Görünüşte büyük bir atılımla yerli üretim artıyor gibi bir algı var ama durum bunun tam tersi. Gıda politikalarımız ortalama bile değil, tarladan sofraya uzanan gıda düzenimiz çökmüş durumda. En acısı da gıdamızın geleceğine dair hiçbir planlamamızın hala olmaması.
Bilim Üretemeyen Gıda Mühendisliği, Soframızı Nasıl Korusun?
Türkiye’de üniversitelerin bilimsel bir özerkliği ve bağımsız bütçeleri yok. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi, gıda mühendisliği bölümleri de kendi başlarına karar alıp uygulayamıyor. Laboratuvar, yayın ve akademik altyapı için gereken kaynakları, YÖK’ün üniversiteye göre belirlediği bütçenin içinden, üniversite yönetimlerinin tercihleri şekillendiriyor.
Her köşe başına, plansızca üniversite açılmasıyla bu bütçeler daha da eridi. Tüm bunlara baktığımızda, laboratuvar altyapısı yeterli, küçük bir deneme üretim tesisi olan, gıda sanayisiyle düzenli bilgi alışverişi kurabilen gıda mühendisliği bölümü sayımız bir elin parmaklarını geçmiyor. Bilimsel çalışmalar ancak belli bir yere kadar ilerleyebiliyor, incelemeler kısıtlı imkânlarla yapılıyor. Bu da yetişen genç gıda mühendislerimizin ufkunu ciddi biçimde daraltıyor.
Gıda Planlaması Kim İçin Yapılıyor: Halk İçin mi, Lobiler İçin mi?
Türkiye’de gıda sisteminin çarkları dönmüyor. Bunun yanı sıra gıdayı planlayan, yöneten bir düzen de hiç kurulmadı. "Hangi üründen ne kadar ekeceğiz? Üretim hedefimiz ne olmalı? Tarladan sofraya giden o uzun yolu nasıl kısaltırız?" Bunlar, AKP iktidarının umurunda olan sorular değil. Genelde soruları ve düşünmeyi sevmiyorlar. Kendi menfaatleri için çalışan sermayeye alan açmayı seviyorlar.
Türkiye’de çalışan küresel gıda şirketlerinin tamamı, önümüzdeki üç yıl içinde neler üreteceklerini, ne kadar üreteceklerini, ne kadar ham maddeye –yani üretimde kullanacakları temel ürüne– ihtiyaçları olduğunu biliyor. Ellerindeki bu bilgilerle, ham madde kaynaklarına ve diğer küresel şirketlere alan açıyorlar ve gıda politikalarını istedikleri gibi yönlendiriyorlar. En küçüğünden en büyüğüne, kendi ülkemizdeki gıda firmaları birbiriyle sağlıklı bir diyalog kuramazken, küresel gıda şirketleri birbirleriyle sürekli temas halinde.
Bu bir zihniyet meselesi. AKP hükümeti bu alanda kapana kısılmış durumda. Lafla yurttaşı idare etmekten başka bir seçenekleri yok. Gıda fiyatları neden düşmüyor, ürünün tarladan sofraya gelene kadar geçtiği yol neden kısalmıyor, neden sağlam bir sistem kurulamıyor? diye soruyorsanız, cevabı işte burada: Planlama yok, halkın değil lobilerin çıkarı var.