ABD’de ılık Türkiye rüzgarı

Ders arasında bilgisayarımdan Rusya’nın Ukrayna işgalini takip ederken AB üyesi bir ülkenin Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan diplomat bir arkadaşım bana...

Yunus Emre Erdölen Yazar yunuserdolen@gmail.com

Ders arasında bilgisayarımdan Rusya’nın Ukrayna işgalini takip ederken AB üyesi bir ülkenin Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan diplomat bir arkadaşım bana yaklaşıp “Tebrikler” dedi. Neyi tebrik ettiğini anlamadığım için boş boş baktım. “Türkiye’nin Boğazları savaş gemilerine kapaması büyük bir adımdı” diye karşılık verince anladım, oldukça da şaşırdım. Şaşkınlığımın sebebi ABD’de geçirdiğim süre boyunca Türkiye lehine duyduğum, okuduğum, izlediğim içeriğin, sözlerin, haberlerin çok az olmasaydı. Ama Rusya’nın Ukrayna işgaliyle beraber teneffüste gerçekleştirdiğim küçük bir sohbetten, CNN’in haberlerine kadar uzun zamandır Türkiye belki de ilk kez bu denli olumlu bir şekilde gündeme alınıyordu.

"BAYRAKTAR" ETKİSİ

Türkiye hakkında genellikle paylaşılan içeriklerin başında Ukrayna’ya satılan Bayraktar drone’ları geliyor. Bu drone’ların sahadaki başarısını sadece “Bayraktar” şarkısı eşliğinde Ukraynalılar değil, ABD’li gazeteciler de paylaşıyor. Çok değil, sadece 7-8 ay önce bazı Demokrat ve Cumhuriyetçi Kongre üyeleri Türkiye’nin drone üretiminin engellenmesi için belirli ürünlerin satışının bloke edilmesini talep etmiş, Dışişleri Bakanlığı’na Türkiye’nin drone üretiminin engellenmesine yönelik adımlar atılması için mektup yazmıştı.

Geçtiğimiz hafta ise, bu sert mektubun yazıldığı aynı Kongre’nin mensubu olan Cumhuriyetçi Senatör ve Dış İlişkiler Komitesi üyesi Marco Rubio, Türk drone’ların başarısını öven bir tweet paylaştı. Yine, Cumhuriyetçi Senatör Rob Portman, ABD’nin Ukrayna’ya Türkiye’den daha fazla drone alması için maddi destek sağlaması gerektiğine dair bir açıklama yaptı. Portman, Ukrayna Dostluk Grubu’nun eş başkanı olduğu için konu hakkındaki açıklaması oldukça önemliydi.

MONTRÖ VE BOĞAZLAR

Türkiye, 28 Şubat tarihinde Montrö Sözleşmesi’ne dayanarak boğazları bütün savaş gemilerine kapadığını açıkladı. Bu karar, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky tarafından da dile getirilmiş, Türkiye’de de sıklıkla tartışılan bir olasılıktı. Karar ABD medyasında oldukça geniş yer buldu. Aynı gün içerisinde Just Security, EJIL gibi seçkin hukuk bloglarında Montrö Sözleşmesi’ne dair yazılar çıktı, ABD medyası Türkiye’nin kararına dair detaylı haberler yayınladı. Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio, Türkiye’nin kararını tebrik ederken aynı zamanda Rusya’nın bu karara rağmen boğazlardan Montrö’ye aykırı şekilde askeri gemi geçirmek istemesi durumunda NATO’nun müdahaleye hazır olması gerektiğini belirtti.

Biden yönetiminin Ukrayna konusunda istihbarat bilgilerini gizli kalması koşuluyla paylaştığı isimlerden biri olan Rubio’nun bu tweetinden sonra, CNN anonim bir Pentagon görevlisinin sözlerini haberleştirdi. CNN’in haberine göre, Pentagon yetkilisi Harry Truman uçak gemisinin Ege’de bulunduğunu ve Rusya’nın Türkiye’nin kararını tanımaması, Türkiye’nin de NATO’dan destek istemesi durumunda uçak gemisinin kullanılabileceğini belirtti.

TÜRKİYE ÇEKİMSER Mİ?

