Ülkemizde yüzleşmek ve vefa uzun süredir karaborsada…

Üniversite sayımızı artırmamıza rağmen dünyanın sayılı üniversiteleri arasına giremiyoruz. Çünkü insana değil, binaya yatırım yapıyoruz. Ne düşünüyor, ne açıklıyor, ne yapmak istiyor, neler yapmayı planlıyor, nelere dayandırıyor ve ne bekliyoruz?

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

Sarayın duvarlarından dönen, sarayın onayından geçen, uzun süre tartışıp bazen yasını tuttuğumuz, bazen umutla beklediğimiz, bazen hayal kırıklığı yaşadığımız ne çok şey var değil mi? Ya da ne çok şey karaborsada değil mi? Saymakla bitmez. Değer kaybında sınır tanımayan TL, alıp başına giden dolar, önlenemeyen zamlar, artan kiralar, kazandığını sadece beslenmeye ve barınmaya harcayanlar, ülkemizde çalışma yaşında olan 33 milyon kadından 12 milyonunun işgücünde oluşu, kadınların yüzde 70’inin istihdam dışında kalışı. Ve halkımızın geçimi ve seçimi…

Yalnızca Mayıs ayında 40 kadının öldürüldüğü ülkemizde! Nedenlerin başında evlilik teklifine hayır demek, boşanmayı istemek, hayatına dair karar almaya kalkmak geliyorsa! Gel de kadınların trajedisini yüzüncü kez masaya yatırma! Tehlikeli sularda boğulmayı göze alarak yelken açanları, bazı yerleri ve kişileri sığınılacak liman gibi görüp gölgesine sığınanları, gerçeklerle hayaller arasında büyük bir hızla gidip gelirken emeğini görünür kılmak adına uğraşanları, hayalini kurduğu hiçbir şeyden kolay vazgeçmeyenleri gel de alkışlama…

Bir yandan gündelik yaşamla, reddedişlerle, iç yolculuklarla, yüzleşirken, bir yandan uzaktan yakından, havadan karadan, denizden uzaydan kuşatılmış gibiyiz. Hayatın zorluklarıyla, zihnindeki sorularla, üzen- korkutan, geren, strese sokan sorunlarla boğuşan çok geniş bir kitle var artık. Kime sorsanız yılgın, isteksiz, güvensiz, uykusuz, geleceğe yönelik kuşkular taşıyor. Depresyon covid gibi salgına dönüştü sanki…

Sadece hoca değil okul olan, ekol olan, rol model olan, şifa dağıtan eğitimcilerin elinde yetişen kuşaklar; derdi olana çok şey anlatan, derdi olmayanı da dert sahibi yapan gerçeklerle yüzleşirken, çevremizi saran hüzün bulutlarıyla boğuşurken beklentilerimiz, korkularımız, kaygılarımız artarak sürüyor…

Sözü buraya getirmişken sorum şu! Bildiği yolda yürümeyi sürdürenlere olup bitenler bir şey ifade ediyor mu? Orası muamma. İstediğin kadar yaz çiz, araştır, uğraş, oku, gözlemle. Anlamak istemeyene anlatamazsın ki!

Yöne, yönteme, yönetime bakınca! Yeni yol haritasından ders çıkarmalı mı?

Kamuoyunu dikkate almayan, hiçbir sorumluluk üstlenmeyen, muhasebe yapmak, ders çıkarmak, verilen mesajları almak, satır aralarını iyi okumak gibi netameli konulara girmeyen! Geçmişe yönelik özeleştiri vermediği gibi, geleceğe yönelik umut vaat eden bir yol haritası sunmayan! Sinirlerini aldırmış gibi şoklar silsilesini sadece kendisine oy verenlere yaşatan! Hiçbir şey olmamış gibi yapmayı sürdüren! Ömür boyu işgal ettiği koltukla bütünleşenlere sormak şart! Bu inat niye ve nereye kadar?

Bir yanda genel başkanlık koltuğunu işaret edenler, diğer yanda o gitsin ben geleyim diye heveslenenler! Bir yanda sorgulamadan, özeleştiriden, hesap vermeden kaçarak koltuğuna yapışıp kalanlar! Diğer yanda seçmenin beklenti ve hayal kırıklıklarını önemsemeyenler! Özetle bir yanda yenilgi, diğer yanda boşa çıkan beklentilerin yarattığı ruh hali! Ve her yanda huzursuz komşulardan, bıktıran kadrolardan, geren ortamdan bıkanların huzur limanlarında demir atmaya olan ihtiyacı…

Üniversite sayımızı artırmamıza rağmen dünyanın sayılı üniversiteleri arasına giremiyoruz. Çünkü insana değil, binaya yatırım yapıyoruz. Ne düşünüyor, ne açıklıyor, ne yapmak istiyor, neler yapmayı planlıyor, nelere dayandırıyor ve ne bekliyoruz? Tüm bunların samimi yanıtı Türkiye fotoğrafını netleştirecektir. Hoş muhasebe yapma, sorumluluğu üzerine alma, yüzleşme, ders çıkarma gibi konularla yakından uzaktan ilgisi olmayanların yanıt vermesini beklemek aşırı bir romantizm, fazlaca bir iyimserlik ama…

İç geçirme notu: Keşke daha iç açıcı konular yazabilseniz dediğinizi duyar gibiyim! O halde aradan usulca çekilerek Sözü Âşık Veysel’e bırakayım. Usta; “Anlatmam derdimi dertsiz insana.” diyor. Ya da “uzun ince bir yoldayım.” deyip noktayı koyuyor. Bu dizelerin üstüne ne denir?

Tüm yazılarını göster