Gazeteci Timur Soykan'dan milyonlarca insana tanıklık çağrısı: 'Gezi tebliğnamesini yazan savcının görevi hakikati yok etmek'

Abone ol

Yargıtay Savcısının Gezi Davası ile ilgili tebliğnamesi kamuoyundan büyük tepki çekerken, gazeteci Timur Soykan, ilgili tebliğnameyi yazan savcının görevinin 'hakikati yok etmek' olduğunu söyledi.

Yargıtay Başsavcısı’nın Gezi Davası ile ilgili tebliğnamesinde, Gezi direnişine katılan milyonlarca yurttaş terörist ilan edilirken, yurttaşları sokağa çıkaranların ise ‘etki ajanları’ ve nüfuz casusları’ olduğu iddia edildi.

Gazeteci Timur Soykan, Birgün’deki köşesinde savcının tebliğnamesine tepki göstererek, milyonlarca yurttaşa ‘Sizi etki ajanları mı sokağa çıkardı?’ diye sordu.

“Türkiye’de bir savcı, dünyanın düz olduğuna inanıp bunun karşıtı faaliyet yürütenleri suçlayabilir. Ya da bir Yargıtay Savcısı, üç harflilerin Türkiye’de darbe planladığını savunup bu cinlerle bağlantılı olduğun iddiasıyla seni yargılayabilir. Üstelik birkaç kitaptan alıntı yapıp seni hapse atabilir” diyen Soykan, bu ifadelere inanmayanlara Yargıtay Savcısının Gezi Davası ile ilgili tebliğnamesini okumasını önerdi.

Söz konusu tebliğnamenin Türkiye’nin adalet sisteminde ‘ekmek kırıntısı kadar’ mantık kalmadığını gösterdiğini vurgulayan Soykan, “Sanki FETÖ’cülerin Ergenekon Davaları dönemine ışınlandım. Hiçbir somut olguya, delile dayanmayan uçuk senaryolardan iddianameler onların döneminde başlamıştı. Artık yüksek yargıda, Yargıtay’da TRT’ye propaganda dizisi yazılıyor ve atış serbest. Delil hak getire…” ifadelerini kullandı.

Yargıtay Savcısının tebliğnamesini ‘casus dizisi’ senaryolarına benzeten Soykan, savcının özetle şunları söylediğini aktardı:

Gezi olayları, toplum refleksiyle bir anda oluşmadı. Planlı bir senaryoydu. Etki ajanları, yönlendirici ajanlar, nüfuz casusları yaptı. George Soros ile bağlantılı Osman Kavala ve etkili ajanları bir yıl öncesinde toplantılar yaptı. İnsanları sokağa döktüler. Yani; savcı, Osman Kavala ve etki ajanlarının, neredeyse Türkiye’nin tüm şehirlerinde milyonlarca insanı sokağa dökecek güce sahip olduğunu iddia ediyor. Birilerinin düğmeye basıp milyonlarca insanı harekete geçirdiğine inanmamızı bekliyor.

Yetmiyor…

Gezi eylemlerine katılanların büyük çoğunluğunun terörist olduğunu savunuyor. Böyle senaryoya film repliğiyle yanıt verilir. İtiraz ediyorum: Gezi Direnişi’ne katılmış biri olarak tanıklık ediyorum. Sokağa çıkanların çok büyük çoğunluğu hayatında ilk kez eyleme katılmış insanlardı.

‘GEZİ TEBLİĞNAMESİNİ YAZAN SAVCININ GÖREVİ HAKİKATİ YOK ETMEK’

Gezi Davası ile ilgili tebliğnameyi yazan savcının görevinin ‘hakikati yok etmek’ olduğunu söyleyen Soykan, “Her yerde ajan arayıp bunun için sayfalar dolduran savcı, Gezi Direnişi’nin gerçekten nasıl başladığını yazmıyor. Oysa gerçek; deliller, somut olgular, fotoğraflar, videolar, kamera kayıtları, haberler ve milyonlarca tanıkla ortada duruyor. Savcı tebliğnamesinde İstanbul’un merkezindeki tek yeşil alanın AVM yapılarak ranta açılmasına karşı Gezi Direnişi’nin başladığına değinmek istemiyor. Ağaçları koruyan insanların biber gazına boğulmasına, çadırların yakılmasına toplumda oluşan öfkeyi yazmıyor. Ajan bulmak için yasa dışı tapelerde, biyografilerde, komplo teorilerinde kılı kırk yaran savcı, Gezi Direnişi’ni başlatan yağma düzenini de unutmamızı istiyor” diye yazdı.

SAVCININ TEBLİĞNAMESİNDE HABLEMİTOĞLU KİTAPLARINA ATIFLAR

Yargıtay Savcısının 2002’de evinin önünde başından vurularak öldürülen Necip Hablemitoğlu’nun ‘Köstebek’ ile ‘Şeriatçı Terörün ve Batının Kıskacındaki Türkiye’ kitaplarından yaptığı alıntıları delil olarak gösterdiğini belirten Soykan, Hablemitoğlu’nun söz konusu kitaplarda Fetullahçı çetenin devlette örgütlenmesini ve yabancı istihbarat servisleriyle ilişkisini anlattığına dikkat çekti.

Soykan yazısının devamında şunları anlattı:

Savcı da FETÖ’cülerin devletteki örgütlenmesini ‘etki ajanı’ varlığının kanıtı olarak tebliğnamede uzun uzun yazmış. Böylece sanıklar hakkında bir FETÖ suçlaması varmış gibi yapıyor. Ama aslında yok. Sanıklar örgüt talimatıyla hareket etmekle suçlanıyor ama ‘Hangi örgüt’ diye sorarsanız, yanıt yok.

