Prof. Dr. Nilüfer Göle: 'Atatürk ve Cumhuriyet arasındaki özdeşleşme pasif direnişle korunuyor'
Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle, yeni yüzyıla girilirken Türkiye'de Atatürk figürünün daha yaratıcı bir şekilde üretildiğini söyledi.
Türkiye’de Cumhuriyet’in 100’üncü yılı kutlanırken, geçişte sert Kemalizm eleştirileri yapan sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle, günümüzde Atatürk’e sahip çıkan kesimlerin kültürel alanda itici güç olduklarını söyledi.
Göle, T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği mülakatta “Bugün ikinci yüzyıla girerken kutlamaların bize ışık tuttuğunu düşünüyorum. Kutlamalar genelde devlet eliyle, resmi kutlamalara atıf yapar. Halbuki bugün herkesin kendi Atatürk'ünü ortaya koyduğunu görüyoruz. Farklı şirketler, kıyafet markaları, kurumlar, bankalar, dernekler, yerel yönetimler, spor kulüpleri, meydanlar, vs. konferans, sergi, reklam filmi, marşlar, ürünler, vs. aracılığı ile katılıyorlar. Yüzüncü yıl kutlamalarında, tasarım, yaratıcılık ve estetik arayışı önde. Atatürk'e sahip çıkan kesimler kültürel alanda, girişimcilik alanında itici bir güç olduklarını gösteriyorlar” ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE'DEKİ LAİKLİĞİN MUHATABI İSTER İSTEMEZ MÜSLÜMANLIKTI'
Göle, geçmişte yaptığı sert Kemalizm eleştirileri nedeniyle, "Kemalizm Müslüman laikliğin en gelişmiş, bir anlamda evrenselleşmiş biçimini ve uygulamasını ifade ediyor" ifadelerinin “Göle Kemalizm’e teslim oldu” şeklinde yorumlanmasına ilişkin ise şunları söyledi:
"Pek takip etmiyorum o tür mecraları ama arada bir böyle çok isteyerek çarpıttıklarını ve linç kampanyası yaptıklarını görüyorum. Şunu söyleyebiliriz 20 yıl önce vurgu Kemalizm'in eleştirisindeydi, bugün Atatürkçülüğün yeniden keşfinde. Benim ne dediğime dönersek… Laikliğin her zaman işleyişinde o toplumun dinine göre bir uygulanış vardır. Örneğin Fransa'da buna 'Katolik laiklik' denir; bir şekilde laiklik ilkeleri Katolik dininin egemen olduğu alanlara karşı tanımlanır, örneğin kiliseye karşıdır. Laiklik toplumun kültürel kodlarından ve dininden kopuk bir şey değil. Nitekim Türkiye'deki laikliğin muhatabı ister istemez Müslümanlıktı, İslam dininin egemen olduğu alanlara, kadın hakları gibi nüfuz etmeye çalıştı. 'Modern Mahrem' kitabımda laikliğin Türkiye'deki versiyonunun kadınları niye öne çıkardığını gösterdim. Çünkü İslam'da kadınların kamusal alana çıkması, görünürlük kazanması, sahneye çıkması, eşit bir şekilde kamusal alanda yer alması hoş görülen bir şey değil. Atatürk Cumhuriyeti, laikliği böyle tanımladığı için diğer ülkeler tarafından bir "Müslüman laiklik nasıl olabilir" modeli olarak ele alınıyor."
“YENİ YÜZYILA GİRERKEN ATATÜRK FİGÜRÜ DAHA YARATICI ŞEKİLDE ÜRETİLİYOR”
Özgürlüğün olmadığı yerde girişimciliğin, araştırma ve yaratıcılığın sekteye uğrayacağına dikkat çeken Göle, “Kemalizm paradigmasının da kırılması gerekiyordu daha özgür daha yaratıcı olabilmek için. Yeni yüzyıla girerken Atatürk figürü ve onun hikayesi yeniden ve çok daha yaratıcı şekilde üretiliyor. Cumhuriyet ve Atatürk figürü arasındaki özdeşleşme bir yandan pasif bir direnişle korunmaya, öte yandan aktif ve yaratıcı bir biçimde yaşama geçiriliyor. Yani kutlamalar resmi veya geçmişe yönelik nostaljiden ziyade bugünün ana meseleleri içinde yerini alıyor. Bunun siyasi boyutu olmak zorunda tabii, parlamento boyutu” diye konuştu.
‘ERDOĞAN GİBİ LİDERLER İÇİN SANDIK ÖNEMLİ AMA ÖZGÜRLÜKLER DEĞİL’
“Erdoğanizm ifadesi Atatürkçü gibi güçlü bir sıfata dönüştü mü?” sorusunu da yanıtlayan Göle, “Tabii şimdi Erdoğan'ın birinci 10 yılı ile ikinci 10 yılı farklı okunuyor. Ben de öyle düşünüyorum. Birinci 10 yılda daha ziyade reformlarını yapmaya çalışan bir Türkiye var ve burada idam cezasının kalkması çok önemlidir. Kültürel havza da öyle bir Türkiye arayışına destek vermiştir. Nitekim bu ortadan kalkınca liberal, seküler demokrat hiçbir harekete de ihtiyaç kalmadı. Erdoğan gibi neo- popülist liderler açısından sandık önemli ama özgürlükler değil. Bu güçlü lider skalasında Erdoğan yeni bir yere oturdu. Nitekim son seçimlerde kaybetmeyerek bu güçlü lider imajının hala toplumda benimsendiğini gösterdi” ifadelerini kullandı.