'Bana cehennemi yaşatan koşulları dayatanlar cennetliksiniz diyerek sorumluluğunu üzerinden atıyorlar'

16 yaşındaki özel gereksinimli Baran İpek’in annesi Burcu İpek, "Bize şükür ve sabır ile yılları geçirttiler. Şu an aşılarda bile öncelikli değiliz." ifadelerini kullandı.

'Bana cehennemi yaşatan koşulları dayatanlar cennetliksiniz diyerek sorumluluğunu üzerinden atıyorlar'

Bugün Otizm Farkındalık Günü. Her dezavantajlı grup gibi özel gereksinimli bireyler de iktidar tarafından unutulanlar arasında.

Birgün'den Meral Danyıldız'ın haberine göre; ülkede 600 bine yakın olduğu düşünülen söz konusu özel gereksinimli bireyler ne eğitimden ne de sosyal yaşamdan faydalanabiliyor. Birçok aile, kısıtlı imkânlar dahilinde yetkililerin devralması gereken sorumlulukları üstleniyor. Otizmli bireylerin anneleri nasıl yalnız bırakıldıklarını, uygulanan yanlış politikaları, devlet okullarında yaşanan zorlukları aktarıyor.


27 yaşındaki ağır otizmli Gözde’nin annesi Leyla Taytan, Gözde ile çıktıkları yolculuğu şöyle anlatıyor: “İlk otizm tanıları yeni konmaya başlamıştı. Okul yoktu, kaydettirmek için sıraya giriyorduk. Bir meblağ ödememiz gerekiyordu. Çocuklar o dönem 14 yaş artı bir seneye kadar okula gidebiliyordu. Okula, spora, yüzmeye götürdüm. Sosyal hayata katmanın yollarını aradım. Yaşı dolunca ‘çocuklarınızı alın, MEB’in rehabilitasyon haricinde yapacak hiçbir şeyi yok’ dediler. Gözde okulu bitirip depresyona girip 20-21 yaşına kadar geceli gündüzlü ağlıyordu. Dört beş tane antidepresan veriyordu Gözde’ye doktor. Şu an benim ona verdiğim her şey bitti. Dört duvarın arasında, dışarı bile çıkmıyor.”

TOPLUM EĞİTİLMEMİŞ

Kendisine tanı konar da tedavi olması gerekir diye doktora bile gitmediğini söylüyor Taytan. Taytan’ın eşi asgari ücretle çalışıyor, kendisi vakit bulabilirse evlere temizliğe gidiyor. Yaşadıklarını şöyle ifade ediyor: “Bütün annelerin derdi, benden sonra bu çocuk ne olacak. Türkiye’de bir engelli çocuk, kira, okuyan başka bir çocuk, bir asgari ücretle geçinmeyi düşünebiliyor musunuz? Gözde’nin ataklarının çok yoğun olduğu dönemde, psikiyatr benim de ilaca ihtiyacım olduğunu söyledi. Gittim, antidepresan verdiler, kullanamadım. Çünkü uyku basıyor, çocuğunla ilgilenmek zorundasın.” Gözde’nin şu anda eve kapandığını söyleyen Taytan, umudunu kestiğini belirtiyor: “Evde televizyon izliyor, telefonla ilgileniyor, bazen kitapçıya gidiyoruz. Hayatı bu kadar. Devletten gelen bir şeyin olmayacağını zaten biliyoruz. Beklentiniz var mı derseniz, ben o kadar küstüm ki hiçbir beklentim yok. Sokağa çıktığımızda insanlar mikroplu bir çocuğa bakar gibi bakıyorlar. Toplum olarak bile eğitilmemişiz.”

VAATLER BİTMİYOR

16 yaşındaki özel gereksinimli Baran İpek’in annesi Burcu İpek, sürekli vaatlerde bulunulduğunu hatırlatıyor: “Sürekli gündemde tutulan evde bakım parası meselesine sığınıp gereken her şeyi yaptığını sanan bir iktidar var. 17 yıldır sürekli ‘siz cennetliksiniz, bu sizin imtihanınız, Allah kimseye kaldıramayacağı yükü vermez’ söylemlerini duyuyorum. Bana dünyada cehennemi yaşatan zorlayıcı koşulları dayatanlar ‘cennetliksiniz’ diyerek vicdani sorumluluğunu mu üzerinden atıyorlar? Ben hasta olsam, ölsem oğluma ne olacak? Bize şükür ve sabır ile yılları geçirttiler. Şu an aşılarda bile öncelikli değiliz. Oysa çocuklarımız hastalansa, gerekli donanım ve eğitimle kontrol edecek eğitimli yetkin personel yok.”

OKULLAR REDDEDİYOR

11 yaşındaki otizmli bir çocuğun annesi Çiçek Ekinci ise eğitim kurumlarında yaşadıkları zorluklara değiniyor: “Kreş için görüşmeye gittiğimiz kurumlar çocuğumun otizmli olduğunu duyunca bizi geri çevirdi. Daha sonra başka özel bir kreşe başladık, tanıyı söylemedik ve o kreşte hiç problem yaşamadan güzel gelişmeler kaydettik. En büyük sorunu 1’inci sınıfa başladığımızda yaşadık. Durumu anlattık, okul açılmadan öğretmenle tanışmak istedik ancak ticari olan bu kurum bize mobbing uyguladı, velilerin baskısı ile orda mutlu olamayacağımızı gördük, oğlum ağır durumda olmamasına sadece hiperaktivitesi olmasına rağmen ona zaman ve fırsat tanımadılar.”