Özellikle 2020 Demokrat başkan adaylığı önseçimlerinde Biden dahil önde gelen Demokratların duruşu Türkiye’nin güvenilir bir NATO müttefiki olmadığı yönündeydi. Bu durum Türkiye’nin S-400 alımından dolayı F-35 programından çıkarılması, CAATSA yaptırımları kapsamına alınması süreçlerinin bir yansımasıydı. Ukrayna’da yaşanan süreç, en azından şimdilik Türkiye’nin NATO ittifakındaki yerine dair görüşleri değiştirmiş gibi duruyor, çünkü Türkiye’nin duruşu belki daha önceden tahmin edileceği kadar “muğlak” değil.

Türkiye her ne kadar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Rusya’nın üyeliğini askıya alma oylamasında çekimser kalsa da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclis Üyesi, AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Emine Nur Özkan Günay kendisinin öneri lehine imza verdiğini sosyal medyadan duyurdu, çeşitli yerel basın organlarında Rusya’yı açıkça kınayan açıklamalarda bulundu.

Yine BM’nin Rusya’yı kınama oylamasında özellikle savunma sanayisi gibi konularda Rusya ile de yakın olan Hindistan gibi ülkeler çekimser veya aleyhte oy kullanırken Türkiye NATO ve Batı ittifakıyla hareket etti. BM Daimi Temsilcimiz Feridun Sinirlioğlu, oturumdaki en net ve etkili konuşmalardan birini gerçekleştirdi, Rusya’nın uluslararası hukuk ihlallerini tek tek sıraladı.

Türkiye hem ortak karar alma mekanizmaları sonucu verilen NATO kararlarının bir paydaşı olarak hem de kendi diplomatik kurumları aracılığıyla Rusya’nın uluslararası hukuka aykırı eylemlerini kınayan açıklamalara imza attı. Bir yandan da hem insani hem de savaşı bitirecek çözümlerin bulunması için diplomatik bir faaliyet yürütüyor, Rusya ile iletişimi açık tutuyor ve yaptırım kararlarına katılmayarak Rusya ile ilişkileri canlı tutmaya çalışıyor.

Bütün bu süreç de ABD medyası tarafından haberleştiriliyor ve gündeme getiriliyor.

ABD'NİN ŞAŞKINLIĞI VE MERAKI

Türkiye’nin resmi pozisyonunun Rusya konusunda pek de çekimser olmaması takip ettiğim, gözlemlediğim, yorumlarını dinlediğim birçok kişide genel olarak hem şaşkınlık hem merak yarattı.

Şaşkınlıklarının sebebi, özellikle Rusya ile yakın gördükleri Türkiye’nin NATO ittifakına verdiği önemin, Ukrayna’ya verdiği destekti. Birçok ABD’li Türkiye’nin NATO’daki yerini çok da sağlam görmüyor, Rusya ile olan yakınlığı sorguluyordu. En azından şimdilik yaşananlar, bu algıları biraz da olsa sarstı. Merak ettikleri husus ise, Türkiye’nin Batı ve ABD ile ilişkilerde bundan sonra atacağı adımlar, izleyeceği yol. Özellikle İsrail, Ermenistan, Körfez ülkeleri ile ilişkilerin normalleşme süreci de bu açıdan takip edilen bir gelişme. Herkes Türkiye’nin Rusya ile ABD arasında makul bir denge kurma arayışında olacağının farkında, fakat bu arayışının nasıl rasyonel bir şekilde çizileceği konusunda net bir öngörü sahibi olan kişi sayısı az.

Türkiye, hem Ukrayna’nın yanında durarak hem de Rusya ile ilişkilerini devam ettirerek iki tarafa diplomatik bir çözüm düzlemi sunabilecek bir pozisyonda olduğunu belirtiyor. Antalya’da Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanları’nın Türkiye aracılığıyla bir araya gelmesi de buna yönelik somut bir adım. Türkiye’nin bu konumu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 10 Mart günü ABD Başkanı Joe Biden ile yapılan telefon görüşmesinde de Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamasından görüldüğü üzere bu şekilde aktarıldı, Türkiye’nin arabuluculuk rolü somutlandı.

Bu denge politikası ve diplomatik arabuluculuk mekanizmasının nasıl işleyeceği, başarıya ulaşması için neler yapılacağı, ABD-Türkiye ilişkilerinde neler yaşanacağı, ABD’de esen ılık rüzgarların etkisinin ne kadar süreceği meçhul ve benim cevaplayabileceğim sorular değil ama Ukrayna’nın işgaliyle birlikte ABD’de Türkiye denince sadece “kötü cümlelerin” duyulmadığı, geleneksel ilişkilerin ve ittifakların vurgulandığı nadir bir dönem yaşandığı konusunda oldukça eminim.

Tüm yazılarını göster