Çanakkale'nin lezzet abidesi

"Yalova Restaurant deniz kabukluları konusunda oldukça iddialı. Menüye de bu yansımış. Kısacası bu konuda alternatifiniz oldukça fazla."

Reha Tartıcı Yazar rtartici@gmail.com

Yalova Restaurant Çanakkale’ye gelindiğinde mutlak uğranılması gereken adreslerin başında yer alır. Bölgeye has lezzetleri, mezeleri, deniz mahsulleri, balık çeşitleri ve özellikle deniz kabukluları ile boğaz kenarında adeta bir lezzet abidesi gibi 1940 yılından beri hizmet vermektedir.

Hikayesi oldukça ilginçtir. Girit göçmeni olan Ziya Sürgit Çanakkale’de arıcılık yapmaktadır. Arıcılığın yanı sıra 1940 yılında Yalı Caddesi’nde küçücük bir dükkanda sektöre merhaba der. İlk başlarda tabelası bile yoktur. Herkes “Ziya’nın Yeri” olarak bilmektedir. Önceleri sadece akşam saatlerinde ayak üstü şarap içilen, sonrasında öğle saatlerinde çarşı esnafına yönelik yemek servisi veren bir lokantadır aslında burası. Yıllar çabuk geçer işler büyür artık bu işletmeye bir isim bulmak zamanı gelir. Ziya Bey arıcılık yaparken kendisine destek, arılarına yuva olan Yalova Köyü’ne olan gönül borcunu ödemek için işletmesinin adını “Yalova” koyar. Bugün hizmet verdiği yere 1972 yılında geçer. Kırk yılı aşkın süredir de aynı yerde misafirlerini bozulmayan hizmet kalitesi ve eşsiz lezzetleriyle ağırlamaktadır.

Bugün restoranın yönetiminde ailenin üçüncü kuşak temsilcisi Ertuğrul Sürgit ve eşi Didem Hanım var. Aralarında iş bölümü yapmışlar. Ertuğrul Bey Çanakkale’deki, Didem Hanım ise 2016 yılında Bozcaada’da açılan şubeyi yönetiyor. Şubeleşmenin getirdiği dezavantajları yaşamamak için büyük çaba sarf ediyorlar. En büyük iddiaları iki şubede de lezzetin ve kalitenin aynı olması. Bunda uzun yıllardır aynı mutfak ve servis ekibiyle çalışmalarının önemli bir rolü var. Asla doğal olmayan malzeme ve ithal deniz ürünlerini mutfaklarına sokmuyorlar.

Yalova Restaurant deniz kabukluları konusunda oldukça iddialı. Menüye de bu yansımış. Kısacası bu konuda alternatifiniz oldukça fazla. Ama Kuzey Ege ve Akdeniz mutfağının olmazsa olmaz otları konusunda da iddialılar. Bu noktada sadece Yalova Restaurant için ot toplayan “Otçu İdris Amca”nın da hakkını teslim etmek lazım.

Ege ile Marmara denizinin buluşma noktası olan Çanakkale tuz oranı olarak balıkların yaşaması ve yetişmesi için ülkemizdeki en ideal noktalardan biri. Bu özel konum bölgedeki balık çeşitliliğini de arttırıyor. Yalova Restaurant’da şehrin bu özel konumundan yararlanarak menüsünde yer alan taze ve lezzetli balık çeşitleriyle öne çıkıyor. Mezeler konusunda da oldukça iddialı olsalar da karnınızı meze ile doyurmayın. Buraya geldiğinizde kalamar, ahtapot ve deniz kabuklularını denemeden masadan kalkmayın.

***

BU FASULYE İÇİN ERENKÖY’E GİDİLİR

Devamlı okurlarım bilirler. Saklı kalan sokak arası mekanlara meraklıyımdır. İstanbul’un birbirinden başarılı lezzet duraklarına ev sahipliği yapan Erenköy Çarşısı da sıklıkla ziyaret ettiğim noktalardan biridir.

Geçtiğimiz günlerde yine kendimi ödüllendirmek için rotamı Erenköy’e çevirdim. Hedefimde Aşhana İspir Kurufasulyecisi vardı. Her zaman olduğu gibi çarşıdaki “Gastro Dostlarıma” kısa ziyaretler yapıp gönüllerini aldım. Mahalle kültürünü hala yaşatmaya çalışan bu ikonik çarşıda verilen ikramlıklarla da karnımı pek doyurmamaya özen göstererek doğruca Aşhana’ya gittim. Dışarıdan baktığınızda abartısız bir dekorasyona sahip olan bu sempatik mekan, açık mutfağı ve tertemiz ortamıyla gelen herkesi adeta içine çekiyor.

Aslen Erzurum İspirli olan bu aile işletmesinde, kendi memleketlerinin Türk Mutfağının sembolü haline gelen kuru fasulyesini büyük bir gururla sunuluyor. Her şeyin yapaylaştığı bir ortamda, İspir’in yüksek yaylalarında organik tarımla yetiştirilen kuru fasulyeyi işleyerek mükemmel bir tat haline getiren bu aile işletmesini gönülden kutluyorum. Aşhana’yı bu kadar meşhur eden hiç kuşku yok ki sadece kuru fasulyesi değil, en az onun kadar başarılı olan kavurmasının da hakkını vermek gerek. Bence Erenköy civarında yiyebileceğiniz en iyi kuru fasulyeyi Telli Kavak Sokak’taki bu adreste bulabilirsiniz.

Kuru fasulyenin pişirilme kıvamı ve yağ dengesinin herkesin damak zevkine uygun olabilecek oranda olduğunu söyleyebilirim. Kavurmaya gelince benim damağıma uygun olarak pişirilmiş olsa da İstanbul’da daha iyi kavurma yediğim adresler mevcut. Ama yemekler ile birlikte servis edilen turşuyu kolay kolay başka yerde bulamayabilirsiniz. Her gün sabit çıkan klasik lezzetlerin yanı sıra günlük olarak değişen tencere yemekleri de eminim sizi mutlu edecektir.

***

7 GÜNE 7 ÖNERİ

Hafta sonuna lezzet ve keyif katmak isteyenler, cumartesi akşamı için Suadiye’nin simge mekanlarından La Mia Luce’yi keyifli ortamı ve leziz çeşitleriyle tercih edebilirler.

Pazar gününüze lezzet ve keyif katmak için, Küçükyalı’da hizmet veren Calipso Fish’de özel bir lezzet deneyimi yaşayabilirsiniz.

Yeni haftaya keyifli bir başlangıç yapmak isteyenler için Kızıltoprak’ta hizmet veren Nur Kebap’ın leziz alternatifleriyle iyi bir seçenek olacağını düşünüyorum.

Salı günü için, Ümraniye’de döner severlerin değişmez adresi olan Ağababa Döner biçilmiş kaftan.

Çarşamba gününe özel önerim her zaman olduğu gibi kahve severler için. Bu hafta rotanızı Asmalı Mescit’e çevirin ve Noir Pit’un kahve çeşitleriyle ile kendinizi şımartın.

Perşembe günü Suadiye’de sokak lezzetleri severlerin değişmez adresi olan Rub’ı tercih edebilirsiniz.

Cuma akşamı haftanın yorgunluğunu keyifli bir ortamda atmak isteyenlere Kadıköy’ün ikonik restoranlarından Fayton’u öneriyorum.

Haftaya görüşmek üzere…

Tüm yazılarını göster