Bilineni neden yazıyorum? Okurluk yazarın okulu da ondan…

Erzurumlu Âşık Reyhani diyor ki; “Aman gazeteci gel bizim köye/ Bizden olan türlü halleri de yaz./ Yalnız saçlıyı, başlıyı değil/ Uyuzu, koturu, kelleri de...

Neşe Doster Yazar nesedoster@yahoo.com

Erzurumlu Âşık Reyhani diyor ki; “Aman gazeteci gel bizim köye/ Bizden olan türlü halleri de yaz./ Yalnız saçlıyı, başlıyı değil/ Uyuzu, koturu, kelleri de yaz!”

İdarecilerin gece gündüz, sabah akşam, yatsı imsak temel hak ve özgürlüklerden söz ettiğini görünce; tecrübelerim ve şiir merakım imdadıma yetişip(!) Reyhani aklıma gelmez mi? Be ben hemen paylaşmaz mıyım?

Veriler diyor ki; 18 yıllık AKP iktidarında; 17 kez eğitim sistemi, 7 MEB değişti. 17 milyonu bulan öğrenci sayısı bu hızlı değişimlerden ne kadar etkilendi? Genç işsizlikteki rakamlara bakınca tablo ortada…

DİB diyor ki; “Ülkemiz İmam hatip neslinin gayretleriyle bugünleri yaşıyor.”

Damat bakan diyor ki; “Tüm dış ticareti yeniden ele alacağız. Kapsamlı bir bakış açısıyla kurgulayacağız. Türkiye için ortaya çıkan potansiyeli ve ekonomide yeni bir başarı hikâyesi yazacağız. Hedefler doğrultusunda planlayacağız.”

İçişleri Bakanlığı valiliklere gönderdiği yazıda diyor ki; “Okul bahçeleri Cuma namazları için hazırlansın, temizlik yapılsın, ses sistemi ve minber oluşturulsun. Öğretmenler Cuma namazına gelen yurttaşlara kolonya ve mendil dağıtımında görevlendirilsin.”

Şimdi gelelim sözlerin açılımına!

Diğer bütün nesiller çöpe mi atılsın? Öğretmenlerin görevi niye mendil dağıtmak olsun? Ülke ekonomik açıdan yangın yerine dönmüşken damat bey neden gelecek zamana yönelik planlarla vakit geçirsin? İnsanlar ve meslekleri niye böyle kolay harcanabilsin? Yanıt belli! Çünkü ben devletim. Çünkü ben öyle karar verdim.

Şimdi derin fay kırıklarını görüp göstermek adına tarihe not düşmekte yarar var!

Herkes evinde çoluk çocuğuyla kahvesini içip, televizyonunu seyrederken; Başkalarının canını korumak için kendi canını tehlikeye atan sağlık ordusunun! İşini kaybetmemek için şantiyelerde baretsiz çalışan işçinin! Üç kuruş kazanmak için kapı kapı dolaşan kurye ve motorcunun! Bir anda işsiz kalan kalfanın! Çocuğuna meyve alamayan annenin! Dükkânını kapatan babanın yürek sancısı, mide krampını önleyecek çareler var mı? Varsa neden açıklanmıyor? Ya da ne zaman açıklanacak?

Haftanın etkinlik takvimine gelince! Alelacele alınan bir kararla, bir gece ansızın çıkarılan tepeden inme torba yasayla “doğal ve tarihi sit alanı” kapsamından çıkarılarak beton yığınına dönüştürülen; 125 yataklı, 600 kişilik konferans salonlu, 1200 kişilik cami ve sosyal etkinlik alanlı “yap işlet- devret” mantıklı Yassıada’nın yeşiline ne olduğunu merak ettik.

Fetih sureleri, havai fişekler, “ceddin baban”, mehteran eşliğinde, şükür kurbanları kesilerek, CB’nin Huber Köşkü’nün avlusundan “bakan kucağındaki” torunuyla, oğlunun vakfının yarışmalarını izleyerek 2071 hedeflerini sıraladığı 1453’ün 567.yılını şaşaalı törenlerle idrak ettik.

Yöneticilerin bizler pek anlamasak da; Mühim konulardaki “çok önemli” ama içi boş konuşmalarını, kolay gollerini, altın(!) değerindeki öğütlerini duyunca, hele de bulmaca formatında konuşan bakanları işitince, halkın cüzdanları boşalmasına rağmen gözü doymayanları görünce; olup biteni, yalın, dolaysız, vurucu dokunuşlarla anlatanlara ne çok ihtiyacımız olduğunu bir kez daha anladık.

ANAR şirketinin Türkiye genelinde yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre “birinci sıradaki sorunununuz nedir?” sorusunu, halkın yüzde 78’inin “ekonomi” diye yanıtlamasını yadırgamadan, bu durum karşısında yönetimin acil çözüm reçetesi var mı diye düşündük.

Siyasal iktidarın parasal cezayı çok sevdiğini, işaret parmağını sallayarak hedef göstermeyi çok iyi bildiğini, denge ve denetleme derken aklına sadece engelleme geldiğini, her kademede ekonomik ceza ve yaptırımları, sindirmeyi, yok saymayı, bastırmayı çok sevdiğini görünce baka kaldık.

Toplumbilimin; insan hakları, eşitlik, yaşama saygı gibi değişmez tunç yasalarını hiçe sayan, düşünmeyen, umursamayan, görmezden gelen, olumsuzlukları onaylamaya devam eden, hikâye aynı diyen, “bu iş benden sorulur” demeyi sürdürenlere bakınca da mutsuz ve karamsar olduk.

Ezcümle bu konuların bendeki muhasebesi bugünlük böyledir…

Tüm yazılarını göster