'Belli ki Cumhurbaşkanı'nı danışmanları yeterince aydınlatmamış'

Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Erdoğan- Trump ilişkisini değerlendirdi.

'Belli ki Cumhurbaşkanı'nı danışmanları yeterince aydınlatmamış'

Trump’ın mektubunun yalnızca siyasal açıdan değil, hukuksal açıdan da önemli bir olay olduğunu ve bu açıdan da değerlendirmek gerektiğini kaydeden Selçuk, bunun üzerinin “çöpe atmakla” örtülemeyeceğini vurguladı.

Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, ABD Başkanı Donald Trump’ın Barış Pınarı Harekâtı’nın başladığı 9 Ekim tarihinde gönderdiği ve hakaret içeren mektup konusunu hukuksal açıdan ele alarak Cumhurbaşkanı’nın bu konuda kişisel takdir yetkisinin olamayacağını belirtti.

Cumhuriyet’e konuşan Sami Selçuk, ABD Başkanı Trump’ın mektubunun yalnızca siyasal açıdan değil, hukuksal açıdan da önemli bir olay olduğunu ve bu açıdan da değerlendirmek gerektiğini kaydetti.

Bunun üzerinin “çöpe atmakla” örtülemeyeceğini vurgulayan Selçuk, şunları kaydetti:


“Devlet başkanlarına sövme suçunda mağdur çokluğu yüzenden iki değer korunur. Bunlardan birincisi, bireylere hakaret suçunda olduğu gibi o kişinin şeref değeridir. Elbette bireye hakaret söz konusunda olduğunda birey yakınmayabilir; yargı harekete geçmez ya da o kişiyi hüküm kesinleşinceye değin bağışlayabilir. İkinci korunan değer ise cumhurbaşkanının temsil ettiği milletin şerefidir. Bu nedenle cumhurbaşkanları anayasaya göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefini koruyacağı üzerine ant içerler. Bu yüzden Türk Ceza Yasası’nın 299. maddesindeki Cumhurbaşkanına hakaret suçu, ‘millete ve devlete karşı suçlar kısmı’nda düzenlenmiştir, soruşturma yakınmaya bağlı değildir. Ancak kovuşturma açılması bir siyasetçi olan adalet bakanının iznine bağlanmıştır. Bu iznin nedeni ise şudur: Bu türden kimi siyasal davalarda dava açmak ülkeyi uluslararası düzende siyasal açıdan güç durumda bırakabilir. Bu nedenle hukuk, olaya el koyan ve soruşturma sonucu dava açma konusunda yeterli kuşkuya ulaşan savcıya der ki: ‘Dur! Konu bir de siyasal açıdan değerlendirilsin. Ancak sen yargı organının içinde olduğundan siyasal değerlendirme yapamazsın. Bu yetkiyi ancak bir siyasetçi kullanabilir. O da adalet bakanıdır!’. Döner adalet bakanına da der ki, ‘Bu denetimsiz mutlak siyasal değerlendirme tekelini kullanırken çok özenli davran. Sakın gerekçeni açıklama. Tersi durumda yargıyı etkilersin!’ Bu uyarılar, Batı hukukundan aldığımız yasalarda yargı bağımsızlığı konusunun ne denli duyarlı ve çarpıcı biçimde ele alındığının somut örnekleridir. Bütün bunları gözettiğimizde sade insanları devlet başkanı bağışlayabilir ve izin vermemesi için elbette bakana tavsiyede bulunabilir. Bu bağışlayıcılık, Şeyh Edebali, Montesquieu gibi bilge ve düşünürlerce yönetenlere sürekli tavsiye edilmiş; Atatürk, İnönü, Bayar, Özal, Demirel tarafından da sıkça kullanılmıştır. Olayımıza geldiğimizde sokaktaki bir T.C. yurttaşı bu hakaret suçunu işlemediğinden bu son durum esasen söz konusu değil. İzin konusu da gündemde değil.”

Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, bu noktada Trump’ın mektubuna değinen Selçuk, “Olayımızda bir başka devletin başkanının Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na hakareti söz konusu. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanı, birinci değeri gözeterek kendisine yapılan hakareti sade bir T.C. yurttaşı olarak bağışlayabilir. Bu kimseyi ilgilendirmez. Ancak Türk milletine yapılan hakaret, korumak zorunda olduğu milletin şerefi değeriyle ilgilidir; kendisine ait değildir. Dolayısıyla bu konuda bağışlamak gibi asla ve kata bir tasarruf yetkisi yoktur. Tam tersine uluslararası hukuka ve anayasaya göre ne gerekiyorsa onu yapmakla yükümlüdür. Besbelli ki, danışman hukukçuları Sayın Cumhurbaşkanı’nı yeterince aydınlatamamışlar, çöpe atıldı, önemsenmedi gibi gerekçelere başvurmuşlardır. Hukuksal açıdan bunlar yanlıştır” değerlendirmesini yaptı.

Bir soru üzerine Sami Selçuk, “Birçok ülke hakaret eylemini suç olmaktan çıkardı. Elbette kişilerin hukuk mahkemelerinde tazminat davası açma hakları vardır. Türkiye de bunu yapmalı” ifadelerini kullandı.

Etiketler
Yargıtay Aydın