Muhafazakâr camiayı bu kez 'kader' böldü: 'Kemalizm'e teslim olmuşsunuz'

Maden faciası sonrası bugüne dek alınması gereken tedbirlere dikkati çeken ve 'kader' söylemine tepki gösteren muhafazakâr isimlere, kendi mahallelerinden tepki geldi: "Kemalizm'e teslim olmuşsunuz."

Muhafazakâr camiayı bu kez 'kader' böldü: 'Kemalizm'e teslim olmuşsunuz'

Bartın'ın Amasra ilçesinde 41 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasının ardından yöneltilen tepkiler, muhafazakâr camiada tartışmalara yol açtı.

Doğu ve Güneydoğu illerindeki etkinliğiyle bilinen, bir süredir de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önemli destekçileri arasında bulunan Hür Dava Partisi'ne (HÜDA PAR) yakın yayın organı Doğruhaber'de köşe yazarı Mehmed Göktaş, iktidar partisinin kurucularından Hüseyin Çelik özelinde, 'kader' söylemine tepki gösterenlere sert eleştiriler yöneltti.

Muhafazakâr camiayı bu kez 'kader' böldü: 'Kemalizm'e teslim olmuşsunuz' - Resim : 1

Çelik, alınması gereken tedbirlerin önemine dikkati çekerek "Önce, en ince detayına kadar tedbir, sonra tevekkül ve takdire teslimiyet. Bizim kader anlayışımız ne yazık ki, daha çok Emeviler’in 'Cebriyeci' kader anlayışını andırıyor" demişti.

Bu sözler, Erdoğan'ın facia sonrası yaptığı “Birileri dalgasını geçebilir ama önemli değil biz kader planına inanmış insanlarız. Bunun ne dünü ne bugünü ne yarını hiçbir zaman olmayacaktır, bunlar her zaman olacaktır bunu da bilmemiz lazım. Maden kazalarını inşallah tarihe gömmek için elimizden gelen gayreti göstermenin çalışmaları içerisindeyiz” açıklamasına gönderme olarak yorumlanmıştı.

'KEMALİZM'E TESLİM OLMUŞSUNUZ'

Mehmed Göktaş, bugünkü yazısında herhangi bir isim anmadı; ancak 'Emeviler' tepkisi, eleştirdiklerinin başında Hüseyin Çelik'in geldiğini gösteriyor:

"(...) Fakat sanki biz Kader derken, takdir-i ilahi derken; 'Kapatın bu olayın üstünü, susun konuşmayın artık, bu iş burada bitmiştir' mi diyoruz? 'Boşuna suçlu aramayın, bu bir kaderdir, hiç kimseyi de cezalandırmayın' mı diyoruz? 'Bu felaketin nereden kaynaklandığını araştırmayın, bundan sonrası için tedbir filan almanıza gerek yok, kaderde ne yazılmışsa o gelir' mi diyoruz? 'Bu işi dünyada en iyi yapan ülkeler kimlerse onlardan alınacaklar alınsın' düşüncesine 'biz bildiğimizden şaşmayız' mı diyoruz?

Peki, nedir bizim kader inancımıza bunca saldırı? 'Takdiri ilahi, gidenleri artık geri getiremeyiz, filmi başa saramayız, hayatını kaybedenlerin geride bıraktıkları için yapılabilecek ne varsa yapalım ve bundan sonrasını düşünelim' diyoruz vesselam.

Tamam, Allah’a bile imanı olmayanlardan biz kadere inanmalarını beklemiyoruz ve saldırılarını anlıyoruz.

Fakat şu bizim içimizden çıkıp da donkişotvari kadere savaş açanlara ne demeli? Kadere iman diye bir şeyin olmadığını, zulüm ve saltanatlarına boyun eğsinler diye İslam’a Emeviler tarafından sokulduğunu iddia eden beyefendilere bir çift sözümüz var;

Bu Ümmet sizin zannettiğiniz kadar Emevilerin zulüm ve saltanatına boyun eğmemiş topu topu doksan yıl sürmüş, sonunda al aşağı etmiştir. Size gelince beyefendiler! Hatırlıyor musunuz, Kemalist saltanatı yıkmak için yola çıkmıştınız, bu sizin en belirgin özelliğinizdi, hep bunu yazıp konuşmuştunuz. Kemalizm şimdi yüzüncü yılını kutluyor ve sizler hem de en teslimiyetçi bir Kader anlayışıyla Kemalizm’e teslim olmuşsunuz, rahmet okuyorsunuz. (...)"

YENİ ŞAFAK YAZARLARI DA 'KADER' SÖYLEMİNE TEPKİLİYDİ

Öte yandan muhafazakâr camiada 'kader' söylemine karşı sesini yükselten tek kişi Hüseyin Çelik değildi.

AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay ve İsmail Kılıçarslan da Yeni Şafak'ta birer gün arayla yayınladıkları yazılarda tepkilerini gösterdiler.

Aktay: "(...) Bütün hesapların üstünde O’nun hesabı, her şeyin üstünde O’nun bir kaderi vardır elbet, ama bu inancımız bundan sonraki tedbirleri alma konusunda bizde en ufak bir rehavete sevk ediyorsa, hiç kimsenin sorumluluğu Allah’a atmaya hakkının olmadığını bilmek gerekiyor. Kader inancı elbette ki böyle bir şey değildir. Böyle olsaydı hiçbir olaydan hiç kimseyi sorumlu tutmak mümkün olmaz, böylece suç ve ceza da olmazdı. (...)"

Kılıçarslan: "(...) 'Kader' diyecek bazıları. Soracağım ben de. Kader ama söyleyin bakalım bana, mutlak kader mi? Tedbirle, tertibatla, elbette duayla, elbette niyazla önüne geçilebilir miydi bu kaderin? Tam otomasyon mümkün değil mi mesela madenlerde? Mümkünse niçin mümkün hale getiremiyoruz bunu? İstihdam zorunluluğu yüzünden mi, ucuz maliyetten mi, kârlılık hırsından mı? (...)"

Etiketler
Bartın maden patlaması Muş Maden