Doğru taraf gerçekten yok mu?/ Sınırlar

Sınırlar keyifli vakit geçirip, kafamı dağıtayım diyerek gidilecek oyunlardan değil. İzleyip, balon köpüğü gibi uçup, unutacağınız oyunlardan da değil. Sizi huzursuz edip, düşünmeye zorlayan, seçtiğiniz tarafı sorgulatan bir oyun. Yani bence bir oyunun kendini izlettirecek her şeyine sahip.

Bircan Yorulmaz Yazar bircanyorulmaz.info@gmail.com

David Mamet’in yazdığı Olenna’yı Kayhan Berk’in uyarlaması ve yönetimi ile Sınırlar olarak Versus Tiyatro ve 484 Urban Garden ortak yapımı olarak izliyoruz. Sahnede ise Ecem Uzun ve Kenan Ece var.

SIRADAN BİR DERS NOTU GÖRÜŞMESİ

Üniversite öğrencisi genç bir kadın, dersinde başarısız olduğu hocasının odasındadır. Ecrin, hocası ile konuşmak için beklerken hocası Can ise telefondadır. Telefon konuşmasından anlarız ki hocası üniversitede terfi etmek üzeredir, eşi ve çocuğu ile yaşamak için kendisine yeni bir ev almaya çalışmaktadır. Uzun bir telefon konuşması sonrası yaptıkları görüşmede Ecrin çok çabaladığını, Can’ın önerdiği tüm kitapları ve makaleleri okuduğunu, elinden geleni yaptığını ve dersi geçmesinin şart olduğunu anlatır. Bu anlatım sırasında duygusal olarak da inişler çıkışlar yaşar. Can ise Ecrin’i rahatlatmaya, ona nasıl yardımcı olabileceğini anlamaya çalışır. Kendinde de örnekler vererek samimi bir bağ kurma yaklaşımında da yer yer de ısrarlı olur.

Bu uzun süren görüşme sonrasındaki sahnede Ecrin ve Can yine Can’ın odasındadır ve öğreniriz ki Ecrin yaptıkları görüşmeye ilişkin Can’la ilgili cinsel taciz suçlaması içeren bir dilekçeyi okula vermiştir. Can da bu meseleyi çözebilmek ve dilekçesini çekmeye ikna etmek için Ecrin’i odasına çağırmıştır. Zira alacağı bir cezanın kariyerini nasıl etkileyeceğini bilmektedir. O andan itibaren yürütülen tartışmanın kendisi de sonuçları da hırpalayıcı ve huzursuz edici olacaktır.

CAN MI? ECRİN Mİ?

İlk sahnede Can’ın derste anlattıklarından hiçbir şey anlamadığını, anlayamadığını söyleyen Ecrin sonraki sahnelerde başka bir pozisyona geçiyor. Öyle anlar geliyor Can’ı ne diyeceğini bilmez duruma getiriyor. İlişkide değişen roller yer yer gergin, izleyiciyi zorlayan, çoğu zaman taraf kılan bir hal alıyor. Yaptıkları konuşmada tarafların pozisyonlarındaki değişiklik; güç dengelerinin yer değiştirmesi, politik doğruculuk, özellikle dilde politik doğruculuğun iletişimsizlikle de birleşmesi sonucu çok zorlayıcı, yıkıcı bir görüşme gerçekleşmiş oluyor. Sonunda da insanı karışık duygulara sokan bir finalle karşılaşıyorsunuz ve bu duygu öyle hemen peşinizi bırakmıyor. Sınırların iki tarafında da gidip geliyorsun.

Oyunun sonuna dek içimdeki rahatsızlık ile gerilim arasında gidip gelen sarkaç hiç durmadı. Bunun yanı farkettim ki pek çok izleyici oyun sırasında yer yer çıkarttığı istemsiz küçük nidalar, uğultularla tarafını seçmişti. Bazı seyircilerin neredeyse sesli bir şekilde ifade ettiği Can’ın tarafı olma haline ben de yer yer kapıldım. Ancak o kadar kolay ve net olarak tarafımı seçemedim. Sahnedeki diyaloğu tek boyutlu yani sadece Can-Ecrin olarak; erkek-kadın, öğretmen-öğrenci, yaşlı-genç eşitsizliklerinden bağımsız değerlendirilmenin çok zor olduğunu düşündüm. Erkek öğretmenin, genç bir kadın öğrencisi ile kurduğu ilişki ne kadar eşitlikçi olabilirse o kadarını yapabilmişti Can. Peki bu yeterli miydi? Peki bu ikili arasındaki güçlü-güçsüz dengesi yer değiştirdiğinde, öğrenci genç kadın, sınırlarını nerede çizmeli? Bunun yanı sıra bu tartışmayı sadece güç dengesi üzerinden yürütmek de doğru olmayabilir. Sanırım sahneye aynı zamanda cinsiyet eşitliği-eşitsizliği perspektifinden bakmak da taraf seçmenin o kadar da kolay olmamasını sağlıyor.

