'2020, eğitimde kayıp yıl oldu'

Uzaktan eğitim 2020’nin mart ayından beri devam ediyor. Eğitimciler MEB’in bu süreçte eşitsizliği ortadan kaldırmak için tek bir adım dahi atmadığını ifade ederken 2020’nin kayıp yıl olduğunu aktardı.

'2020, eğitimde kayıp yıl oldu'

Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi ile birlikte Türkiye’de de uzun dönem uzaktan öğretime geçildi ancak eğitimin kalitesi ve fırsat eşitsizlikleri de tartışmaları beraberinde getirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4 Eylül 2020 tarihinde yayımladığı son istatistiksel verilere göre, Türkiye’de 16 milyondan fazla öğrenci uzaktan öğretim görüyor.

Pandemi ile başlayan uzaktan öğretim sürecini, Eğitim İş İstanbul 1 No’lu Başkanı Veli Şimşek, Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Yeliz Düşkün ve Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Çayan Çalık BirGün’den Didem Mercan'a değerlendirdi.

BİLİMSEL AÇIDAN KABUL EDİLEMEZ

Eğitim alanında alınan kararlar ve uygulamalarda MEB’in çocuğun üstün yararı yerine salgın koşullarında bir başarı öyküsü çıkarma çabası olduğunu belirten Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Çayan Çalık şunları söyledi:

“Aradan 9 aydan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen uzaktan eğitimde halen sorun yaşanıyor olmasının kabul edilebilir bir tarafı yoktur. 2020 yılı bu anlamda tam bir kayıp yıl olmuştur. Uzaktan eğitime erişim en önemli sorun olarak varlığını korumaktadır. 6 milyona yakın öğrencinin uzaktan eğitime erişemediği, erişenlerin ise yüzde 64’ünün cep telefonundan bu eğitime eriştiği bir ortamda sorun yok denilemez. Uzaktan canlı ders uygulamasını yüz yüze eğitim sürecinin alternatifi olabileceğini düşünmek pedagojik olarak mümkün değildir. Öğrencilerin eğitim sürecini sadece işledikleri ders ve kazanımlarından ibaret olduğunu düşünmek öğrencilerin gelişimini mekanik bir süreç olarak görmek demektir ki, bu eğitim bilimi açsından kabul edilebilir değildir’’.

Eğitim emekçilerinin bu süre zarfında çalışma saatlerinden, ders hazırlık sürecine kadar yorucu bir dönem geçirdiğini ifade eden Çalık, “Eğitim emekçileri bir tarafta salgınla mücadele ederken bir taraftan da kötü niyetli idareci tutumuyla karşı karşıya kaldı. Milli Eğitim Bakanı’nın bir televizyon programında eğitim de en büyük yükün öğretmenlerin maaşı olduğunu’ söylemesi de hafızalara kazındı. Zaten bu cümle, özel okul mantığıyla kamu görevi yürüten bakanın emekçilerle ilgili fikriyatını da bir kez daha bizlere göstermiştir’’ dedi.

LİSE KADEMESİNDEKİ ÇOCUKLAR SIKINTILI

Pandemi ile başlayan uzaktan öğretim süreci ile zaten sorunlu olan eğitimde fırsat eşitliğinin daha da derinden etkilendiğini belirten Veli Şimşek, ‘’Eğitim İş Bursa şubesinin Aralık 2020 tarihinde yayımladığı araştırmaya bakacak olursak derslere katılım oranının yüzde 44 olduğunu göreceksiniz. Bu anket aslında fotoğrafı önümüze koyuyor. Yani Bursa gibi büyük bir şehirde her 100 öğrenciden 55’i canlı derslere düzenli katılamıyor. Büyükşehirlerde durum bu iken, Anadolu’daki durumu düşünebiliyor musunuz?’’ diye sordu.

Derslere katılan öğrencilerin başarılarının ölçülemediğine dikkat çeken Şimşek, ‘Derse katılımın bu kadar düşük olduğu, katılım sağlayamamanın da öğrenci ve velilerin tercihi olmadığını düşünürsek, öğretmen arkadaşlarımız nasıl not verecek? Ekonomik sebeplerle internet ve bilgisayara ulaşamayan çocuklar derslere katılamadığı için zayıf not mu alacaklar? MEB’ in bu dönem vereceği karneler maalesef ailelerimizin ekonomik durumlarını gösteren birer belge olacaktır’’ ifadelerini kullandı.

Derslere katılımın özellikle lise düzeyindeki çocuklarda daha sıkıntılı olduğunu belirten Şimşek, “Bu çağdaki çocuklar içinde bir işte çalışmak ve özellikle kız çocuklar için ev işlerine, kardeş bakımına destek olmak söz konusu oluyor. Ayrıca lise kademesindeki çocukların eğitimi daha küçük çocuklara göre ebeveynleri tarafından da daha az takip ediliyor’’ diye konuştu.

Yüz yüze eğitimden vazgeçilemez

Uzaktan öğretimin öğretmenler üzerinde baskı yarattığını belirten Yeliz Düşkün, “Evli olup ikisinin de öğretmen olduğu velilerimiz var. Süreç öyle ki, öğretmen anne babalar kendi çocuklarını ikinci plana itmiş durumda. Öğretmenlerin gerekli çabayı sarf ettiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, yalnızca öğrencilerin değil, öğretmenlerin de ihtiyaçları farklılaşıyor. Türkiye’de engelli öğretmen sayısı yaklaşık 7 bindir. Herkes İçin Erişilebilir Yaşam Akademisi’nin araştırmasına göre, EBA görme engelli öğretmenlerin kullanıma uygun değil. Dolayısıyla öğretmenlerin ihtiyaçları hem çalıştıkları bölgeye, okula, öğrencilerinin durumuna göre hem de kendi durumlarına göre çeşitlilik gösteriyor’’ dedi. Pandemi sonrasında uzaktan öğretimin devam etmesinin büyük sonuçlar doğuracağını belirten Düşkün şu ifadeleri kullandı: “Ülkemizde kız çocuklarının okullaşma oranı hâlâ düşükken, uzaktan öğretim ile aileler çocuklarını okula göndermeyip sadece uzaktan öğretime katılmasını sağlayarak zorunlu eğitim dönemini geçirmelerini sağlayabilirler. Bu da ülkemiz gençlinin eğitimsiz kalmasına sebep olur.’’

Etiketler
MEB