyi sağlayan ekipman) halka aittir. Bu altyapı başlıbaşına bir servettir. 2005 yılındaki fiyatlarla yapılan bir hesaba göre, o altyapının ederinin 90 milyar dolar civarında (sadece bakır olarak, işçilik hariç) bedeli olabileceği şeklindeydi. Ama bu altyapının daha önemli yani "stratejik" olması.

Bu nedenle Almanya, İngiltere, Ukrayna ya da Türkiye’de farketmez. Telekom altyapısı devlete, millete, halka aittir. Bunun ancak belli sürelerle kullanım hakkı yani "imtiyaz" verilir. İşte 2005'de verilip, 2026'da sona erecek olan da budur.

Bu aynı zamanda önemli bir sorudur; "2026'da imtiyaz Türk Telekom'dan alınırsa, şirketin değeri ne olur?” Muhtemelen bankalara baskı için de kullanılmış olabilir.

Bu konuyu daha ayrıntılı diğer bir yazıda açıklayalım. Çünkü Danıştay kararlarından, Devlet Denetleme Kurulu raporlarına kadar, Elektronik Haberleşme Yasasına madde konulmasına kadar, bu konunun o kadar çok ayrıntısı vardı ki, sadece 1 tek link verip şimdilik geçelim[3].

81 İLE YAYGIN ORGANİZASYON, BİNLERCE ELEMAN, BİNLERCE BAYİİ, BİNLERCE TEDARİKÇİ VE MİLYARLARCA TL KAZANÇ

Olayın duyulmasından itibaren, Türk Telekom'un neden Varlık Fonuna alındığı ve buradan sonra ne olacağına dair tahminler havada uçuşuyor. Bazı kaynaklara biz de sorduk. Çünkü birileri Birleşik Arap Emirlikleri ile son dönemdeki yakınlaşma ve 10 milyar dolarlık desteğe bakıp, "Acaba BAE'ye mi satılacak, Katar'a mı" diye soruyor. Ama galiba AKP çağ atlamış. Yani 2002'de yönetime geldiklerinden itibaren, ana akım medyayı ele geçirerek, seçmeni yönlendirmeyi başardılarsa da, daha eğitimli, dolayısıyla da muhalif insanların yer aldığı interneti kontrol altına alamadılar. 5651 sayılı kanunda 15 yılda yapılan 18 güncellemeye/eklemeye rağmen internet hâlâ yanlış olan her şeyi konuşuyor. Z neslini bu nedenle kaybettiklerini yazmıştık. Dolayısıyla AKP muhtemelen çağ atladı ve artık hedefleri medyadan, sayısal (digital) haberleşmeye yani internete döndü.

Türk Telekom ya da Turkcell, 81 ile yaygın altyapısı ile çok önemli iki şirket. Dolayısıyla şirketin TVF'na alınmasının nedenini, AKP'nin iktidarı kaybetme olasılığının yükselmesine karşı bir strateji olarak düşünmeli miyiz? Bakalım

Turkcell ve Türk Telekom neler sağlar?

Üyelere istihdam: AKP'nin İBB'yi ve Ankara Büyükşehiri elinden kaçırması sonrasında buradan ayrılmak zorunda kalan partizan insanların, PTT, THY, Turkcell, Ulaştırma Bakanlığı ve bazı diğer bakanlıklarda istihdam edildiği görülüyor. İktidarın kaybedilmesi durumunda, bu insanlara yer bulamamak, AKP için olumlu olmayacaktır

Eko sisteme kazanç: Turkcell ve Türk Telekom, 81 ilde bayi teşkilatına ve çok büyük tedarikçi (sarf malzemesi, yemek, servis, danışmanlık vs.) tabanına sahip işletmeler. Bunlar da AKP'nin başka düzeyindeki üyeleri için lazım. Onların da kaybedilmemesi lazım.

Büyük kazançlar: Diğer yandan bu firmalar bir kerede iki haneli milyar TL'lik cirolar yapan firmalar. Başka deyişle adeta para basıyorlar.

Haberleşmenin kontrolü: 15 Temmuz'da olduğunda, AKP iktidarı HGS sisteminin yazılımını çöpe attı ve şöyle dedi: FETÖ bu yazılım sayesinde hangi arabanın nereden geçtiğini görür.

Bu örneklemeden anlayacağınız üzere, haberleşme altyapılarının birilerinin elinde olması şu imkanları sağlar:
- Haberleşmenin yönlendirilmesi (Cambridge Analytica)

- Haberleşmenin tamamen kesilmesi

- Ya da şimdiye kadar olduğu gibi geliştirilmemesi, dolayısıyla da insanların etrafı görememesi

- Haberleşmenin içeriğini veya en azından meta verileri takip etmek (FBI, 6 ocak 2021 Capitol Hill baskınında kimin nerede olduğunu, cep telefonlarının sinyallerinden tespit etti).

TVF BİLGİ TEKNOLOJİLERİ İLETİŞİM HİZMETLERİ YATIRIM SANAYİ VE TİCARET AŞ.

Son olarak şundan da bahsedelim: Basında Turkcell'in Telia Sonera hisselerini alan kurumun Türkiye Varlık Fonu olduğu yazılsa da, aslında yukarıda adını gördüğünüz bir şirket tarafından alındı. Bu şirket, 10 haziran 2020'de yüzde 100 TVF ortaklığıyla ve 5 milyon TL sermaye ile kuruldu.

Yönetim kurulu için şöyle bir bilgi var: Yani Varlık Fonunun Genel Müdürü olan Arda Ermut aynı zamanda Bu Bilgi teknolojileri firmasının Yönetim Kurulu Başkanı. TRT'de önce dijital editör olan ve son olarak TRT’de Dijital ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığını üstlenen Murat Akgüç ile birlikte Yönetim Kurulu iki kişiden oluşuyor. Bu iki kişi, firmanın pay devri yapması durumunda da onaylama hakkına sahip.

Emanetten, vesayete mi sorusunu sorarken, AKP'nin geçmişte ne yaptığına dair izlenimlerimizle analiz yapmaya çalışıyoruz. Bu iki şirketimiz çok kıymetli ama AKP yönetimi altında nereye doğru yönlendiklerini sorgulamamız lazım. Çünkü bunlar bu ülkenin öz varlıkları ve sadece maddi olarak değil, vatandaşın rahatı, güvenliği ve mutluluğu açısından da önemli. Özellikle de "altyapı".

Epeydir Türk Telekom yazmaktan uzak duruyordum. Çünkü benim yazdıklarımı alıp yayımlayan ama lütfedip, bir kaynak belirtmeyen çok insan var. Ben de bundan sıkıldım. Ama anlatmak da gerekiyor anlaşılan. Mesela yarın şu imtiyaz olayının ne olduğunu daha iyi anlatacağız.

Etiketler
Türk Telekom