DOĞRU TARAF YOK MU?

Oyunun tanıtım metni “Kafanızın karışmasına hazır olun. Unutmayın; hangi tarafı tutarsanız tutun, yanlış taraftasınız” cümleleri ile başlıyor. Tanıtımda her ne kadar “doğru taraf yok” deniyorsa da öyle anlar geliyor ki doğru taraf oluyor. Çünkü biliyorsunuz ki her neye maruz kalırsanız kalın- doğrudan şiddet olmadığı sürece- yapmamanız gerekenler vardır. Asla ve kat’a!

Peki tuttuğumuz tarafın yanlış olması, her şeyinin de yanlış olduğu anlamına mı geliyor? Evet, çok fazla soru ve çok fazla akıl karışıklığı.

HOŞ ZAMAN GEÇİRMELİK DEĞİL

İkinci sezonu sahnelenen Sınırlar’ın uyarlandığı Oleanna’yı David Mamet 1992’de yazmış. Henüz cinsiyet eşitliği tartışmalarının, dilde toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımının öneminin “politik doğruculukla” bu denli harmanlanmadığı zamanlarda. Belki çok da ilerleme katedilmediyse de en azından toplumsal bilince- bayan değil kadın tartışmalarını aklımızda tutalım- bu denli çıkmadığı yıllarda. Bu bile hikayeye daha farklı bakmamızı sağlamalı. Ayrıca yönetmen Kayhan Berkin’in yönetiminde seyirciyi huzursuz eden, yer yer kışkırtan bir bakış açısı olduğunu Seyirciye S/Övgü oyunundan da anımsamamız gerekir. Kayhan Berkin oldukça genç olmasına karşın üretken bir yönetmen olarak karşımıza çıkıyor. Şu an da sahnede yönetmenliğini üstlendiği dört oyun bulunuyor. Ayrıca yönetmenliğin dışında oyunculuk, sahne tasarımcılığı ve çevirmenlik görevlerini de üstleniyor.

Ecem Uzun’u sahnede daha önce Pürtelaş Tiyatro tarafından sahnelenen Çehov’un Martı’sında izlemiş ve beğenmiştim. Ayrıca Reha Erdem’in Koca Dünya ve Yeşim Ustaoğlu’nun Tereddüt’ünde de tüm izleyicileri etkilemişti. Doğal ve akıcı oyunculuğu ile rolünü üstleniyordu. Burada da kimi zaman duygusal, kimi zaman gücü eline almanın üstünlük duygusunu Ecrin’de başarılı olarak yansıtıyor. Kenan Ece’yi itiraf etmeliyim ki daha önce hiç izlememiştim. Ancak Sınırlar’daki profesör olma yolunda son adımı kalmış, kendince öğrencisi ile eşitlikçi bir iletişim kurmaya çalışan ama bir yanıyla da sistemin ona sunduklarını sonuna dek almayı hak ettiğini düşünen üniversite hocası rolünün hakkını tam anlamıyla veriyor.

Sonuç olarak Sınırlar keyifli vakit geçirip, kafamı dağıtayım diyerek gidilecek oyunlardan değil. İzleyip, balon köpüğü gibi uçup, unutacağınız oyunlardan da değil. Sizi huzursuz edip, düşünmeye zorlayan, seçtiğiniz tarafı sorgulatan bir oyun. Yani bence bir oyunun kendini izlettirecek her şeyine sahip.

Bircan Yorulmaz

bircanyorulmaz.info@gmail.com

Künye;

Yazan: David Mamet
Çeviren: Cansu Kurgun & Kayhan Berkin
Uyarlayan & Yöneten: Kayhan Berkin
Yapım: Versus Tiyatro & 484 Urban Garden
Uygulayıcı Yapımcı: Elif Özge Maltepe
Dekor Tasarım: Merve Yörük
Işık Tasarım: Ayşe Sedef Ayter
Reji Asistanları: Alessa Dilara Demircan, Şevval Öztay, Sercan Şekerci
Prova mekan sponsoru: Müfit Aytekin Atölye
Oyuncular: Ecem Uzun, Kenan Ece

Tüm yazılarını göster