Bu hafta sonu nereye gitmeli? Ne yemeli?

Dokuz günlük bayram tatilini İstanbul’da geçirenler için hazırladığım önerilerle, ilkbaharın kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı uzun bayram tatilinin son iki gününü lezzetlendirerek bu muhteşem şehrin tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.

Reha Tartıcı Yazar rtartici@gmail.com

TARİHİN GÖLGESİNDE BİR GASTRONOMİ YOLCULUĞU

İstanbul Beyoğlu’nun en özel yerlerinden birinde Tarihi Galata Kulesi’nin yanı başındaki meydanda yer alan Güney Restaurant 1964 yılından beri değişmeyen kalitesiyle fark yaratıyor. İstanbul’u doyasıya yaşamak isteyenler için 150 yıllık tarihi bir binada misafirlerini ağırlıyor. Burası hem nefes almak, hem tarihi hissetmek, hem de damağınızı şenlendirmek için biçilmiş kaftan. Mekanda gün, kahvaltı ile başlayıp bistro olarak devam ediyor. Menü oldukça geniş ve zengin. Günün her saati sizi mutlu edebilecek seçenekleri menüde bulabiliyorsunuz.

İsterseniz güne mükemmel bir kahvaltıyla başlayabilirsiniz.

İsterseniz öğle saatlerinde bir esnaf lokantasını aratamayan menüsüyle Türk ve Anadolu mutfağının eşsiz lezzetleriyle kendinize bir ziyafet çekebilirsiniz.

İsterseniz de günün yorgunluğunu ferahlatıcı kokteyller ile attıktan sonra, Galata’nın ışıklarına karşı keyifli bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Kısacası Güney bu mistik şehrin sakinlerine tarihi Galata Kulesi’nin gölgesinde farklı bir gastronomi yolculuğu yaşatıyor.

AÇILDIĞI GÜNDEN BERİ DEĞİŞMEYEN LEZZET!

Sofra 133 yıl önce Nuri Çınar tarafından Sivas’ta kurulmuş. Bugün işi ailenin genç kuşağı üstlenmiş. 4 nesildir formülü bir sır gibi saklanan köftesi ile Sivas’ta hizmet veriyor. Sivas’ın meşhur köftesinin mucidi işletmenin kurucusu Nuri Usta. 133 yıldır lezzet ve kalite hiç değişmemiş. Ailenin en büyük hassasiyeti bu. Birkaç yıl önce İstanbul’a şube açmışlar. Burada da lezzet ve kalite Sivas ile aynı. Çünkü manav ürünleri ve su hariç kullanılan tüm ürünler Sivas’tan geliyor. İstanbul’da Sivas Köfte menüde “Yaprak Köfte” olarak yer alıyor. Formülü sır ama içinde sadece dana kıyma ve kaya tuzu olduğu net.

Hayvanlarını büyük bir aşk ve sevgi ile kendi çiftliklerinde kesime hazırlıyorlar. Lezzete bu yaklaşımın etkisi de büyük bence. Köftenin incecik olmasına rağmen hiç kurumadan servis edilmesinin sırrı pişirmede yatıyor. İstanbul’daki iki şubeden Tuzla şu anda tadilatta olduğu için Karaköy’de Kadıköy İskele’nin karşısındaki tarihi binada hizmet veriyorlar. İstanbul şubelerinin işletmesi eski bir şef olan Deniz Yaşar’a emanet. Hizmet kalitesi ve hijyen konusunda büyük hassasiyet gösterip, lezzette olduğu gibi asla taviz vermiyorlar. Yaprak köfte dışında mutlaka Sofra’nın imza lezzetleri “Terbiyeli Mantar Çorbası”, “Sivas Katmeri” ve “Hurmalı İncir Tatlısı” denenmeli.

DÖNER GİBİ DÖNERİN PEŞİNE DÜŞÜN!