Ama bir sorun var: Bu davanın sanıkları, FETÖ’yle yıllarca mücadele etmiş insanlar. Mesela Can Atalay, FETÖ kumpaslarına karşı avukatlık yapmış, o dönemin muktediri savcı ve hakimlerle duruşma salonlarında karşı karşıya gelmiş bir isim. Zaten en başından beri FETÖ’nün yayın organları Gezi Direnişi’ni hedef almıştı. Ama olsun savcının hayal dünyasındayız.

ETKİ AJANI OLMAZ

‘FETÖ ve etki ajanları’ konusunu işleyen savcı için de sorunlar var:

Mesela…

Hablemitoğlu’nun bu kitapları yazmasından sonraki yıllar boyunca AKP’liler ile Fetullahçılar ortaktı. ‘Okyanus ötesine’ selam yollayan, Ergenekon davalarının savcısı olduğunu söyleyen, Fetullah Gülen’e ‘Bitsin bu hasret’ diyen Recep Tayyip Erdoğan, etki ajanı mı? Fetullah Gülen’e övgüleri, Amerika’daki çiftliğinde çektirdikleri fotoğrafları arşivleri dolduran AKP’liler, bakanlar neden etki ajanı değil? Önceki gün ortaya çıktı. Yeni Adalet Bakanı’nın avukat kardeşinin telefonunda Bylock varmış ve 1.454 kez Bylock kullanmasına rağmen ceza almamış. Etki ajanı değil miymiş? Hablemitoğlu’nun kitaplarını okuyan savcı ve meslektaşlarının akıllarına FETÖ’cüleri general, emniyet müdürü, vali, kaymakam olarak atayan ‘etki ajanları’nı soruşturmak niye hiç gelmedi?

Bir tane de güncel soru var: Ankara’nın göbeğinde Hablemitoğlu’nu öldüren katiller, 21 yıl boyunca neden tespit edilmedi? Kısa süre önce davanın sanığı Nuri Gökhan Bozkır’ın tahliye edilip firar etmesini kimler sağladı?

Neyse bunlar gerçek bir adalet sistemine sorulacak sorular.

BİR FETÖCÜ, BİR POLİS

Savcının senaryosunda esinlendiği bir kitap ise Mustafa Yıldırım’ın Sivil Toplum Kuruluşları hakkında yazdığı ‘Sivil Örümceğin Ağında.’ Tebliğnamede bu kitaptan yapılan alıntı ve kesinlik vurgusuna bakınca kanun maddesi zannedebilirsiniz. Savcı, Soros, Otpor, Canvas, Turuncu Devrim gibi uluslararası örneklerle teorisini kanıtlamaya çalışıyor. Savcı, George Soros ile Osman Kavala ve Açık Toplum Vakfı’nın bağlantısına dört elle sarılıyor. Ancak bu gizli, bilinmeyen bir bağlantı değil. Tabii savcı, Soros ile Erdoğan ve bazı AKP’li isimlerin toplantı fotoğraflarını da hatırlamak istemiyor. Ayrıca bunlar nasıl ajanlarsa dinlemeye karşı hiç önlem almadan cep telefonlarından konuşuyorlar. Etki ajanı FETÖ’cüler onları yasa dışı şekilde dinliyor, savcı ‘ajanları’ birbirine karıştırıyor. Polisler savcının işine gelince etki ajanı olmaktan çıkıp delilleri yeniden kıymetli oluyor. Üstelik bu dinleme kayıtlarında defalarca ‘şiddetsiz eylem’den bahsedilmesine karşın savcı bu kısımları önemsemiyor.

NİYET OKUYAN SUÇLAMA

Savcı, Gezi Direnişi’nin bu ülkenin demokrasisine katkı yapacağını düşünmeyi de suça dönüştürüyor. Bunun için yapılan toplantıya katılmak büyük delil olarak sunuluyor. Yani senaryo yazarı savcının niyet okuma yeteneği de var. Hukukta yeri yok ama olsun. Tebliğnamede Osman Kavala’nın hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbetle, Mücella Yapıcı dışındaki diğer sanıkların yardım ettikleri iddiasıyla 18’er yıl hapisle cezalandırılmasını isteniyor. Mücella Yapıcı’nın ise beraatı talep ediliyor. Can Atalay’ın Hatay Milletvekili olmasına karşın tahliye edilmemesi gerektiğini anlatan savcı, geçmişteki Anayasa Mahkemesi kararlarını da hiçe sayıyor.

Şimdi ülkenin önünde çok önemli bir soru var: Yargıtay Dairesi, bu senaryo ile ağırlaştırılmış müebbet ve 18’er yıl hapis cezalarını onaylayacak mı? Onaylarsa yargının hayal gücüne bağlı özgürlüğünüz ve masumiyetiniz.

Tebliğnamedeki hayal dünyası bu yazıya sığmadı. Daha sonra devam edeceğiz.

Yazının tamamı için tıklayın…

Sosyal medyadan hırsızlara yol göstermeyin! Güncel Anayasa Mahkemesi'nden 7 siyasi partiye denetim Siyaset Protestolar Boğaziçi yönetimini korkuttu: Akademisyenler tepki gösterdi Güncel İktidarın torba yasasına muhalefetten sert tepkiler Güncel