Rekabetçi kur, faiz, fakirlik ve ihracatçı şikayetleri

Bilerek, planlayarak yaptık tüm bu hataları… Şahlanma sevdası ile yapılan dış borçların artık faizini bile ödeyemeyecek seviyeye geldik. Geride sadece şunları yaptık, bunları kurduk tarzı içi boş hikayeler kaldı elimizde.

Veysel Ulusoy Yazar ulusoy522@gmail.com

Ekonomi yönetiminde kafalar karışık… Hele de 2023 yılı bütçesinin hazırlık aşamasında bu karışıklık doruk noktasına ulaştı.

Bir yanda emeklilikte yaşa takılanlarla hükümetin seçim vaadi kapsamındaki dansı dillere destan bir hal amış, diğer yanda ise bütçedeki talanın hesabının içinden çıkılacak durum kalmamış. Ortada ne ekonomik planlama ne de planlamayı etkin kılacak bir anlayış mevcut.

Varsa-yoksa atılan her adımın, verilen her vaadin seçimde oyları nasıl etkileyeceği konusu…

Bu çerçevede hem finansal hem de reel piyasalarda oynaklığı azaltan her aksiyon ekonomiye verdiği zararlar bir kenara bırakılarak pervasızca uygulama alanı bulunuyor.

Ne mi bunlar?

Sayalım…

Daha geçen gün BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) yeni bir düzenleme ile bankaların net döviz pozisyonunun öz kaynakları içindeki payına ilişkin üst sınırı yüzde 20’den yüzde 5’e çekti. Yani bankalara elinizdeki dövizi bozdurun ve bu oranı yakalıyın dedi BDDK.

Dedi de döviz bozdurmak ve liraya dönmek kime ne zarar veriyor, kime ne fayda sağlıyor sorusunun yanıtı yok ortada. Beklentiye göre bankalar ellerindeki şu kadar dövizi satacak piyasalar liraya dönecek. Bu kadar basit mi yani?

Neresinden baksan bu bir sermaye kontrolü işlemi, neresinden baksan bollaşacak lira ile hayat pahalılığının tavan yapacağı bir politika anlayışı…

Bunun rasyonel bir davranış olmadığının firma ve tüketici davranışlarına yansımasının getirdiği maliyetleri de ayrıca ele almak gerekiyor doğal olarak.

İHRACATÇI AĞLAMASIN FİKRİ

Birkaç yıldan bu yana yanlış politikaların sonucu ve döviz rezervlerindeki hızlı erimenin getirdiği maliyet baskısıyla enflasyondaki inanılmaz artışı tecrübe ediyoruz. Yine aynı tecrübe ile döviz kurundaki sıçramaların engellenmesi için diğer bir maliyet kaynağı olan kur korumalı mevduatın da bu fiyat artışlarına engel olamadığını gördük ve görüyoruz. Diğer bir ifadeyle dövizi sabitlemenin maliyetini bu sefer de para basarak mevduat sahiplerine aktarmanın sancısını yaşıyoruz.

Hal böyleyken maliye bakanının “ihracatçı şikayet etmesin, dövizdeki artış enflasyon planımı bozar” yaklaşımını nereye koymak gerekir sorusunu sormaya başladı analistler.

Bir taraftan ihracatçının sabit kur rejimi tarzı uygulamalardan şikayet etmesi diğer taraftan kur yüksekliği sonucu yükselen enflasyondan zaten gelirsizlikle boğuşan tüketicinin neler çektiğini düşünürsek, kuru sabitlemenin sadece seçime endeksli bir yaklaşım olduğu açığa çıkar.

E HANİ CARİ AÇIK YOK OLACAKTI!

Sadece BDDK’nın akıldışı uygulaması değil gündem… Bir de cari açığı kapatıp positife geçeceğiz yaklaşımı yok muydu gündemde. Daha dün gibi hatırlıyor herkes… KKM destekli TEM (Türkiye Ekonomi Modeli) ile cari fazla vereceğiz, dış ticaret açığı kapanacak, rekabetçi kur ve rekabetçi işgücü ile (ne demekse) ekonomi şahlanacaktı hani!

Geldiğimiz noktada yıllık 100 milyar dolar dış ticaret açığı, 40 milyarı doları aşan cari açık ve 3 haneli hayat pahalılığı ile bezenmiş bir enflasyon oranı. Yanında da seçim yatırımı ile makyajlanacak asgari ücret tartışmaları ve ekonomik plansızlık.

Bilerek, planlayarak yaptık tüm bu hataları… Şahlanma sevdası ile yapılan dış borçların artık faizini bile ödeyemeyecek seviyeye geldik. Geride sadece şunları yaptık, bunları kurduk tarzı içi boş hikayeler kaldı elimizde.

Hikaye karın doyurmuyor.

Tüm yazılarını göster