Yıllardır paket siparişlerde en fazla tercih edilen ürünlerden biri olan “Döner”, yılın ilk çeyreğinde de tahtını korumaya devam ediyor. Ülkemizin en sevilen lezzetlerinden olan döneri hemen hemen yaşadığımız her noktada bulmak mümkün.

Ancak döner gibi döneri bulabiliyor muyuz? Orası biraz şüpheli.

Ben de İstanbul’un farklı semtlerindeki dönercileri yılın ilk çeyreğinde ziyaret ederek lezzet ve kalitelerini sizler için inceledim. Son 3 ay içinde ziyaret ettiğim dönerciler arasındaki en beğendiğim ilk beşi sizlerle paylaşıyorum.

Tarihi Karadeniz Döner Asım Usta / Beşiktaş
Bayramoğlu Döner
/ Kavacık
Tatar Salim Döner Lokantası
/ Ataşehir
Abdülkadir Restaurant
/ Bakırköy
Ağababa Döner
/ Ümraniye
Tadım Büfe
/ Yeşilyurt

TARLADAN SOFRAYA UZANAN DENEYİM

İstanbul’da Gaziantep mutfağı dendiği zaman akla gelen isimlerden biri olan Köşkeroğlu 1946 yılından beri Antep mutfağının temelini oluşturan lezzetleriyle hizmet veriyor. Son dönemde ailenin genç kuşak temsilcisi Şef Eyüp Köşkeroğlu babasından görevi devralarak mutfağın başına geçmiş. Yenilikçi bir vizyon ile markayı ve menüyü dönüştürmeye çalışıyor. Geleneksel Antep mutfağına yenilikçi ve samimi dokunuşlar yapan Eyüp Köşkeroğlu, mutfakta kullandıkları ürünleri Silivri’de 30 dönüm alana kurdukları çiftliklerinde yetiştirmeye başlamış.

Başarılı şef, “Tarladan Sofraya” konseptiyle kendi bostanlarında yetiştirdiği taptaze ürünleri, en iyi baharatlarla ve en özenli tekniklerle bir araya getirerek, özel bir deneyime dönüştürüyor. Menüsünü toprağın sunduğu lezzetlere uygun özel reçetelerden oluşturan Eyüp Şef tarlalarında kimyasal gübre ya da ilaç kullanmadan üretim yapıyor. Sıfır atık konusuna da oldukça duyarlı. Köşkeroğlu çiftliğinde organik çöpler kompost yapılıyor, atık yağlar ise geri dönüşüm firması tarafından toplanıp biodizel üretimi için kullanılıyor. “Sürdürülebilir Mutfak” ve “Tarladan Mutfağa” felsefesini öne çıkaran Eyüp Köşkeroğlu, taze ve mevsimlik malzemelerle hazırladığı lezzetlerle geleneksel Antep mutfağına yenilikçi bir bakış açısı kazandırmış.

SOKAK LEZZETİ DEYİP GEÇMEYİN!

Sıra dışı sokak lezzetleriyle dikkatimi çeken RUB İstanbul, Bağdat Caddesi’nin çok da göz önünde olmayan mekanlarından. Marmaray Suadiye istasyonun hemen yanı başında Cadde’ye birkaç adım mesafede. Kendine has burger ve sandviç çeşitleriyle fark yaratıyor. Çeşit deyince aklınıza onlarca çeşit gelmesin. Yan ürünlerle birlikte tüm menü toplam 20 üründen oluşuyor. Sadece Rub’a özel lezzetlerden oluşan menü çok doğru bir yaklaşım. Pastrami ve Corned Beef çeşitleri gerçekten çok lezzetli. 7 gün marine edilip, 12 saat tütsülendikten sonra servise hazırlanan “Pastrami” ile yine 7 gün marine edilip , 8 saat fırında pişirilen “Corned Beef”in kendi ürettikleri ekmeklerle birleşimi gerçekten büyüleyici. Burger çeşitleri ile kokoreçte iddialı olduklarını da belirtmekte yarar var.

Tüm yazılarını göster