İki belediye otobüsü kaza yapsa, içindeki yolcular olarak aşağıya inip diğer otobüsün yolcularıyla kavga edecek kadar yatkınız bu işe. Muhtemel kendimizi birey olarak ifade edememekten kaynaklanıyor. Ve bu yüzden de bolca kazık yiyoruz. Hem maddi, hem de manevi olarak.
Hakem bizim takımın lehine hata yaparsa adalet terazimizin dengesi bozulur.
Bizim siyasi görüşümüzden biri hırsızlık yaparsa kolayca “Af” edilebilir.
Hırsız bizim olamaz.
FETÖ, binlerce insanın hakkını yemeyi, sınav sorularını çalınmasını, suçsuz insanların hapse atılmasını aynı zihniyetle örtmeye çalıştı.
İşkence yapanların bir bahanesi vardı mutlaka. Otobüs durağında bomba patlatanların, faili meçhullerin…
Lafa “Nerelisin” diye başlayanların ülkesiyiz. Sanki hep aynı insanlar aynı yerde doğarmış gibi. En mikrofaşizm örneği. Ancak konu “Tanış çıkabilme” telaşıdır. “Bana bir faydası olur mu” arayışıdır.
Bu bir pakettir aslında beraberinde istismarı getirir. Sen hukuka saygılı bir vatandaş olarak daima kazık yersin.
Mesela yıllardır, karayollarındaki tarla kenarlarında satılan ürünlerden almam. Hani “Tarladan toplamıştır. Daha taze ve ucuzdur” dersin ya. İşte hiç de öyle değildir. Mutlaka bozuk ve pahalıdır. Çünkü büyükşehirdeki kabzımal kötü ürün almaz. Onu dolandıramazsın. Ona satamadığını yol boyu tezgahına koyarsın. Yoldan geçen sana güven duymasa bile en azından sempati hissedeni kazıklarsın.
Son olarak Karacabey – Bursa karayolu üzerinden aldığım soğanın bozulmuş ve pahalı olduğunu farkettiğimde bunun gibi alışverişleri kesmiştim. Marketten aldıkları yumurtanın üzerine tavuk pisliği sürerek doğalmış gibi satanları bildiğim halde.
Süratle bu kitlesel ahlak müsilajından kurtulmamız gerekiyor. Yoksa yaşayabileceğimiz bir iklim kalmayacak.