Uykuya dalmadan önce, neden düşme hissi yaşarız?

Genel olarak hipnik seğirme, normal ve doğal bir olay olarak değerlendirilse de bazı durumlarda telaşlandırıcı ve korkutucu bir deneyime de dönüşebilir.

Uykuya dalmadan önce, neden düşme hissi yaşarız?

ünün belki de en güzel anlarından biri, yorgun geçen bir günün ardından yatağınıza girdiğiniz zamandır. Uyumadan önceki bütün hazırlıklarınızı yaparsınız, saatinizi kurarsınız ve yatağınızda gün boyu hayalini kurduğunuz rahat uykuya dalmayı beklersiniz. Fakat bazen, aniden bir düşme hissiyle irkilebilirsiniz. Bu tıpkı merdivenlerden çıkarken en üstte bir basamak daha olduğunu sanıp boşa attığınız adımdan sonraki his gibidir. Peki bu neden kaynaklanıyor olabilir?

Eğer siz de yaşantınız boyunca birçok kez bu düşme hissini yaşadıysanız, aslında pek de telaşlanmanızı gerektirecek bir durum söz konusu değil. Çünkü uykuya dalmadan önce yaşadığınız, bazen görsel halüsinasyonun da eşlik ettiği bu düşme hissi, ‘hipnik seğirme’ olarak bilinen bir olaydan kaynaklanır ve genel olarak bilim insanları bu durumu ‘normal’ olarak değerlendirirler.

Hipnik seğirme genellikle bacak kaslarında görülmesine rağmen, genel olarak kasların istem dışı ani seğirmesi ya da kasılması olarak tanımlanabilir. Her ne kadar tanımını yapabilsek de bu durumun sebebinin kesin bir şekilde ne olduğunu anlamak çok da kolay değil. Bu durumu evrimsel bakış açısı ile ele alan bilim insanlarının önermesine göre hipnik seğirme, en az iki tane önemli fakat birbiriyle ilişkili fonksiyona hizmet ediyor olabilir.

İlk olarak; ani bir şekilde uyanık hale geçmemiz, çevremizi son bir kez kontrol etmemizi sağlayarak etrafımızın güvenli olup olmadığını anlamamızı sağlıyor. Bu durumu evrimsel açıdan ele aldığımızda, güvenli olmayan bir çevreden gelebilecek tehditlerin uykuya dalmadan önce algılanması oldukça önemli olabilir. Muhtemelen atalarımız, mağaralarında uyumadan önce avcılara yem olmamak için çevre güvenliğine çok önem veriyorlardı.

Evrimsel fonksiyonlardan diğeri ise vücut pozisyonunun stabilitesinin uyumadan önce kontrol edilmesini sağlıyor. Bu durum şu anki modern yaşantımız için pek bir anlam ifade etmese de ağaçların üzerinde ve düz olmayan zeminlerde uyuyan atalarımız için oldukça önemli. Yani bu seğirme sayesinde, uykudaki bilinçsizlik durumuna geçmeden önce uyunan yerin ne kadar güvenilir olduğu ve yaslanılan yerin ne kadar sağlam olduğu anlaşılabiliyor.

Bir diğer ana teorinin önermesine göre ise hipnik seğirme, yalnızca bizim aktif psikolojik sistemimizden de kaynaklanıyor olabilir. Aktif ve iradeli motor kontrolden, gevşeme ve nihayetinde paralize olmaya geçiş sırasında bu durum yaşanıyor olabilir. Esas itibarıyla hipnik seğirme, beynin retiküler aktivasyon sistemi ve ventrolateral preoptik çekirdek arasındaki geçişin bir sinyali olabilir. Özetle; vücudumuz kendi ayarlarıyla oynayarak kontrolü yavaş yavaş bırakırken bu durumla karşılaşıyor olabiliriz.

İşler Kötü Gidebilir mi?

Genel olarak hipnik seğirme, normal ve doğal bir olay olarak değerlendirilse de bazı durumlarda telaşlandırıcı ve korkutucu bir deneyime de dönüşebilir. Seğirmenin frekansının, hızının ve şiddetinin aşırılaşması gibi olağandışı durumlarda, kişinin uykuya dalması zorlaşabilir. Uzun süre bu durumun devam etmesi de uykuya dalamama ‘sleep-onset imsomnia’ formuna dönüşebilir. Yani halk arasında sıkça dillendirilen, ‘eğer düşme hissi sonunda yere çakıldığını hissedersen ölürsün’ önermesi, pek de bilimsel değil.

Hipnik Seğirme Yaşama Şansını Artıran Etmenler

Hipnik seğirme motor aktivitesi ile ilişkili olduğundan, geceleri motor sisteminizi aktif hale getirebilecek her şey hipnik seğirme yaşama şansınızı artırıyor.

Yani kafein (ya da diğer uyarıcılar), geç vakitte yapılan yorucu egzersizler, geç vakitlerde yaşanan yüksek stres ve kaygı seviyeleri yüzünden hipnik seğirmeyi tecrübe etme ihtimaliniz artıyor. Bu duruma yol açabilecek diğer etmenler ise aşırı yorgunluk ve halsizlik hali, uyku eksikliği ya da değişken uyku düzeni olarak sıralanabilir.

Hipnik seğirme durumunun bir de beslenme kanadı var. Önermelere göre; magnezyum, kalsiyum ve/veya demir eksikliği, spontane hipnik seğirme tecrübe edilmesi ihtimalini artırıyor. Bununla birlikte, hipnik seğirmenin duyusal uyarımdan kaynaklanabileceği de yine bilim insanlarının önermeleri arasında geçiyor. Uyuduğunuz yerin karanlık, sessiz ve olabildiğince rahat olması, hipnik seğirmenin frekansı ve yoğunluğunu azaltmada yardımcı olabilir.

Aslında bu konu üzerine yapılmış çok fazla araştırma bulunmuyor. Çünkü genel olarak hipnik seğirme, oldukça normal bir durum olarak kabul görüyor. Bu sebeple belirli bir ‘tedavi’ önerisinde bulunmak oldukça zorlaşıyor. Fakat yaşlandıkça yaşadığımız hipnik seğirme sayısının doğal olarak azaldığı biliniyor.

(Bilim Fili/ Yusuf Cem Durakcan)